2.BÖLÜM

1K 62 32
                                    

Keyifli okumalar, okurken Imagine Dragons-Radioaktif dinlemenizi öneririm.

·

Evin önüne geldiğimizde arabadan indim, Lewis "Görevdeki en üst rütbeli olarak, erkenden uyuyorsunuz hanım efendi." diye bir emir gelmişti Lewis'den. En üst rütbeli derken Edgar'ın asistanı olmasından bahsediyordu. Diego kafasına vurdu, "Ben senden daha yüksek rütbeliyim." Lewis lafa girdi, "Dostum görevde yoksun ki." Diego bir an durdu ve "Dostum sizinle uzaya gelmemem benden kurtulduğunuz anlamına gelmiyor ve siz hanım efendi erkenden yatacaksınız. Bu bir emirdir." Ve ardından "Demek benden kurtulmak istiyorsun Lewis." Kafasına şaplaklar atan Diego ve Lewis gülmekten bayılacaktı. Arabada kahkahalara boğulan arkadaşlarıma ben de katıldım.

Eve girdiğimde Lisa evdeydi, erken çıkmış olmalıydı. Bu sürekli olmuyordu. Lisa'yı çok severdim ve onunla vakit geçirmeye bayılırdım. Bu gün fazla vakit geçiremeyeceğimizi biliyordum. Beraber yemek yedik. Valizimdekileri kontrol ettim. Boş zamanlarda vakit geçirmek için şahsi eşyalarımızdan birini götürmeye izin vardı. Ben de aile albümümü götürüyordum.

Eksik bir şey olmadığından emin olduğumda, yatağa girdim. Eğitimde sık sık bu konuya değinmişlersi. Bir uçak seyahatinde yaşanan yorgunluğun en az yüz katı yorgunluk yaşayacağımızı anlattılar. (Ki birde benim için bu yorgunluğa stres eklenince çekilmez olacaktı.) Yatağa başım değer değmez bütün heyecan birden sarıp sarmaladı beni. Zaman geçmek bilmiyordu ve strese girmiştim. Ecel terleri dökerken hemen lavaboda elimi yüzümü yıkadım.

Dolaptan cips çıkarıp geç geldiğim zamanlarda, takip ettiğim bir dizinin kaçırdığım bölümlerini izledim.

·

İyi dinlenmiş ve zinde hissediyordum, ayrıca şu an ofisteydim ve birazdan, golf arabalarına benzeyen bir araba bizi kalkış yerine götürecekti. Herkes de rahat eşofman giymişti, buna ben de dahildim. Anons edildi ve arabaya yol aldık.

Avuç içimi tırnaklıyordum. İçimde tarifi imkansız bir his vardı. Kelimenin gerçek anlamıyla yanıyordum ve fazla dalgındım.

"Gabriel. Gabriel. Gabriel! " Diego bana sesleniyordu.

"Efendim?"

"Sakin olur musun?" Derin nefes aldım. Ve bunu bir kaç kez tekrarladım.

"Sizinle platforma kadar geleceğim." dedi arabaya beraber binerken. Eşyağlardan da dolayı iki araba ile gidiyorduk.

"Gabriel, ben sizi hep izliyor olacağ. Heyecanlanma. Sen harika bir astronotsun."

Sadece kendim duyacağım bir şekilde fısıldasam da Diego'nun bir başka mükemmel olduğu konulardan biri olan süper işitme gücü nedeniyle "Tam bir fiyaskoyum." diye hayıflanışımı duymuş olduğunu tahmin ediyordum. Tahminlerimi geri teptirerek cevap vermedi. Ya da o da fiyasko olduğum konusunda benimle hemfikirdi.

Diego elini omzuma koydu, aynı zamanda bana gülümsedi. "Sakin ol Gabriel. Bak bir dileğin daha gerçek oluyor. Heyecanlı bir haldeyken etrafında olan biteni anlayamazsın. Sakin ol."

Karşımda Edgar vardı. "Sakin ol çaylak. Uzay harika bir yer." Edgar'ın ilk deneyimi değildi. Uzay çok yakın bir semtmiş gibi sürekli gidiyordu. NASA'ya girmeden önce de (Fazla eski değil, ben mülakatlara girdikten sonra.) gazetelerde onu takip ediyordum. Bir seyyahmış gibi uzayda yaşadığı zamanları köşe yazılarında paylaşıyor ve herkesin canını çektiriyordu. Kısaca adam işini biliyordu.

Bir haftadır yaşamadığım heyecanı yaşıyordum ve buna hazırlıksız yakalanmıştım. O bir haftada yaşadığım heyecan o kadar azmış ki şimdikine göre. (Sevgili dayım ve göreceli kavramı bana anlatması aklıma geliyor hep bu kelimeyi kullanınca. Onun için bir kaç uydu fotoğrafı getireceğim.)

Arabadan inince Diego sarılmıştı. "Bundan sonra pek canlı canlı görüşemeyiz belki."

