Çünkü ben; küllerimden yeniden, yeniden doğarım.

274 14 1
                                    

Sabaha karşı uyumuştum. Alarmımın sesine uyandım gözlerimden uyku aka aka hızlıca koşu kıyafetlerimi giyinip evden çıktım, önce sokağın başındaki ptt'ye geldim ve bende kalan son emanetini zarfın içine koyarak Emre'nin adresine yolladım. Omuzlarımdan koca bir yük kalkmıştı. Bu hafiflikle koşmaya başladım, artık baştan aşağı ferahlamıştım, içim rahattı. Günlük koşumu denize karşı tamamladıktan sonra Ahmet Amcanın sıcacık çıtır simitlerinden alıp eve geldim.
Saat 10.30tu evdekiler daha uyuyordu, kahvaltıyı hazırlamaya koyuldum. Peynir, zeytin çeşitleri, abimin sevdiği reçeller, babamın sevdiği bal, kaymak ikilisi, annemle benim vazgeçilmezimiz nutella kavonozu, birde taptaze domates, salatalık.. Ohh misss hepsi masada ki yerlerini almışlardı. Masada son dokunuşları yaparken patateslerin kızardığını farkettim, onu da alıp hemen masaya koydum, abim Aras uyanmıştı sanırım, merdivenden iniş sesini duydum.
Aramızda iki yaş olduğu için kendisine ismiyle hitap ediyordum.
Tahminimde yanılmamıştım.
"Ooo Eylülcüm bu kahvaltıyı neye borçluyuz söyle bakalım?"
"Hazırlasak bir dert hazırlamasak bir dert, içimden geldi Aras!"
"Tamam tamam her zaman içinden gelsin bebeğim bir şey demedim :)"
"Çayın altını kıssana."
"İyiki mutfağa adımımı attım başladın iş buyurmaya."
"Aman be yapma tamam geç otur."
"Oy oy güzel Eylül'üm benim şştt ekmek de kızartsana."
Her şey hazır olmuştu ki o sırada annemle babam mutfağın kapısında belirdi. Annem gözlerini bize dikmiş hayret içerisinde izliyordu. Babam konuşmaya başladı. "Vay vay vayy hayırdır ya bugün önemli bir gün mü? Eyvah! Yoksa ölüyor muyum? Son günlerimi mi yaşıyorum? Noluyor çocuklar? Bir dakika yoksa evlilik yıldönümümüz mü Leyla?" diyerek telaşlı bir şekilde anneme döndü.
Babam esprili bir adamdır.
Gülmeye başladım, "hahahha korkma korkma baba telaş yapıcak bir şey yok bu sefer evlilik yıldönümünüzü unutmadın. İçimden geldi sadece, hadi bakalım masadakileri soğutmadan yiyelim oturun."
Annem "Bugün evlilik yıldönümümüz olsaydı unutma hakkını tüketmiştin zaten geçtiğimiz yıllarda Muratcım hatırlatırım." diye babama epeyce imalı bir yüz ifadesiyle bakış attı.
Babam her zamanki gibi sessiz olmayı seçti ve karnını doyurmaya yemin etmiş gibi saldırıyordu masaya.
"Ellerine sağlık prensesim benim her şey çok güzel. Aras artık okuduysan alıyım bakayım o gazeteyi senden."
Aras ellerinin arasından kayıp giden gazetenin arkasından bakakaldı. Babam yine gazetedeki haberler hakkında sesli yorumlar yapmaya başlamıştı. Mutfakta kahvaltı boyunca kahkaha sesleri yankılanıyordu.
Eski günlerde ki mutluluğuma bir gecede kavuşmuştum. Anladımki her zaman yanımızda olan ailemiz her durumda bize yetebiliyormuş. "Ben mutlu olmak için bir erkeğin beni sevmesine ihtiyaç duyacak, aciz bir kız değilim." diye mırıldanarak üstümü değiştirdim. İşe Selin'in gönlünü almakla başlamalıydım. Tam çıkmak üzereyken Aras odama geldi.
"Napıyorsun dışarı mı çıkacaksın?"
"Evet Selin'in yanına gitmem gerek."
"Bende akşam seni dışarı çıkarıcaktım."
"Önce Selinle görüşmem gerek, nereye gideceğiz?"
"Sıkı dur söylüyorum, Burakların mekanının açılışı var bu akşam, sende bu gece benim yanımda olduğun sürece serbestsin."
"Ooo kopucaz diyorsun yanii?"
"Tamam tamam cıvıma hadi git."
"Seline de söylüyorum hemen, saat 10'da seni bekliyoruz okey?"
"Konuşuruz işte"
Arasla birlikte odadan çıktık.
Selinlerin evine geldim, kapıyı annesi açtı. "Hoşgeldin kızım içeri gel."
Ayakkabılarımı çıkartırken "Ayşe Teyzem nasılsın iyi misin?" diye konuşmaya başladım.
"İyiyim sen nasılsın kızım, annenler nasıl?
"Bizde iyiyiz çok şükür, Selin odasında mı?"
"Evet canım git yanına."
Hemen Selin'in odasına daldım.
"Heyyyoo kuzum ben geldimm!"
Bütün olan biteni her şeyi anlattım Selin'e. Yerinden kalkıp yanıma geldi alnımdan öptü ve "Helal olsun kızım işte bu!" diyerek coşkuyla alkışladı beni. Hemen Selin'i akşamki mekan için ikna etme girişiminde bulundum ki zaten dünden razıymış. Hazırlanıp yemek yemek için Köşk'e gittik. Yemek yerken öyle güzel planlar yaptık ki, zorla katıldığım proje için artık gün saymaya başlamıştım.
"Ayy canım frambuazlı pasta istedi ya tatlı da yesek mi?"
"Dur bi Arasla konuşalım bakalım kaçta gelecek." diyerek Aras'ın numarasını tuşladım.
Enerji dolu bir sesle "Tatlım biz hazırız ne zaman geleceksin almaya?"
"Yoldayım nerdesiniz canım?"
"Köşkteyiz biz yakınmısım buralara?"
"Okey yarım saat sonra oradayım."
Bizde bu sırada tatlı siparişlerimizi verdik ve bir güzel yedik. Her şey mükemmel gidiyordu. Telefonum çaldı, Aras gelmiş olmalıydı.
"Ben geldim canım kapıdayım."
"Tamamdır çıkıyoruz şimdi."
Telefonu kapattıktan sonra hızlıca hesabı ödeyip kalktık. Dışarı çıktığımızda etrafımıza bakınıp duruyorduk fakat hiçbir yerde Aras'ın arabasını göremiyorduk ikimizde. Telefonum tekrar çaldı. "Aras geldim dedin ama yoksun nerdesin sen ya?"
"Karşına bak kırmızı mercedes'i görüyor musun?"
"Evet gördüm de ne alaka tamam dur geliyorum."
Hızlıca karşı caddeye geçip arabanın yanına geldik.
"Aras senin arabana ne oldu, bu da nerden çıktı?"
Aras kapıyı açtı, şoför koltuğundan indi ve parlayan gözlerini gözlerime dikerek "Doğum günün kutlu olsun güzelim bu araba senin!"
Duyduklarıma da gördüğüm manzaraya da inanamıyordum. Ne yani bugün benim doğum günüm ve ben bunu unuttum mu? Kalbim küt küt atıyordu. Bunları düşünürken bir anda şaşırmam gereken konunun benim doğum günümü unutmuş olmam değil karşımda bana ait kırmızı bir mercedesin duruşu olması gerekiyordu.
Gözlerim dolmuştu "Seni çok seviyorum Aras!" deyip Aras'ın boynuna atlamıştım. Kemiklerini kırarcasına sarıldım. Sarılırken gözlerimden akan yaşlar Aras'ın omzuna tek tek damladı. "Bugün benim doğum günümmüş! Bugün benim doğum günüm Aras. Ben bugün yeniden doğdum. Sen gitme hiçbir zaman, olur mu abim?"
"Şştt noluyor bakalım bu kadar sulu gözlülük yeter, tamam ağlama." diyerek yüzümü ellerinin arasına aldı, gözyaşlarımı sildi "İyi ki doğdun prensesim bu hediye annemle babamında hediyesi hatta fikir bile annemle babamdan çıktı diyebilirim."
"Sizi çok seviyorum iyi ki varsınız." demiştim ki o sırada Selin konuşmaya atladı.
"Heyyy yeter bu kadar duygusallık, Aras bey güzel arkadaşımı bana bırak biraz da!" diyerek yanaklarımı şapur şupur öperken "Bu yaşında her şey gönlünce olsun tatlım"
"Yaaa sen de işin içindeydin dimi??"
Biz ayaküstü olduğumuz yerde bunları konuşurken resmen feryat eden bir korna sesiyle irkildik. Tam beş dakikadır durmamamız gereken yerde durduğumuzu farketmemizle arabaya yöneldik. Ben direksiyona geçtim ve öyle çok mutluydum ki anlatamam. Aras gideceğimiz mekanın yolunu tarif etti. Bulmak çok da zor olmadı çünkü bulunduğumuz yer pek uzak değilmiş aslında oraya.
Sorunsuz bir şekilde arabadan inmiştik. Anahtarı valeye bıraktım. Mekan harikaydı büyük, gösterişli bir giriş kapısı vardı ışıl ışıl, kapının sol ve sağ kapısında bulunan adamlar da öyle heybetlilerdiki biran için ürkmedim desem yalan olur valla. Kimliklerimizi gösterdikten sonra içeriye girdik. Bizi Burak karşılamıştı. İlk gecesi olmasına rağmen o kadar kalabalıktı ki, yerimize geçmek zor oldu. Burak, Mert, Selin, Aras ve ben bir masadaydık. Bu arada dj süperdi! Biz tam kopmaya başlamıştık ki, dj'in "Happy birthday Eylül" diye başlamasıyla masamıza gelen büyük pasta ve göz kamaştıran dev maytaplarla ikinci şaşkınlığıma uğramıştım. Her şey kusursuzdu. Ve öyle eğleniyordukki uzun süreden sonra çok ama çok iyi gelmişti. Bugün benim gerçekten doğum günüm be!
"Zümrüt-ü Anka kuşunun kulakları çınlasın! Çünkü ben; küllerimden yeniden, yeniden doğarım."

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin