-eleven-

1K 116 53
                                    

Michael bir sonraki gün okula gitmek konusunda oldukça endişeliydi.

Calum'un gelip ona bir şeyler söylemesini bekliyordu ama o sadece onun yanından hırlayarak geçti ve Ashton'ı da peşinden sürükledi.

Ela gözlü çocuk bakışlarını kaldırdı ve bir şeyler fısıldadı. Calum bıkkın bir nefes verdi ve onayladı, Ashton'ın girmesine izin verdi.

"Merhaba Michael." dedi Ashton.

"M-merhaba." Michael bakışlarını aşağı indirdi.

"Bak... Calum'ı tanırım, ve o yaptığı her şey hakkında suçlu hissetse de bunu asla kabullenemiyor." Kıvırcık saçlı çocuk hafif ve üzgünce kıkırdadı.

"Söyleyebileceğim tek şey... Bir daha bunu yapmasına izin vermeyeceğim. Arkadaş olmasak da senin bir suçun yok. Yani, iyi miyiz?"

Ashton titreyen elini Michael'a uzattı.

Michael bir milisaniye boyunca düşündü. Ashton daha önce ona bir şey yapmamıştı, sadece sevgilisi ne yaparsa yapsın o da kenarda durup üzgünce olanları izliyordu.

Michael elini kaldırdı ve Ashton'ın elini tutarak tokalaştı.

"Şimdi gitmem lazım, sonra görüşür müyüz?" diye sordu Ashton.

"E-evet... Hoşçakal." Michael diğer çocuğun uzaklaşmasını izlerken hafifçe gülümsedi.

Evine geldiğinde Luke onu kapıda bekliyordu. "Bir şeyler oldu mu?"

"H-hayır." dedi Michael. "A-aslında Ashton benden özür diledi."

"Ashton?" Luke kaşlarını kaldırdı. "O sana bir şey yapmadı ki, yoksa yapmış mıydı?"

Michael kafasını hayır anlamında salladı. "Calum'ın artık bana bir şey yapmayacağını söyledi."

"Buna pek fazla inanmıyorum." diye mırıldandı Luke.

Michael'ın omuzları düştü. "Bak özür dilerim bebeğim." Luke ona sarıldı. "Sadece, incinmeni istemiyorum."

Michael Luke'un göğsüne dayalı kafasını salladı. "Şimdi içeri girebilir miyiz?"

Luke onayladı ve içeri girip Michael'ın odasına çıktılar.

Michael'ın yatağına oturdular, Michael onun tişörtüne gitmesinden korkuyor gibi tutunmuştu. 

"Sen nasılsın?"

"İyiyim bebeğim." Luke iç çekti. "Önemli bir şey yok."

"L-luke," Michael somurttu. "Sorun ne?"

"Sadece, Calum'ın sana bir şeyler yapmasına izin veremem."

"Onun sana bir zararı yok ki." dedi Michael.

"Efendim?" dedi Luke. "Seni korumaya çalışıyorum ve sen gidip bana karşı onu mu savunuyorsun?"

"L-lütfen s-sakin ol." Michael Luke'tan uzaklaştı.

"Olmayacağım." Luke hırladı. "Calum'ı bulup onu gördüğüm yerde öldürmeliyim."

Luke ayağa kalktığında Michael da onu takip etti, kazağının kolunu tutup onu tüm gücüyle geri çekmeye çalıştı.

Luke arkasını döndü, Michael'ı kucaklayıp kaldırdı ve onu odasındaki banyosuna götürdü.

"B-beni yere indir!" diye cırladı Michael.

Luke'tan korkmuştu.

Luke Michael'ı yere oturttu ve banyodan çıktı, Michael'ın dışarı çıkmasını önlemek için kapıyı kilitledi. (Ç/N; ne biçim bir psikopat bu böyle?)

Luke, Michael'ın kilitli kapıya açmaya çalıştığını ama yapamadığını duydu.

Michael çıldırmaya başlıyordu.

"L-lukey lütfen yapma!" Michael panik içinde bağırdı. "Beni buradan çıkar!"

"Calum'la halletmem gereken şeyler var." dedi Luke. Farklı hissediyordu, sanki karanlık ona doğru ilerliyordu.

Ama sadece Michael'ı korumaya çalışıyordu, hepsi buydu.

Michael çıldırıyordu, kendi banyodunda daha önce bu kadar korkmuş hissetmemişti. Her şey küçülüyor gibiydi. Nefes alamıyordu.

Michael panikle kapıya vurdu.

"N-nefes alamıyorum," diye mırıldandı, odanın ortasına kıvrıldı.

Luke giderken onu duymamıştı bile.

~
Evet, Michael'da klostrofobi var.

jet black heart //muke {türkçe}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin