-İspanya Sarayı-
Sabahın ilk ışıkları yüzüme vurduğunda yavaşça gözlerimi açıp ablamın yattığı yere baktım. Odada hiç kimse yoktu. Kalkıp pencereyi açtım. Denizden gelen esinti saçlarımı dalgalandırıyordu. Pencereden boğazımdaki kızarıklığa baktım. Hala biraz acıyordu. Kapının açılmasıyla arkamı döndüm. Christina yanıma geldi.
''Günaydın Isabella. Nasılsın?''
Boğazımdaki izler görünmesin diye başımı hafif eğerek cevap verdim.
'' İyiyim Christina. Özlemişim bu odayı. ''
Christina bana garip garip bakıyordu.
'' Yere bir şeyin mi düştü? Gözlerimin içine bakarak konuşurdun hep. ''
Yutkundum.
'' Şey.. Bilekliğimi kaybettim de. Ona bakıyordum. '' Dedim inandırıcı olmasını dilediğim bir ses tonuyla.
'' Hadi beraber arayalım. ''
Christina yanıma geldi. Bozuntuya vermeden aramaya devam ediyordum. Çok yakındık ve ben anlayamadan ikimiz de kalkınca çarpıştık. Gülmeye başladık. Gülmekten izleri saklamayı unutmuştum. Christina boynuma bakmaya başladı. Fark edip elimle saklamaya çalıştım. Christina kaşlarını çattı.
'' Bu izler ne? Ne oldu sana böyle? ''
En mantıklı yalanı düşünüyordum.
'' Dün aldığım kolye yara yaptı da. Neyse geçer birkaç güne. ''
Gülümsemeye çalıştım. Christina ikna olmamıştı.
'' Bu kadar çok iz yapması imkansız. Lütfen ne olduysa anlat. ''
Derin bir nefes alıp anlattım. Christina başını iki yana sallıyordu.
'' Talia iyice kontrolden çıktı artık. Saraydan gönderilmesini isteyeceğim. Aynısını bize de yapabilir. ''
'' Bence kral izin vermez. ''
Christina gülümsedi.
'' Ben,abim ve annem istersek kesin gider. Bugün onlarla konuşacağım. ''
Aklıma Talia'nın bana ispiyoncu diyeceği geldi. Sonra düşündüm ki umrumda bile değildi. Christina beni beklerken elbisemi yandaki küçük odada giydim. Ablam ve Karmina'nın nerede olduklarını merak ediyordum. Aşağıya indik. Büyük salondan konuşma sesleri geliyordu. Üzerime çeki düzen verip salona girdim. Masada kral,kraliçe,Andrew ve ablam oturuyordu. Ablam hariç hepsine selam verdim. Kraliçe bana gülümseyerek bakıyordu. Talia'nın olmamasına sevinmiştim. Boynumdaki izler görünmesin diye ipek bir fular bağlamıştım. Biz oturunca yemek servisi başladı. Ablama bakıp gülümsedim. Andrew bana bakarak konuşmaya başladı.
''Prenses Anastasia bugün dönmek istiyor ama ben gitmenizi istemiyorum Isabella.''
Ağzımı peçeteyle silerek ablama baktım. Gözleriyle gitmemiz gerek dediğini anlıyordum. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.
'' Ablamla tanışalı çok az zaman oldu. Artık tahtın en güçlü adayı o. Onun tahta çıkmasını çok isterim. O yüzden tahta çıkış töreni var ve bizim bir an evvel gitmemiz lazım. Taht yeterince boş kaldı. ''
Çevirmenler kral ve kraliçe için çevirdiler. Onlar da az çok konuşuyorlardı benim dilimi artık. Kral anladığını belirtircesine başını salladı. Kraliçe de bize gülümsedi. Andrew tabağına bakıyordu. Bana kalsa hep burada kalırdım ama elimden gelen bir şey yoktu.
Yemekten sonra eşyalarımızı toplamak için yukarı çıktık. Merdivenlerden çıkarken içimden gitmek hiç gelmiyordu. Andrew'in yemekteki hali gözümün önünden gitmiyordu. Odaya girince Karmina eşyalarımızı topladı. Amore'ye yemek yedirdim. O kadar üzgündüm ki içimden onunla oynamak bile gelmiyordu. Ablamın bana baktığını çok sonra fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Prenses
Ficción histórica|Yarışma 4.sü|Kızıl saçlı bir prenses;Isabella.Annesi ve babasını düşman ülkenin askerleri öldürüyor.Isabella'yı da kaçırıyorlar.Tam öldürülecekken prens ona aşık oluyor. Asıl macera da bundan sonra başlıyor.Mücadele etmesi gereken kraliçe,kral ve p...