Bir zamanlar ilacımdın, şimdi nasıl acımsın?

253 22 2
                                    

Güneşin gözümü alışıyla, ellerimle gözümü ovuşturup gözlerimi açtım, evde kimse yok heralde diye düşündüm çünkü içerden ufak bir tıkırtı sesi bile gelmiyordu. Odamın içine doğan güneşin sıcaklığı bütün bedenimi ısıtıyordu. Kalkmakla kalkmamak arasında üç beş gidip geldikten sonra telefonumun zil sesini duyup kalkmam bir oldu. Arayan Selin'di. Kısık ve uykulu bir ses tonuyla "Efendim Selin" diye açtım telefonu.
"Ohooo hala uyuyor musun sen?"
"Yeni uyandım yaa kendime gelemedim daha, ne oldu önemli bir şey yok ya?"
"Bugün kulüp toplantısına gidecektik ya daha önemli ne olsun!"
"Ya evet ya tamamen aklımdan çıkmış o benim. Bir duş alıp hazırlanıyım ben buluşunca kahvaltı yapalım."
"Tamamdır o zaman tatlım seni enerji dolu bir şekilde 11de yanımda görmek istiyorum hadi kapat telefonu durma daha!"
"Deli kız! Tamam hadi görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra gelen bildirimlerimi kontrol ettim, sonra yine dayanamayıp Emre'nin profiline girdim. Gözlerim dola dola öylece baktım.
"Bir zamanlar ilacımdın şimdi nasıl acımsın?" Hala daha emreyle ilişkimizin bittiğine inanamıyordum. Nasıl olurdu? Eylülle Emre'nin aşkı nasıl biterdi? Emre nasıl bir başkasına aşık olurdu? "Allahım deliricem!"
Pencereye koştum camı açtım ve dışarıdan esen rüzgarı içime çektim. "Bugün seni düşünmiycem Alçak Emre!"
Artık biran önce hazırlanıp evden çıkmam gerekiyordu. Müzik eşliğinde duş alırken fiskiyeden gelen garip seslerle birden sular kesildi. "Eyvah! İnanmıyorum yaa napıcam ben?" Gözlerim sabundan acımaya başlamıştı, duşa kabinden ıslak vaziyette çıkıp gözlerimi bir havluyla sildim. Yapabileceğim tek bir şey vardı o da suların gelmesini beklemek. Ben çaresizce beklerken saatte 11'e geliyordu. Hemen Selin'i aradım. "Seliiinn, ben geç kalıcam kuzum sen beni bekleme."
"Ya neden ne olduu?"
"Sular kesildi duştayken, gelmesini bekliyorum. Bir şekilde halledicem hazırlanıp kulübe gelicem merak etme."
"Kahvaltı?"
"Kahvaltı yalan oldu sen ye bir şeyler. Kulüpte görüşürüz."
Saat 11 buçuk civarlarındayken sular geldi. "Oh be yaşasın!" Hemen duşa koştum alelacele yıkanıp saçlarımı kuruttum. Saçlarım düz ve yumuşak olduğu için çok beğenirler. Altıma "kurtarıcı" diye tabir ettiğim yüksek bel beyaz bir skinny jean, üstüme kot gömlek giyindim. Kapatıcı, pudra, far, rimel ve nude bir rujdan oluşan doğal bir makyaj yaptım.
Evden fırladım.
Toplantı 12'de başlayacaktı. Ve saat 12'yi geçmişti. Taksiden inip kulüp binasına koşarak girdim. Toplantı odasının kapısına geldiğimde yutkunmakta ve nefes almakta zorlanıyordum. Kapıyı açtım içeri girdim, insanlar kalbimin "güm güm" atışını bile duymuştur, bitmiş bir haldeydim. Kulüp başkanımız Hale Hanım sessizliği bozarak "iyi misin Eylül, gel otur bir soluklan." O sırada Selin yerinden kalkıp bana yardımcı oldu, oturdum bir su içtim ve konuşmaya başladım. "Kusura bakmayın sabah sabah başıma neler geldi o yüzden geciktim." Hale Hanım konuşmasına devam etti, "Önemli değil canım, fazla bir şey kaçırmadın.. Ağustos ayı için yeni bir projemiz var arkadaşlar. Ve proje sahibi Aydın Bey sizler gibi dinamik, renkli insanlara ihtiyacı olduğunu söylüyor. Biliyorum şaşırıcaksınız belki, sonuçta sizin burda ki göreviniz proje ile ilgilenmek. Fakat bu sefer projenin içinde yer almaya, bu projeyi yaşamaya ne dersiniz?" Herkes aralarında fısıldaşmaya başladı. Odadaki uğultunun içinden Selin'in sesi yükseldi, "Proje nedir Hale Hanım?"
"Şirketimiz bir otel açmak istiyor hemde aynı anda 3 yerde. Bu proje için şirketimizin anlaştığı firmanın Amerikadaki şubesinden gelecek olan birkaç uzmanla projenin gerçekleştirileceği yeri seçmeniz gerekiyor, nasıl başlatılacağını nasıl yürütüleceğini belirlemek size kaldı, ayrıca projenin hikayesini oluşturacaksınız."
"Hale Hanım siz bir de bize ister misiniz diye mi soruyorsunuz? Böyle bir şeyi kaçırırmıyız! Bizim cv'miz için çok önemli bir şey bu."
"Aydın Bey 4 kişi seçmemizi istiyor. Aranızdan gönüllü olan var mı? Selin seni yazıyorum o zaman."
Selin benim alttan alttan kolumu çimdikleyip benimde gelmem için ısrarlar ediyordu. Dayanamayıp bende ismimi verdim. Zaten biz Selinle boğuşurken bir kişilik boşluk kalmıştı, o da benim ismimle tam oldu. Toplantı bir buçuk saatin sonunda bitti, karnımdan guruldama sesleri geliyordu. Binadan çıkar çıkmaz yakınlarda ki bir cafeye geldik. Siparişler geldi ben saldırır gibi başladım yemeğe. Selin de bana eşlik ediyordu yavaş yavaş. Bu sırada telefonum çaldı ve arayan Emreydi. Numarasını telefonumdan silmem için Selin'den bir haftadır nutuk dinliyordum. Ne yapayım numarasını silemedim ben de adını değiştirip salak yazdım sadece. Telefonu elime aldım, ağzımdakini yuttum, ama nasıl yutmak, hiç bu kadar zor olmamıştı sanki taş yutmuştum. Ellerim titriyordu. Telefonu açtım, açmasam kapanacaktı zaten artık. "Eylül konuşmamız lazım"
Telefonu açtığımda anlamıştım ki titreyen sadece ellerim değil, sesimde en az ellerim kadar titrek ve ürkekti.
"Konuşucak neyimiz kaldı Emre?"
"Böyle konuşma, özür dilerim üzgünüm.."
"Aa üzgünsün öyle mi? Sen üzgünsen ben neyim mutlu mu sence? O kadar salağım ki gör işte hala daha aradığın bu telefonu sana açabiliyorum. Bana da yazıklar olsun. Sus ve sözümü kesme! Artık bizim konuşucak hiçbir şeyimiz kalmadı. Her şey ortada. Benim seni nasıl sevdiğimde senin beni nasıl aldattığında. Bundan sonra ne yaparsan yap yoluma çıkma, arama, sorma. Mahvettiğin hayatımın geri kalanını bana bırak bari!"
Telefonu yüzüne kapattım, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Koşarak çıktım cafeden. Kısa bir süre sonra Selin de arkamdan geldi. Ben gözümden yaşlar aka aka, nefes nefese koşmaya devam ediyordum...



Umarım hikayemi keyifle okumuşsunuzdur. Devamını hikayenin beğenilme ve okunma sayısına göre yayınlayacağım. Beğendiyseniz yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın. Okuduğunuz için teşekkürler.

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin