Evet hikayenin sonuna doğru ilerlerken yeni bir bölümle karşınızdayım. Benim duygulandığım yerler oldu lütfen yorum yapmayı unutmayın. Ayrıca kısımlara yaptığınız yorumları pcden girdiğim için göremiyorum hatırlatayım.
***
Ertesi gün kalktığımda sanki her şey farklıydı. Sanki dünya daha renkliydi. İçimde de anlam veremediğim bir mutluluk vardı. Hafiflemiştim. Sanki kalbimdeki yükün bir kısmı birisi tarafından omuzlanmıştı. Aklıma gelince gülümsedim. Yanaklarım da hafifçe kızarmıştı. Elimi ağzıma götürdüm. Gerçekten bunlar oldu mu diye düşündüm. Rüya gibiydi. Her şey. Sanki o kadar...o kadar imkansızdı ki. Yüzümdeki koca gülümsemeyle ayağa kalktım. Bugün beni hiçbir şey yıldıramaz!
Kahvaltı masasına geldiğimde her zamankinden daha aç bir şekilde yemeğe başladım.
"Bakıyorum da bugün iştahlısın."
"Ha? Evet sanırım." Tabağımdaki son yumurta parçasıyla koca bir ekmeği ağzıma sokmaya çalışırken zil çaldı. O anda kan beynime hücum etti ve nihayet çalışmaya başladı.
"Ağğğğbbbğğğğğğmmm!!!"
"Ağzını kapat..." Hızla kapıya koşarken yarı çiğnenmiş lokmamı zorlukla yuttum. Kapıyı açtığımda kollarını açmış o tanıdık yüzü görünce içimde büyük bir sevinç oluştu. Siyah saçları güzelce taranmıştı. Kehribar rengi gözleri de mutlu bir ışıltıyla parlıyordu. Kot bir pantolon ve yakası hafif açık v yaka bir salaş tişört giymişti.
"Abi!" Koşarak ona sarıldım. O da bana sıkıca sarıldı. Yüzümü boynuna gömerken o da saçlarımı okşadı. İşte birbirimizi ne kadar özlediğimizi o zaman anladım.
"Seni çok özledim..." Gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Bende...inan bende." İkimiz de geri çekildik. Boylarımız aynı hizaya gelsin diye biraz çömelmişti.
"Ağlama bakalım buraya seni ağlatmak için gelmedim." Gülümseyerek saçlarımı karıştırdı. Ben de kocaman gülümsüyordum. Daha sonra içeri girdi. O zaman arkasındaki valizi fark etmiştim.
"Normalde sırt çantasıyla gelirdin. Uzun mu kalacaksın?"
"Evet. Yönetimden izin aldım." Tekrar gülümsedi. Ben bunun anlamını biliyordum aslında. Muhtemelen akıl hastalığında adım atan kardeşi için izin vermişlerdi.
"Beni kandırmaya çalışmazsın."
"Evet. Hemen inandılar tabi ki de." Birden ona doğru baktım. Gözlerim açılmıştı. Yani benim iyi olduğuma inanıyordu. Bakışlarımı yere indirdim. Başımı şefkatle okşadı. Sonra odasına doğru gitti.
"Çabuk giyin bakalım yemekten sonra hemen gideceğiz."
"Tamam!"
Yemekten sonra dışarı çıkmak için ayakkabılarımızı giyinmeye başladık.
"Arabayı istermisin?" Babamın sorusu karşısında şaşırdım. Genelde abime arabayı vermezdi. Çünkü iyi bir araba kullanma geçmişi yok ne yazık ki. Abim bana baktı. Bilmiyorum şeklinde omzumu silktim.
"Biz yürüyeceğiz Baba sağol." Sonra asansöre bindik. Bu sefer yanımda kokusuna doyamadığım abim vardı. Gülümseyerek ona baktım. O da ona baktığımı fark etti ve bana gülümsedi. Sonra kolunu omzuma attı.
"Evet bakalım bugün n'apalım?" Şaşırdım.
"Doktora gitmiyor muyuz?"
"Gideceğiz tabi de. Önce abi kardeş biraz eğlenelim." Şaşırmış bir şekilde baktım. Sonra yüzümde koca bir gülümseme belirdi.