Müsaadenle bu gece dağılmak istiyorum!

125 14 1
                                    

Deli gibi eğleniyorduk. Tabi alkolün etkisiyle yaptıklarımı duysanız inanamazsınız heralde. Kafam o kadar güzeldiki bütün gece bağıra bağıra şarkı söyledim. Selin'e sarılıp sarılıp duruyor, bir yandan Aras'ın yanaklarını şapur şupur öpüyordum. Hatta gecenin ilerleyen saatlerinde durduk yere kahkahalar atıp herkesi dans etmeye çağırmıştım. Beni götürmeye çalışsalar da gitmemekte ısrarla direniyordum.
Özellikle Model'in şu şarkısı son ses çalarken kendimi dağıtıyordum.
"İçimden bir masalın
Külleri uçtu bu gece
Yorgun, kırgın kahramanı
Gel gör ki yalnız tek hece
Çok değil kısa zaman önce
Bir masal yeşerdi içimde
Sen her gün yalanlar söyledikçe
Can verdi kalbimde sessizce
Yüzüm gözüm şişene kadar ağlamak istiyorum
İçip sabaha kadar bayılmak istiyorum
Caddelerde dolanıp bağırmak istiyorum
Müsaadenle bu gece dağılmak istiyorum."
En son safhaya kadar gelmiştim. Ben umarsızca dans ederken başımın dönmesiyle midemin bulanması bir olmuştu. O an beni tuttukları gibi lavaboya götürmüşlerdi. Tam anlamıyla kendime gelmiş olmasamda kendime gelir gibi olduğum yer kustuğum klozetti. Sırf bu manzara yüzünden bile tekrar kusabilirdim. Selinle Aras elimi yüzümü yıkadıktan sonra mekandan çıktık. Burak valeye söyleyip arabayı başka yere çektirdi. Anahtarı alıp hep birlikte çorbacıya geldik. O kadar eğlenip dağıttıktan sonra, üstünde kaşarları erimiş sıcacık bir domates çorbası içtim. Çorbadan çıkan dumanların buharı yüzüme vuruyordu. Her kaşıkta uzayan kaşarlar öyle lezzetliydi ki tadı damağımda kalmıştı. Saat sabah 5 civarıydı, hepimiz alkollü olduğumuz için eve taksi ile dönmek zorundaydık. Eve gelmiştik fakat evin anahtarı neredeydi? Ben zaten yerimde sağlam duramıyordum. Güçlüklede olsa Aras bir şekilde çantamın derinliklerinden anahtarı bulup çıkardı. Sessizce eve girdik. Annemle babam uyuyor olduğu için parmak uçlarımızda yürümeye çalışırken ben sakarlık yapıp vazoyu devirdim. "Eyvah!" diyip bir kahkaha patlattım. Bir kolumda Selin diğer kolumda Aras beni odama çıkardılar. Selinde bizim evde kalacaktı bu gece. Aras da bizi bırakıp kendi odasına gitti. Selin büyük bir uğraşla benim kıyafetlerimi değiştirip yatağıma yatırdı kendide hazırlanıp yattı, Selinle koyun koyuna uyuyorduk, ta ki tekrar midemin bulanmasına kadar. Koşarak lavaboya gidip böğüre böğüre kusmuştum. Saat 3e doğru uyandım. Evde bizden başka kimse yoktu. Elimi yüzümü yıkayıp aşağıya indim. Annem kahvaltıyı hazırlamış giderken de not bırakmıştı.
"Doğum günün kutlu olsun güzel kızım, iyiki seni doğurmuşum. Sizin gibi pırıl pırıl evlatlarım olduğu için çok şanslıyım. Sevdiğin böreklerden yaptım, fırının yanında. Hadi karnınızı güzelce doyurun. Öptüm!"
Notu okurken yüzümde istemsizce oluşan tebessümü farkettim. Notu alıp odama çıktım, masaya bırakırken Selin de uyandı.
Sesi kısık, gözlerini ovuşturarak "Günaydıııııınn" diye yaya yaya konuştu.
"Günaydın canım kahvaltı hazır hadi bir şeyler yiyelim."
Selin banyoya girerken bende yataklarımızı topluyordum. Telefonuma mesaj geldi. Yollayan babammış. "İyi ki doğdun canım! Mutlu yaşlar, öpüyorum seni :)"
Geriye aradım fakat babam her zamanki gibi meşgule atıp kendisi aradı.
Araba için teşekkür edip ne kadar şanslı olduğumu döne döne söyledim.
Selinle birlikte kahvaltıya indik. Bir yandan lokmaları hızlı hızlı ağzımıza atarken diğer yandan magazinden konuşuyorduk. Konu döndü dolaştı keskin u dönüşüyle gece benim yaptığım deliliklere geldi. "Allahımm inanamıyorum o ben miydim?" Gece olanlardan konuşup kahkahalar atıp gülmekten masayı yumrukluyordum. Bu sırada Selin'in telefonu çalmaya başlamıştı.
"Efendim Hale Hanım?"
"Nasılsın Selincim?"
"İyiyim sağolun siz nasılsınız?"
"Sağol canım iyiyim, bugün müsaitsen Eylülle seni şirkette görmek istiyoruz, senden sonra Eylülle de konuşucam."
Selin bir an bana baktı ne diyeyim der gibi bir bakışla. Hemen onaylarcasına kafamı salladım.
"Peki Hale Hanım Eylül yanımda zaten aramanıza gerek yok. Biz geliriz. Kaçta orda olalım?"
"Akşam üstü gelirseniz daha iyi olur canım 5gibi burada olun."
"Görüşmek üzere o zaman."
Telefonu kapattıktan sonra acele bir şekilde masadakileri yiyip kalktık. Mutfağı toplayıp odaya çıkmıştık. Selin dünkü kıyafetleriyle şirkete gelemeyeceği için benden bir şeyler giyindi, bedenimiz hemen hemen aynı ölçülerdeydi. Hazırlanmıştık, elime kalem kağıt aldım ve annemlere bir not bıraktım. "Heyyoo sizi çok seviyorum! Biz Selinle şirketteyiz. Muah!" Aşağı inerken notu da mutfağa bıraktım. Evden çıkmıştık, önce Burakların mekanına gidip arabayı oradan almam lazımdı. Evin ordan o tarafa giden bir minibüse bindik. Yaklaşık 40 dakika sonra gideceğimiz yere gelmiştik, inip arabanın park edildiği yere doğru geldik. O sırada karşımıza Burak'ın babası çıktı. Halimizi hatırımızı sorduktan sonra "Dün Aras'a da söylemiştim müsait olduğunuz bir gün sizi ailecek akşam yemeğine bekliyoruz"
"Tabi Tuncer Amca söylerim babamlara." diye konuştuktan sonra Selinle arabaya bindik. Yol boyunca latin müzikleri dinliyorduk. Bu cd bana Ceren'in hediyesiydi. Şirkete gelmiştik. Arabayı park ettikten sonra şirket binasının merdivenlerini çıkmaya başladık. Hale Hanım'ın odasına girmiştik. Odada kimse yoktu. Biz tam oturucakken, Hale Hanım yanında uzun boylu top sakallı, gözlüklü bir adamla içeriye girdi. Bizi gördüğüne çok memnun bir yüz ifadesiyle "Ah kızlar! Hoşgeldiniz tam zamanında! Sizinle konuşmamız gereken şeyler var." diyerek sözlerine devam etti.
"Amerikadaki şirket projenin tarihini yakın bir zamana almak istiyor." diyerek gözlerini bizden bir cevap bekler gibi üstümüze dikti.
Ben sormam gereken soruyu sormak için konuşmaya başladım, "Hangi tarihi düşünüyorlar Hale Hanım?"
"Biliyorum hazır değilsiniz belki ama iki gün sonra kızlar 22 temmuz'da.."

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin