-Bir Hafta Sonra-
Sabah uyanıp gözlerimi açtığımda mükemmel bir güne uyandığımı biliyordum. Bugün bizim düğün günümüzdü. Ablamın bir hafta önce sipariş verdiği gelinliği dün bitirebilmişlerdi. Dükkânda denediğimde ablamın yüzünde gördüğüm gurur verici gülümsemeyi ömrüm boyunca unutamam. Saraya gelip tekrar denemiştim. Bu sefer ayakkabılarım ve takılarımla. Gelinlik gerçekten de hayatımda gördüğüm en güzel gelinlikti. Bugüne kadar hiçbir elbisenin üzerinde bu kadar çok taş görmemiştim. O kadar beklememize değmişti. Yavaşça yataktan kalkıp gelinliğimin asılı olduğu dolaba doğru ilerledim. Perdeleri açınca gelinlik daha da bir parlak görünmüştü. Bu gece için çok heyecanlıydım. İspanya sarayında yapılacak ikinci düğündü. Çok kalabalık olacağına emindim. Komşu ülke kral ve kraliçeleri,bizim tanıdığımız İtalya'nın kont ve kontesleri,kral Alexander'ın tanıdıkları... Derin bir nefes alıp bunları düşünmemeye çalıştım. Bugün benim en mutlu günümdü. Kapının açılmasıyla daldığım gelinlikten başımı kaldırdım. Gelen Karminaydı.
"Günaydın prensesim. Hemen yemek yemeniz gerekiyor. Biz yedik ablanızla. Bir an evvel İspanya'ya gitmeliyiz. Giyineceksiniz ve saçlarınız,makyajınız yapılacak."
Gülümsedim.
"Biliyorum, Karmina. Hadi aşağıya inelim." Dedim heyecanla.
"Siz inin,ben eşyalarınızı hazırlayayım."
Başımı sallayıp kapıya yöneldim. Merdivenleri ikişer üçer indim. Aşağıya indiğimde ablam bana bakıp gülüyordu.
"Çok neşelisin bakıyorum da. Ben heyecandan uyuyamadım."
Güldüm.
"Ben de çok heyecanlıyım ama kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum."
Hızlı bir şekilde yemeğini yedim. Hep birlikte bahçede bizi bekleyen arabaya bindik. Sakin olmak için derin derin nefes alıyordum. Çok eşyamız olduğu için arkalarda bir yere geçtik. Gözlerimi kapatıp geçmişi düşündüm. İlk İspanya'ya gittiğim günü.. Islak bir elbise içinde köle olarak gitmiştim. Beni öldürecekleri anı bekliyordum. Şimdi ise evlenmek için gidiyordum İspanya'ya. Hayat ne kadar garipti. Birinde hayatının en mutsuz anını yaşamaya gidiyordun, birinde hayatının en mutlu anını yaşamaya. Yol boyunca saçlarımızı nasıl yaptıracağımızı konuştuk. İspanya'ya gelince gemiden inerken dışarıda Andrew'in bizi beklediğini gördüm. Yanina gittiğimde sarıldık.
"Şimdiden çok güzel görünüyorsun. Sarayda büyük bir koşturmaca var. Nedimeler seni bekliyor."
Gülümsedim.
"Gidelim öyleyse."
Saraya vardığımızda Andrew'in haklı olduğunu anladım. Kraliçe Annabeth salonun ortasında durmuş hizmetkarlara emirler veriyordu. Herkes koşuyordu. Bizi görünce gülümsedi.
"Hoşgeldiniz. Isabella hemen yukarıya çık. Seni bekliyorlar. İlk önce senin işini bitirsinler. Daha bizi hazırlayacaklar."
"Hemen çıkıyorum kraliçem."
Karmina'nın yanımda olmasını istiyordum. Bana fikir vermeliydi. Bugüne kadar saçımı hep o yapmıştı nasıl olsa. Üst kata çıkınca daha önceden görmüş olduğum bir nedime bizi karşıladı.
"Bu taraftan prensesim. Bu odayı sizin için hazırladık."
Gösterdiği odaya girdik. Aynanın önü bugüne kadar gördüğüm bütün makyaj malzemeleriyle doluydu. O kadar çoklardı ki sayamadım. Yumuşak koltuğa oturduğum anda çalışmaya başladılar. Sağ tarafına baktığımda küçük taşlardan yapılma bir sürü saç süsü gördüm. Gelinliğimle birlikte çok güzel duracaklardı. Karmina gelinliği ortaya çıkardı. Birkaç nedimeyle birlikte üzerinde hangi saç modelinin daha güzel duracağını tartıştılar. En sonunda üstlerinin toplu altlarının salık olmasına karar verdiler. Makyajımın tamamlanması için gözlerimi kapattım. Çok fazla olmamasını diliyordum. Tam arkamda Karmina'nın sesini duydum.
"Çok güzel oldu kesinlikle. Gözlerinizi açabilirsiniz."
Yavaşça gözlerimi açtım. Bir daha kapatıp açtım. Kendimi hiç bu kadar güzel görmemiştim.
"Mükemmel olmuş."
Nedimeler gülümsedi. Ben de gülümsedim. Saçlarım bittiğinde memnuniyetle başımı salladım. Beni gelinliğini giymek için başka bir odaya aldılar. Saç ve makyaj yaptırma sırası ablam,Christina ve kraliçe Annabeth teydi. Onlar da giyinince kiliseye gitmek için yola çıkacaktık. Giyinmem için yanıma Karmina ve bugün bize makyaj odasını gösteren nedime geldi. Saçımı bozulmasın diye çok uğraştık. Hemen görmeyeyim diye aynayı arkamda bırakmışlardı. Uzun bir uğraştan sonra nihayet giyinebilmiştim. Takılarımı da taktılar.
"Artık aynaya bakabilir miyim?"
Karmina gülümsedi ama gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
"Bakabilirsiniz prensesim."
Gözlerim kapalı bir şekilde aynaya döndüm. Gözlerimi açtığımda bayılacağımı sandım. Mükemmel görünüyordum. Gelinliğin parlaklığına saçımdaki süsler eşlik ediyordu. Etrafımda yavaşça döndüm. Gerçekten çok iyiydi. Karmina'yı döndüm.
"Diğerlerinin işi bitmiştir. Sen de hazırlanmaya gidebilirsin."
Başını saklarken gözlerini sildi.
"Sakın Karmina. Ağlamak yok bugün. Herkes mutlu olmalı."
Burnunu çekti.
"Tamam,ağlamamaya çalışırım."
Gülümsedim. Ablam da ağlayacaktı kesin. Onu da gelinlik içinde görmek için can atıyordum. Aynanın önündeki koltuğa oturup diğerlerini beklemeye başladım. Bu arada getirilen keklerden atıştırıyordum. İyice canımın sıkılmaya başladığı anda kapı açıldı. Ablam,Christina,kraliçe Annabeth ve Karmina hazırlanmışlardı. Yanıma geldiler. Christina ellerimi tuttu.
"Muhteşem olmuşsun Isabella. Gördüğüm en güzel gelin olmuşsun."
"Teşekkür ederim Christina. Eminim sen de çok güzel bir gelin olacaksın."
Christina gülümsedi,bir yandan annesine bakmayı da ihmal etmedi. Kraliçe Annabeth te beni baştan aşağıya süzdü.
"Beyazlar içinde bir peri kızı gibi olmuşsun. Oğlum çok şanslı."
Gözlerim dolmuştu.
"Yapmayın böyle. Birazdan ağlayacağım."
Ablam gelip hafifçe bana sarıldı.
"Sen benim her şeyimsin,canım kardeşim. Bu kadar güzel olacağını biliyordum zaten. Umarım çok mutlu olursun. Çok çok mutlu."
Ağlamamak için yere baktım. Her an gözyaşımın gözümden akacağını hissediyordum. Ayrıldığımızda kraliçe Annabeth boğazını temizledi.
"Herkes hazır olduğuna göre kiliseye gidebiliriz. Arabalar bizi bekliyor."
Ablamla onayladık. Bir koluma ablam,diğer koluma Christina girdi. Gelinliğimin eteğini de Karmina tuttu. Bahçede çıktığımızda Andrew hem yanımıza geldi. Çok havalı görünüyordu.
"Isabella.. Gözlerime inanamıyorum. Yanında sönük kalacağım."
Güldüm.
"Saçmalama. İkimiz de birbirimizden mükemmeliz."
Şimdi ikimiz de güldük. Yol boyunca Andrew bir an bile elimi bırakmadı. Kiliseye vardığımızda çok heyecanlıydım. İçeri girdiğimizde davetlilerin aralarında hayranlıkla fısıldaştıklarını duydum. Derin bir nefes aldım. Andrew ile birlikte rahibin önündeki yerimizi aldık. Rahip dua ederken Andrew'e baktım. Gözlerinin içi parlıyordu. Rahip son sözünü söylediğinde artık evliydik. Andrew beni öptüğünde büyük bir alkış koptu. Gözlerimi bizimkilere çevirdim. Hepsi gözlerini siliyordu. Kraliçe Annabeth bile. Davetlilere teşekkürlerimizi sunup saraya döndük. Eğlence neredeyse başlayacaktı. Başımı kaldırıp süslere baktım. Çok güzel görünüyorlardı. Büyük salonun kapısına geçip gelenleri karşılamaya başladık. Kısa süre içinde saray dolmuştu. Leo da gelmişti tabii ki. Kral Robert ta gelmişti. Herkesin sevgilisi buradaydı. Müzik başlayınca salonun ortasına geçip dans etmeye başladık. Karmina ve Leo da dans etmeye başladılar. Kraliçe Annabeth ve kral Alexander. Christina ve Robert. Ablam bile biriyle dans ediyordu. Başımı Andrew'in omzuna yasladım. Aklıma annemin ölürken söylediği sözler geldi. Seni gelinlik içinde görmek isterdim demişti. Gözlerimi kapatıp fısıldayarak ona seslendim.
"Evleniyorum sonunda anne. Beni gördüğüne eminim."
Gözlerimi açtığımda bir an için annemi gördüğümü sandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Prenses
Ficção Histórica|Yarışma 4.sü|Kızıl saçlı bir prenses;Isabella.Annesi ve babasını düşman ülkenin askerleri öldürüyor.Isabella'yı da kaçırıyorlar.Tam öldürülecekken prens ona aşık oluyor. Asıl macera da bundan sonra başlıyor.Mücadele etmesi gereken kraliçe,kral ve p...