I'm Terrified of You

1.8K 115 16
                                    

Çocuklarla birlikte kamp yapmaya gitmemizin ve o hainlerin Niall'la bizi ormanda yalnız bıraktıktan sonra sabah ''sarmaş dolaş'' bulmasının üstünden beş gün geçmişti. Beş lanet gün. Bu beş lanet gün boyunca kapının önüne bile çıkmamıştım. Hayatım bilgisayar-kitap-müzik üçgeninde devam ediyordu. Broke'un telefonumu patlatmasını umursamamış, hiçbir aramasına ve mesajına geri dönmemiştim. Ayrıca anneme de eğer kapımıza o ya da diğerlerinden herhangi biri gelirse defolup gitmesini söylemesini tembihlemiş, aksi takdirde olay çıkaracağımı söylemiştim. Bana gözlerim kırmızıya dönüşmüş ve burnumdan alev topları çıkarıyormuşum gibi bakmış ve neler olduğunu sormaya bile cesaret edemeden kafasını sallamıştı. 

Merdivenleri sarsarak odama çıkmamın ve kapıyı duvarlardaki birkaç portrenin düşmesine neden olacak kadar sert çarpmamın üstüne bile bir şey söylememişlerdi. Onları gerçekten korkutmuş olmalıydım. Sinirimin tamamını odamdan çıkardıktan -kelimenin tam anlamıyla- sonra avını az önce parçalamış vahşi bir hayvan gibi soluyarak etrafıma bakınca, yastıklarımdan birkaçının parçalanmış olduğunu ve abajurumun kırıldığını görmüştüm. Ayrıca kıyafetlerimin çoğu yerlerdeydi ve bazı kitaplarımın sayfaları yırtılmıştı. Vay. Canına. Ne kadar ses çıkarmış olduğumu düşündüm ve buna rağmen babamın gelip odanın kapısında tüfekle bir delik açarak bütün bu çılgınlığa bir son vermemiş olmasına şaşırdım. Büyük ihtimalle ben burada vampire dönüşmüş bir mamut gibi ses çıkartıp etrafı parçalarken, onlar aşağıda birbirlerine sarılıp hayat üçgeni pozisyonuna geçmiş olmalılardı. Onları suçlayamazdım. Daha önce beni bu kadar delirmiş görmemişlerdi. Aslına bakarsanız ben de daha önce kendimi bu kadar delirmiş görmemiştim. En sonunda sakinleşmiş ve kendime daha sonra temizlemek zorunda olduğum bu kadar çok şeye zarar verdiğim için küfretmiştim. Eserime son bir kez bakıp iç çekmiş ve kendimi yüzüstü yatağa bırakmıştım.

Hainler eve dönerken yol boyunca bize kıçlarıyla gülmüşlerdi. AH, ama en kötüsü de neydi biliyor musunuz? LUCAS PİÇİ KAHKAHALARLA GÜLEREK YÜRÜRKEN NIALL'A HER ŞEYİ ANLATMIŞTI! Şükürler olsun ki kimse dönüp bize bakmıyordu. Yoksa el ele yürüdüğümüzü görür ve eminim bu sefer kıçlarını yırtacak kadar şiddetli bir şekilde gülmeye başlarlardı. Niall, herkesin neden kafayı bulmuş gibi güldüğünün nedenini öğrendikten sonra korktuğum gibi onlara katılmamıştı. Sadece bana karmakarışık bir yüzle bakmış ve parmaklarını yavaşça benimkilerin arasından kurtarmıştı. Buna inanabiliyor musunuz? Elini çekmesi gereken biri vardıysa da o BENDİM! BEN! Lanet olası beynini kullanamadığı için lanet olası hormonlarının kurbanı olan ve lanet olası kalbinin ritmine göre hareket eden lanet olası Mia Corman.

Beş gündür nefret temalı şarkılar dinliyordum. Ve şimdi, yatağımda yatmış, kulağımda Plain White T's'in Hate'iyle birlikte ciğerlerimin son noktasında bağırıyordum. Aslında şarkıya eşlik ettiğim söylenemezdi. Elimdeki görünmez gitarı çalarken, ''Nefret güçlü bir kelime ve ben senden GERÇEKTEN GERÇEKTEN GERÇEKTEN NEFRET EDİYORUM!'' diye bağırıyor ve gitarı parçalıyordum. Dürüst olmak gerekirse kimden nefret ettiğimden tam olarak emin değildim. Sanırım en çok kendimden ediyordum. Sonra Lucas piçinden, sonra Broke'tan, sonra diğerlerinden ve tabii bir de, şeyden, Niall'dan. Bana nasıl baktığını ve elimi nasıl hiçliğin ortasında tek başına sallanmaya mahkum ettiğini kafamdan çıkaramıyordum. Müzikte ilk defa hiç yardımcı olmuyordu. Harika. Sahip olduğumu düşündüğüm tek dostum da beni terk etmişti. Ama hey, durun bir dakika. Benim başka dostlarım da vardı. Tabii ki var! Benim Peyton'ım va- Ah, hayır. Peyton'ı kesinlikle arayamazdım. Beni anlamazdı. Hatta muhtemelen diğerleri gibi bana kıçıyla gülerdi. En iyi arkadaşımdan da nefret etmek istemiyordum. Kulaklıklarımı çıkartıp son günlerde edindiğim alışkanlıkla bir kenara fırlattım. Baş ucumda gereksiz varlığını sürdüren saat akşam yemeği vaktinin çoktan geçtiğini ve geceye yaklaşmak üzere olduğumuzu söylüyordu. İçimdeki yaratığın serbest kaldığında neden onu da parçalamadığını merak ettim. 

Summer LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin