Yorgun ve Yalnız

236 23 192
                                    

   Evet ikinci bölüm geldi umarım beğenirsiniz ^-^ başaları biraz saçma gelebilir ama sona kadar sabredin :3. Bu arada ritsu sözünü unutma *^*

***

"Eeee ama burada kimse yok?"

"Vardı! Anne, gerçekten gördüm onu!" Annem umutsuzca bana baktı. 

"Bak. Okuldan geldin yorucu bir gün geçirmiş olmalısın. Eminim sadece bir hayaldi." 

"Hayal değildi! Yemin ederim! Benimle konuştu. Anne bana inanmalısın doğruyu söylüyorum." Annem kararsız ama bitkin bir ifadeyle konuştu. 

"Şimdi gitmem gerek teyzen bekliyor."

"Hayır dur. 5 dakika. Bana sadece 5 dakika ver. Bir yere gitmiş olamaz. Evin içinde olmalı. Onu bulacağım!" Ve yan taraftaki mutfağa yöneldim. Masanın altına ve orada olmadığını bilsem de içim rahat etsin diye dolaplara baktım. Pencerenin önüne geldim. Perdenin arkasına baktıktan sonra pencereyi açtım. Pencereden kaçması imkansızdı sonuçta beşinci katta oturuyordum. Oturma odasına geçtim. Sonra yatak odaları ve teras...evin en ücra köşelerine, bütün perdelerin ve eşyaların arkasına bakmıştım ama o hiç bir yerde yoktu!


  Ben evi ararken annem de her bir adımda beni takip ediyordu. Aramayı bitirdiğimde yorgun bir ifadeyle:

"Ben gidiyorum" dedi. Şaşkınlıkla ona döndüm. 

"Ne yani beni böyle bırakacak mısın? Onu gerçekten gördüm! Yemin ederim!" Omzumu tuttu.

"Bütün evi aradın hiç bir yerde yok. Ne pencereden ne de kapıdan kaçabilirdi. Bir düşün bu imkansız!"

"Ah sen çok hayalperest bir kızsın. Hem şu an da yorgunsun hepsi bir hayalden ibaret olmalı. Başka açıklaması yok ki."

  Az önceki kadar heyecanlı değildim. Belki de annem haklıydı. O zaman benimle konuşmasını ne yapacaktım? Birinin benimle konuştuğuna emindim. 

  Annem gittikten sonra bir buçuk saat boyunca tekrar evi aradım. Ama sonuçta hiç bir şey yoktu. Odama geldim. Kapıyı kapatıp yatağa uzandım.

"Haklıydı belkide. Ama...ben gerçekten onunla konuştum."

"Evet konuştuk."  O tanıdık sesi duymamla ayağa fırlamam bir oldu. O çocuk tam karşımda duruyordu. Yatağın tam ucunda ayaktaydı. 

"Biliyordum! Nasıl kaçtın söyle!" Hızlıca odayı inceledim pencereyle kapı kapalıydı ve oda tamamen aynı görünüyordu. 

"Tek düşündüğün bu mu?" Doğru söylüyordu. Şu an bana saldırsa muhtemelen karşı koyamayacağım bir çocukla evde yalnızdım. O gülümseyerek bana bakarken ben de odanın içinde kendimi savunacak bir şeyler aradım. Ve dolabın yanındaki spor çantamı görmemle içindeki badminton raketini kapmam bir oldu. 

"Yaklaşma yoksa kötü olur!" Bir süre anlamsızca bana baktı sonra kahkahalarla gülmeye başladı.

"Sen...gerçekten..." gülmekten konuşamıyordu. Bense o güldükçe sinirleniyordum. Sonunda raketle kafasına bir tane geçirdim.

"Hey ne yapıyorsun?!" 

"Bunu evime gizlice giren biri mi söylüyor?" Başını ovuştururken somurtmaya başladı. Bu haliyle şey...sanırım sevimliydi. 

"Canım acıdı ama."

"Tenis raketi olmadığına şükret." Sonra tekrar gülümsedi.

"Haklısın." Birden kapıya doğru yöneldi.

"Hey nereye gidiyorsun?" Bana anlamsızca baktı. 

"Tabi ki mutfağa buz almaya. N'apayım kafam mı şişsin." Şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Allah'ım bu ne rahatlık! Kim oluyor bu çocuk!

  Mutfağa gittiğimde şaşkınlığım daha da arttı. Çünkü çocuk bir yandan başındaki buz torbasını tutarken bir yandan da buzdolabını karıştırıyordu.

"Gerçekten alışverişe gitmenin zamanı gelmiş." Dolabı karıştırırken birden bir şey gördü ve heyecanlanarak alıp ona sarıldı. (YN: bunu yapmayı nasıl becerdin :D)

"ÇİKOLATAAAAA!" Paketi açıp çikolatadan bir ısırık aldı. Çiğnerken yüzünde kocaman mutlu bir ifade oluştu.

"Sen...ne yapıyorsun?" Birden sanki aklına bir şey geldi ve bana döndü.

"Yoksa bu senin çikolatan mıydı? Gerçekten üzgünüm ama paylaşabiliriz." Çikolatadan bir parça kırdı ve bana uzattı. Artık yaşadıklarıma şaşırmaktan bitap düşmüştüm. Ve başımın dönmeye başlamasıyla duvardan destek aldım.

"Hey iyi misin?" Yanıma geldi ve kolumu tuttu.

"Hayır iyi değilim tamam mı? Rahat bırak beni." Odama doğru ilerledim ve yatağıma uzandım. Birden bütün sorunlar beynime teker teker hücum etmeye başlamıştı. Kendimi kötü hissediyordum. Aslında "aile" diye isimlendirdiğim insanların eviydi burası benim değil. Onlar beni hiç umursamazken ve daha bugün olduğu gibi bana inanmazken ben neden onların eşyalarını, evini korumaya çalışayım ki?

Yanıma geldi ve yatağın kenarına oturdu. Sırtım ona dönüktü ve yüzümü elimle kapatıyordum.

"Umrumda değil ne yaparsan yap. Bu evden ne çalarsan çal." Yüz ifadesini merak ediyordum ama arkamı dönmedim.

"Ne oldu?" sesinde o sevecen tondan eser yoktu aksine oldukça hüzünlüydü. 

"Yorgunum." Varlığını unutmamamın tek sebebi konuşmasıydı. Onun dışında sanki hiç bu odada değilmiş ve var olmamış gibiydi.

"Peki. Neden?" Gözlerimi kapattım ve düşünmeye başladım. Tanımadığım ve kaldığım eve gizlice giren birine bir şey anlatamazdım herhalde. Gerçekten yorgundum ve bu fiziksel bir yorgunluk değildi. Durmak bilmez bir koşu içindeydim ama bu kazanmaktan çok hayatta kalmak içindi.

  Yataktan kalktı. Ne yapacağını çok merak ediyordum. Kapıdan çıkmadı ve uzun bir süre sessizlik oldu. Sanki başından beri zaten emin olamadığım varlık yok olmuştu. Sanki...yalnızdım.

  Hızla birinin belime sarılmasıyla kendime geldim. Yatağa, benim arkama uzanmıştı ve bana sarılıyordu. Şu an olması gerekenden de fazla gerçekti çünkü nefesini ensemde hissedebiliyordum. 

  Elimi yüzümden çektim ve başımı hafifçe ona doğru çevirdim. Ama yinede yüzünü göremedim çünkü başını yastığa koymuştu.

"Yalnız değilsin. Ben varım." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ben daha dediklerinin etkisindeyken hafifçe doğruldu ve yanağımı öptü. Dudakları sıcaktı ve bir anda bütün vücuduma daha önce yaşamadığım bir duygu yayıldı.

"Titriyorsun biraz dinlen." Sonra doğruldu ve saçlarımı okşamaya başladı. Bense onun yüzüne bakamıyordum. Yanaklarımdan bütün yüzüme yayılan bir sıcaklık hissettim.

"Bundan sonra ben varım." Son kez saçlarımı okşadıktan sonra ayağa kalktı ve odadan çıktı. Bense içimde anlam veremediğim o duyguyla kalakalmıştım.

***

pamuk eller klavyeye :3














Real or a DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin