Artık bir karar vermiştim. Daha doğrusu bu kararı almak zorunda kalmıştım. Bu zamana kadar gerçekliğiyle ilgili tek bir kelime söylemeyen Sora benim iyiliğim için ameliyat olmam gerektiğini söylemişti. Buysa artık benim için 'beni artık unut' demekle aynı şeydi. Ama o da beni seviyordu, biliyordum. Bu gidişle de ölecektim. Gerçi ona da asla kızamazdım zaten. Özellikle de onunla ilgili hatıralarımın zihnimde olduğu son anlarda...
"Terasın kapısı gene bozulmuş kumanda nerde?" Evin terasında abimle kahve içiyorduk.
"Şu tembel olduğun için aldığın kumanda mı? Hiç bilmiyorum. En son kaybolmuştu sanırım."
"Kapanırsa burada kalacağız ona göre." Gülümsedim. Gerçi artık hiçbir gülüşüm gerçek değildi.
Kahvemden bir yudum alıp sıcak sıvının boğazımdan akmasına izin verdim. Yan taraftan bir ses gelmesiyle ikimiz de irkildik.
"O da ne? Yan dairede biri mi oturuyordu?" O sırada annem içeriden geldi ve benim soruma gülerek cevap verdi.
"2 aydır orada biri oturuyor ve sen bunu yeni mi duyuyorsun Mina? Sana da ne demeli Eren, telefonda söylemiştim."
"Ah evet hatırladım." Sonra güldü. Benim artık pek bir şey umurumda değildi. Kahvem bitince odama geçtim.
Yatakta kıpırtısız bir şekilde uzanırken canım sıkılmaya başlamıştı. Kalktım ve eski çizimlerimin olduğu defterlerimi incelemeye karar verdim. Kütüphanenin dolabını açıp kutunun içinde olan defterlerimi çıkardım.
"Ne kadar çok var..." Bazılarını hatırlamıyordum bile. Özellikle şu kırmızı kapaklı olan sanki zihnimde ona dair hiç anım yoktu. Defteri açıp yavaşça sayfaları çevirmeye başladım. İlk sayfada bir bankta oturmuş gün batımını seyreden iki kişi vardı. Erkek olan kıza sarılıyordu. Resmin çoğu kara kalem olmasına rağmen gün batımını turuncu, sarı ve kırmızı renklerle boyamıştım.
Birkaç sayfa sonra yüzleri sayfanın dışına taştığı için boyundan itibaren görünen bir kız bir erkek vardı. El ele tutuşuyorlardı.
Sonraki sayfada kitap okuyan bir erkek çizimi vardı. Bu seferki gözlüksüz. Aniden kaşlarım çatıldı. Sora'yla ilk karşılaştığım gün ki çizimimi buldum.
Sonuç gerçekten şaşırtıcıydı! Birbirlerine çok benziyorlardı. Duruşları hatta gözleri bile aynıydı. Sora'yla tanıştığım gün yaptığım çizimi elime aldım. Gözlerini okşadım. Acaba gözleri ne renktir? Deniz gibi mavi midir, yoksa gökyüzü gibi mi? Ya da... Soranınkiler gibi mi?
Öbür defteri yerine koydum ve eski defteri elime aldım. İncelemeye devam ettim. Sonraki sayfada yine bir erkek çizimi vardı. Gözleri sayfanın dışına taşmış parmağını dudağına götürmüş 'sessiz ol hareketi' yapıyordu. Sonraki sayfalarda da ya erkek çizimleri vardı yada başka romantik çizimler. Erkek çizimlerine baktığımda acaba neden hep aynı saçı kullanmışım diye düşündüm. Ve bu kadar romantik çizim benim için fazlaydı sanki. Acaba bu gerçekten benim mi? Hiç birini çizdiğimi de hatırlamıyorum gerçi ama benim çizim tarzıma benziyor.
"Herhalde shoujo animeleri çok izlediğim bir zamanda yapmışımdır."
"Gerçekten onları hatırlamıyorsun değil mi?"
"Ha?" Abim kapıya yaslanmış beni izliyordu. Yanıma doğru yürüdü ve tam yanımda çömeldi.
"En eski hatırladığın anın ne?"
"Şey zor bir soru... uuummm... yaz tatili için bir yazlık tutmuştuk sanki ama annemle babam kavga ettiği için hemen geri dönmüştük."
"Ne zamandı hatırlıyor musun?"