Dilim tutulduğu için cevap veremiyordum. Ama o da bunu biliyordu. Güldüm ve "Bir kaç sene sonra görüşürüz." Bu lafıma o da gülmüştü.

Edgar kolunu boynuma attı. "Bizim gitmemiz gerek, kendine iyi bak Diego." Diego selam verdi ve biz kuleye doğru yürümeye başladık. Lewis, Andy ve George bizi bekliyorlardı. Arkama baktığımda Diego bana bakıyordu. Edgar omzumu sıvazladı ve kuleye gittik. Uçuş elbiselerinin ölçüleri bir kaç ay önce alınmıştı. Herkes hazır olduğun zaman kulenin ana giriş kapısına geldik. Kapı açıldı ve uzay gemisine girdik. Kontrol odasını çabuk bulup yerlerimizi aldık. Kemerleri takıp, gerekli önemleri aldıktan sonra kule, "Eksik bir şey var mı?" Edgar , "Hayır." cevabını verince dışarıdan geri sayım seslerini duyuyordum.

·

Diego, Vogel'in camlı VIP ofisinden gemiyi seyrediyordu. Kelimenin gerçek anlamıyla ecel terleri döken Diego'nun halini gören Vogel, "Sakin ol dostum. Her şey yolunda." Gerçekten de her şey yolundaydı. Görevin büyüklüğü ve önemliliğini bilen görevliler, ultra titiz ve geniş bir zamana yayarak temiz bir iş çıkarmışlardı. Yine de Diego'nun içi rahat değildi ve endişe duygusu; farklı, başka bir duygunun korkuyla karışımı sonucu oluşmuştu. Bunu hissediyordu. Çoğu şey açığa çıkmadan, anlaşılmadan bu görevin araya girmesi içine sinmemişti adamın.

Geri sayım başladı. Diego tırnaklarını dişliyordu, bunu gören Vogel sırıttı. Bir tuşa basarak, "Kuleden Vogel, her şey yolunda mı?" Edgar'dan olumlu cevap gelmesi Diego'yu tatmin etmemişti.

"Dostum, kargo bölümünde gitmeye ne dersin?" Diego, Vogel'e bakıp göz devirdi. Diego farkında olmasa da Vogel her şeyin farkındaydı. "Dön işine Vogal." Vogal kahkaha attı. Camdan baktı, işte aylardır beklenen olay gerçekleşiyordu. POSEDION1 görevinin ilk başarılı olayı, mekik sorunsuz kalkmıştı. Atmosferi de sorunsuz atlatırsa geriye pek de bir şey kalmıyordu.

·

Uzay... Nefes kesiciydi. Etrafta parlak yıldızlar, bir sürü farklı renk. Gerçekten bir renk cümbüşü vardı. Her insanın görmesi gereken bir yerdi burası.

Yanıma gelen Lewis, "Ağzını kapat." dediğinde daha çok sırıtmıştım. Onun da ilki sayılırdı ve hayranlığını ne yazık ki örtemiyordu.

.

Dünya saatine göre  sabah saatinde iniş yapmıştık üsse.

"Harika bir yer burası."

"Evet, öyledir."

"Dinlen biraz, uzun bir yolculuktu." Kafamı salladım ve yatağıma uzandım. On bir aylık yolculukta çat pat uyuyabilmiştim, şimdi üsde rahatça bir uyku çekebilirim.

·

"Günaydın millet!" Edgar'ın sesi yatakhaneyi doldurdu. "Çabuk olun daha çok işimiz var." Andy kahvaltılıklara burun kıvırarak baktı. Fakat George çok zevkli görünüyordu. Edgar'dan hiç bahsetmiyorum zaten, alışkındı o. Ben önümdeki yiyeceklere baktım, püre halindelerdi. Sadece eğitimde tadına bakmıştım, fena değillerdi. Bir kaşık aldım, sonra bir kaşık daha ve sonra bir kaşık daha. Doyduğumu hissedince bıraktım.

"Sevmişe benziyorsun." Andy yine burun kıvırarak  bunu söylemişti.

"Aç kalmaktan iyidir." Edgar güldü.

"Bizim çaylak Pollyanna olmuş." herkes gülerken, biraz bozulsam da ben de güldüm.

Uzaydaki ilk günüm çok eğlenceliydi, tabii buraya geyik yapıp gülmek için gelmemiştik. NASA'nın bize oluşturduğu programdan bir gün önce vardığımızdan bu gün eğlenme günüydü.

Şaka maka ben uzaydaydım. Bu gerçeği kavramak konusunda biraz alıştırma yapmam gerekiyordu.

·

"Vogal durum nasıl?" Vogal'ın ofisinde, son bir aydır Vogal ve Diego sabahlıyorlardı. Vogal, Diego'nun sorusu üzerine mavi dosyayı karıştırdı.

"Oldukça iyi, bu gün iniş yapmaları gerekiyor."

·

Umarım beğeniyorsunuzdur. Mantık hataları varsa bana bildirin.

UZAYLI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin