17.Bölüm~~

2K 112 3
                                    

Pencerenin önüne doğru sinirli bir şekilde yürüdüm. Karmina içini çekti.
"Teyzeniz neden bu kadar kötülük yapıyor anlamıyorum. Siz ona ne yaptınız ki?"
Bu benim de yıllardır merak ettiğim bir şeydi.
"Bilmiyorum ama annemle aralarında sessiz bir anlaşma var gibiydi. Fazla konuşmama anlaşması. İkisi hiç kardeş gibi durmazlardı."
Ablam dudaklarını ıslattı.
"Bir keresinde konuşmalarını duymuştum. Teyzem ben cezalıyım diyordu. Leo büyüyünce hakkım olan tahta çıkacak diyordu."
Kaşlarımı çattım. Sarayda teyzem hakkında çok az konuşulurdu. Keşke annemler yaşasaydı da sorabilseydik. Ablama doğru yaklaştım.
"Şimdi ne yapacağız? Dışarı çıksak öldürülme ihtimalimiz var. Talia'nın adamları olduğuna eminim kaçanların. Teyzemin söylediğini kanıtlamadan birşey yapamayız."
Ablam başını tuttu.
"Bir süre saraydan çıkmayalım. Yarın sabah etrafı araştırmalarını söyleriz. Teyzemle de konuşmak istemiyorum. Ne yaparsa yapsın amacına ulaşamayacak."
Başımı olumlu anlamda salladım. Karmina yere bakıyordu. Yanına gidip ilacını sürdüm. Bu gece üçümüz birlikte yatmaya karar vermiştik. En mantıklısı buydu zaten.
Herkes yatağına çekildiğinde pencereden sızan ışığa baktım. Yeni yaşım bana hiç te iyi şeyler getirmemişti. Başıma gelmeyen kalmamıştı. Andrew'i hatırlayınca gülümsedim. Tam da herşeyin bittiğini düşündüğüm anda çıkmıştı karşıma. Beni hayata bağlamıştı. Sonra ablam.. Yeni ailem olmuştu benim.
Uyuyamayacağımı anlayınca yavaşça yataktan kalktım. Amore'nin yanına gittim parmak uçlarımda. Kucağıma alıp yan odaya yani ablamın odasına gittim. Bu oda annemlerin odasıydı eskiden. Kabarık yatak örtüsünün üzerine oturdum. Amore kucağımdan inip yerde koşmaya başladı. Onu izlerken karşıki duvardaki bir gizli bölme dikkatimi çekti. Elimdeki mumu duvara doğru tutarak yürümeye başladım. Duvarın önüne oturdum ve mumu yere koydum. Bu bölmeyi daha önce hiç fark etmemiştim. Elimle yokladığımda kapağının çok sert olduğunu anladım. Sıkışmış olmalıydı. Masanın üzerinde duran kılıcı aldım. Ucunu sertçe kapağa bastırdım. Birkaç darbeden sonra açabilmiştim. İçinden ne çıkacağına aldırmadan kolumu içine soktum. Elime birtakım kâğıt tarzı şeyler gelmişti. Merak içinde çıkarttım. Muma yaklaştırıp okumaya başladım. Sağ üst köşesinde 1706 yazıyordu yani yirmi yıl önce. Ben yeni doğduğumda. Yazılar biraz eskimişti ama hala okunabiliyordu. Gözüm mektubun sonuna iliştiğinde kanımın donduğunu hissettim.
~Prenses Stella~
Teyzem birine mektup yazmıştı demek. Hemen okumaya başladım. Okuyacaklarımdan ve öğreneceklerimden çok korkuyordum. İlk mektubu bitirdiğimde ablam içeri girdi.
"Isabella ne yapıyorsun burada? Başına bir şey geldi sandım."
Ablama bakmadan konuştum.
"Gizli bir bölme buldum ve sanırım geçmişte nelerin yaşandığını öğrenmemize çok az kaldı. Teyzem birine mektup yazmış. Sanırım ona aşıkmış. Burada bütün duyguları yazıyor. On beş tane mektup var ama hepsi karşı tarafa yazılmış. Belki uğraşırsak diğerlerini de bulabiliriz."
Ablam inanamayarak bana baktı. Eline mumu alıp duvarların kenarına bakmaya başladı. Uykudan gözlerim kapanmaya başlayınca mektubu bıraktım. Son okuduğum cümlede teyzem saraydan kaçacağını yazmıştı. Ablama işaret ettim ve odama geri döndük. Yarın geri kalan mektupları okuyacaktım.
Sabah olduğunda gözlerimi kırpıştırarak açtım. İçimde bir mutluluk vardı. Karmina uyuyordu. Ablam da aşağıda olmalıydı. Hemen mektupları okumaya başladım. Beşinci mektuba kadar olağandışı bir şey yoktu. Altıncı mektubun başlangıcında gözlerim büyümeye başladı. Artık prenses değilim,annem ve babam beni reddetti yazıyordu. Yutkundum. Bu konu hakkında hiçbirşey bilmiyordum. Teyzem büyük olandı ama annem tahta adaydı demek. Ben de teyzem vazgeçti sanıyordum. Kaybettiği tahtı almak istiyordu demek. Su içip okumaya devam ettim. Son mektubu bitirdiğimde her şeyi öğrenmiştim artık. Teyzem bir şövalyeye aşık olmuştu. Büyükannem ve büyükbabam evlenmelerine izin vermemişti. Teyzem en sonunda saraydan kaçmıştı. Birkaç ay şövalyeyle kalmıştı ama şövalyenin onu hiç sevmediğini anlayınca geri dönmüştü. Döndüğünde onu istememişlerdi ve tahta çıkma hakkını kaybetmişti. Sonra ölen eniştemle evlenmişti. Eniştem zengin bir lorddu ve teyzem bir köşkte yaşamıştı. Bir gün oğlunun kaybettiği tahta çıkacağına dair yemin etmişti. Annemden tahtı ondan aldığı için nefret ediyordu ve bizden de.
Aşağıdan gelen konuşma sesleriyle kendime geldim. Andrew'in sesini duymuştum sanki. Mektupları sandığıma koydum. Karmina uyanmış bana bakıyordu.
"O kadar çok mektubu kimden aldınız?"
Bogazımı temizledim.
"Teyzemin geçmişini öğrendim. Sonra anlatırım. Andrew geldi sanırım."
Aşağıya indim koşarak. Andrew ve Christina büyük salonda oturuyorlardı. Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktılar. Christina bana daha yakındı. Koşarak sarildim ona. Çok özlemiştim.
"Isabella.. İyi misiniz? Talia'nın yaptıklarını öğrendik. Karmina nasıl?"
Yüzüne bakıp gülümsedim.
"İyiyiz. Karmina'yı zor kurtardık. Leo bile yardım etti."
Andrew yanıma geldi.
"Talia ve annesi hakkında bir şey bilmiyoruz. Biz çok küçükken olmuş ne olduysa. İntikam diyor sürekli. Anneme sormak istiyorum ama tepkisinden korkuyorum."
Ablama baktım. Geçmiş dediğinde aklıma bugün öğrendiklerim geldi. Büyük koltuğa oturduk ve ben her şeyi anlattım. Ablamın ağzı açık kalmıştı. Andrew bana bakarak konuşmaya başladı.
"Bir düşmanınız daha var demek ki. Çok dikkatli olmalısınız. Talia'nın adamları hala burada. Yanında iki kişi vardı. Diğerleri burada olmalı."
Başımı salladım.
"Onları öldürmemiz gerek ama teyzem sarayın yerini söylemiş."
"Annem mi yapmış bunu?"
Leo'yu görünce çok kötü oldum. Her şeyi duyup duymadığından emin değildim. Andrew,Christina ve ablama selam verdi.
"Dinle,emin değiliz ama başka şüphelenecek kimse yok. Geçmişte ablama yaptıkları malum."
Leo gergindi.
"Sizinle konuştuğumu bilmiyor. Buraya geldiğimi de. Hala tahta çıkmam gerektiğini düşünüyor. Bu çok saçma."
Ablama baktım. Başını yanlara salladı. Bunu özel bir şekilde söylemeliydim. Herkesin önünde olmazdı. Leo Karmina'nın yanına çıkarken arkasından baktım. Muhafızlar dün gece kaçan adamları aramak için gidiyorlardı. Hepsi ölmeden bize rahat yoktu anlaşılan. Camdan dışarı bakıp dalmış olmalıyım ki Andrew yanağımı okşayınca irkildim.
"İspanya'da olsan da koruyabilsem seni. Merak etme ama bir daha Talia sana zarar veremeyecek. Sürekli izlemelerini emrettim. Bana haber verecekler ülkeden ayrılırsa."
Gülümsedim.
"Boşver onu sen. Geldin ya çok iyiyim artık. Karmina'nın yanına çıkalım mı?"
Andrew başını salladı. Christina da arkamızdan gelmeye başladı. Odaya girdiğimizde Leo Karmina'nın elini tutmuştu. Karmina da aşık aşık ona bakıyordu. Biz girince Leo elini bıraktı. Andrew ve Christina geçmiş olsun dileklerini ilettiler. O kadar huzursuzdum ki bugün anlatmaktan vazgeçtim. Leo'ya tam olarak güvenemiyordum.
Akşamüstü Leo gitmek için kalktığında rahatlamıştım. Bu gece Andrew ve Christina burada kalacaklardı. İlk defa.. Çok mutluydum. Leo'ya arabasına kadar eşlik ederken anlamaması için dua ediyordum. Birden arkasına döndü.
"Neyin var senin? Sabahtan beri garipsin?"
"Yok.. Yok bir şey. Ne olabilir ki zaten?"
"Peki, öyle olsun."
El sallarken gülümsedim ve ikna olmuşa benziyordu. İçeri girdim. Hava kararmaya başlamıştı. Bu geceki akşam yemeği için hizmetkarlar bütün gün yemek yapmışlardı. İspanya'da olduğum zamanlarda en çok sevdiğim yemekten de yaptırmıştım. Salona girince herkesin masada oturduğunu gördüm. Ablam masanın başındaydı ve tam karşısı bana ayrılmıştı. Andrew ve Christina parlayan gözlerle bana bakıyorlardı. Ablam ise gülümsüyordu. Tam oturacakken kapıdan Karmina'nın girdiğini gördüm. Hemen ona da bir sandalye getirildi. Bizimle aynı masada yiyecekti. Çok mutlu olmuştum. En çok istediğim şey kendisini bizim gibi hissetmesiydi. Yavaşça referans yaptı. Andrew sandalyesini çekince güldü.
"Buyrunuz leydim."
"Teşekkürler."
Hepimiz gülümsedik. Yemek boyunca neşeli bir hava hakimdi. Konuşmalarımızı kahkahalar bölüyordu sık sık. Yemekten sonra geç vakte kadar oturup sohbet ettik. Sonra herkes odasına çekildi. Christina'nın mektup yazdığını gördüm iyi geceler dilemek için yanına uğradığımda. Andrew ise dışarıyı seyrediyordu.
"İyi geceler.."
Andrew bana dönünce dudağı hafifçe yukarı kıvrıldı.
"Sana da güzel gözlü kızıl prenses."
Elimde olmadan gülümsedim. Beni her sözüyle mutlu etmeyi başarıyordu. Yavaşça yanına yaklaştım. Kokusunu çok özlemiştim. Sarıldık ve gözlerimi kapattım. Onun kollarındayken kendimi hiç olmadığım kadar mutlu hissediyordum. Ayrıldığımızda Andrew'in gözleri kapalıydı.
"İyi misin? Uyudun mu yoksa?"
Dedim gülümseyerek. Gözlerini yavaşça açtı.
"Mümkün olsa bütün gece uyumadan seni izlerdim."
"Ben de.."
Son kez sarıldık ve odama geçtim. Karmina uyumuştu bile. Hemen yatıp gözlerimi kapattım. Bir an evvel sabah olmasını ve Andrew'i görmeyi istiyordum.
Sabah olunca gözüm Karmina'nın boş yatağındaki mektuba takıldı. Anlaşılan teyzemin mektuplarından birini okumuştu gizli gizli. Almak için eğildiğimde biri elimden kaptı. Gözlerimi kaldırdığımda Leo'nun güldüğünü gördüm.
"Senin değil galiba. Sandığına koyarsın sen. Bakalım kiminmiş?"
Kalbim duracak diye korkmaya başlamıştım. Birazdan her şeyi öğrenecekti. Okurken yere baktım. Mektup bitince Leo'nun ağzı şaşkınlıktan açık kalmıştı.
"İnanmıyorum.."
"Ben de yeni öğrendim. Ne desem bilmiyorum.. Yani.."
Leo bana baktı.
"Bana ilk gördüğü andan beri aşıkmış. Karmina.."
Afallamıştım. Bu kötü olmuştu işte.

Kızıl PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin