1. Bölüm: Kader Diye Bir Şey Var!

663 35 107
                                    

Sibel güneşli ve pırıl pırıl pazartesi sabahı, içinde anlayamadığı bir heyecanla uyandı. Yatağından ıslık çalarak zıpladı. Aynı keyifle banyoya giderek elini yüzünü yıkadı, dişlerini her zamankinden daha özenli fırçaladı. Aynadaki yansıması bile bir başkaydı bugün. Odasına geri geldiğinde eli yine tam kot pantolonuna ve kareli gömleğine gidiyordu ki vazgeçti. Bugün pazartesiydi ve seminer için yeni bir okula gidecekti. Lacivert kumaş pantolon, beyaz şifon bluz üzerine pantolonuyla aynı renkte olan hırkasını aldı. Hafif topuklu ayakkabılarını da giydiğinde kombini tamam olacaktı. Aynanın önünde önce saçlarını düzleştirdi sonra son derece sade bir makyaj yaptı. Bilgisayar ve kol çantasını alıp şarkı söyleyerek alt katta bulunan mutfağa doğru yürümeye başladı.

"Bursalı mısın kadifeli gelin çaydan mı geçtiiiiinnnn, yanakların al al olmuş konyak mı içtin ammaaaannn konyak mı içtin!"

"Ooooo kelebeğim nükleer reaktör gibiyiz bu sabah, hayırdır? Hadi gel otur masaya çayın soğudu."

"Günaydın birtanem. Bilmiyorum ki, mutlu uyandım bu sabah" dedi sandalyesine otururken.

"Bu mutluluğun sebebi, Burak olabilir mi annecim?"

"Valla beni özellikle mutlu edecek bir şey olmadı annecim, her şey yolunda, bir sıkıntım yok ama bugün böyle ekstra bir enerjim var."

"Aman maşallah kızım, yeni okul, yeni öğrenci enerjisidir o."

"Beni boş verin de Selin nerede?"

"Toprak'la kahvaltıya gittiler."

"Peki, o zaman bende sabah öpücüklerimi alıp gidiyoruuuuuuummmm."

Sibel annesi ve babasından sabah öpücüklerini alıp evden çıktı. Arabasına yaklaşırken her sabah yaptığı gibi arkasına dönüp balkondan bakan annesi Ayşe Hanım ve babası Metin Bey'e el salladı. Tekrar arabasına döndüğünde arabayı açmış çantalarını arka koltuğa bırakmıştı. Şoför koltuğuna oturdu, telefonunu arabaya bağlarken arabasının da halini hatırını sormayı unutmadı.

"Günaydın Tospik. Bugün nasılız bakalım? Kemerimizi bağlayıp seninle de sıkı sıkı sarıldığımıza göre Azra ablayı arayıp hazırlanmasını söyleyebiliriz."

Sibel arabasının radyo sistemine bağladığı telefonundan Azra'yı aradı, bir yandan da arabayı çalıştırıp yola koyuldu.

"Günaydın Azra kuzusuuuuuuu."

"Günaydınlar efendiiiimmm."

"Hazır mısın? Yola çıktım geliyorum."

"Hazırım, hazırım."

"Süper on dakikaya kapının önündeyim."

Sibel, on dakika sonra Azra'yı evinden almış, okula doğru yola çıkmıştı. Yolda bir yandan şarkı dinliyor, bir yandan da hafta sonu neler yaptıklarından bahsediyorlardı. İzmir'in masmavi deniziyse onlara yol boyu enerji depolamaya devam ediyordu. Sibel ve Azra birbirlerini çok seviyorlar ve her konuda rahatça konuşabildikleri için birlikte çok güzel bir uyum içerisinde çalışıyorlardı. Sohbet ederken okula geldiler. Arabayı park edip arabadan indiler. Çantalarını alıp okul binasına doğru ilerlediler.

Okul kocaman bir bahçenin içeresinde karşılıklı iki binadan oluşuyordu. Okul denize karşı olduğu için mis gibi iyot kokusu geliyordu. Binadan içeri girerken güzel havayı ciğerlerine doldurup

"Haydi, Bakalım" dediler ve sağ ayakla binadan içeri girdiler. Bu ritüel ikili arasında her sabah yaşanırdı. Azra ve Sibel birbirlerine gülümseyip müdürün odasını aramaya koyuldular. Müdürün odasını bulduklarında kapıyı tıklatıp içeriye girdiler.

KELEBEĞİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin