10. Bölüm: İstanbul'da İlk Gün

103 11 24
                                    

Kızlar sabahın köründe uyanmış hazırlanıyorlardı. Ayşe Hanım ve Metin Bey'de kızları yolcu etmek için uyanmış Toprak'ın onları almaya gelmesini bekliyordu. Saat 05.30 da Toprak kapının önüne gelmişti. Selin'i arayarak geldiğini haber verince kızlar bavullarını alıp kapının önüne çıktılar. Toprak bavulları bagaja yerleştirirken kızlar Ayşe Hanım ve Metin Bey'in ellerini öpüp arabaya bindiler. Bagajı kapatan Toprak'ta aile büyüklerinin ellerini öpüp "görüşürüz" diyerek arabaya bindi. Metin Bey çocuklarına iyi eğlenceler dilerken Ayşe Hanım'da elindeki bir sürahi suyu arkalarından döküp Metin Bey'le kol kola evlerine doğru yürümeye başladılar. Metin Bey gülerek "Eeee hanımcığım, kaldık Edi ile Büdü baş başa. Hafta sonu ne yapmak istersiniz?" diye sordu. Ayşe Hanım ise esneyerek "Önce uykumuzu alalım, sonra buluruz bir şeyler" diyerek yatak odasının yolunu tuttu.

Sabah 08.00 da uçak İstanbul Atatürk Havaalanı'na inmişti. Hepsinin bagajı kabinde olduğu için bavul beklemeden Burak'ın daha önce görüştüğü araç kiralama ofisine giderek araçlarını teslim aldılar ve Burak'ın teyzesinin evine doğru yola çıktılar. Burak'ın teyzesinin evi Kuruçeşme'nin Kireçhane sırtlarında boğaz manzaralı üç katlı güzel bir evdi. Evin giriş katı mutfak ve salondan oluşuyordu. İkinci katta odalar ve odaların içinde de banyolar bulunuyordu. En üst katta da kocaman bir salon daha ve salonun önünde boğaz manzaralı bir veranda bulunuyordu. Kızlar evi gezdikten sonra eşyalarını odalarına bıraktıktan sonra herkese birer fincan nescafe yapıp en üst katta bulunan verandaya kuruldular. Nescafeler içilirken Burak cebinden telefonunu çıkartarak Sibel'le ortak arkadaşları Deniz'i aradı.

"Deniz günaydın. Geldiniz mi şirkete?"

"Günaydın Burak. Biz şirketteyiz. Yetişmesi gereken bir iş için dün gece ofiste sabahlamak zorunda kaldık. Siz ne yaptınız, geldiniz mi?"

"Geldik abi hatta evdeyiz şu anda."

"Süper o zaman. Toplanın gelin hep beraber kahvaltı yapalım, hem Yaman'da burada."

"Anlaştık o halde. Ben bizim ekibi toplayıp geliyorum, sen mekânı söyle."

"Siz Kuruçeşme Kahvesi'ne geçin, bende buradakileri toplayıp on beş dakikaya geliyorum."

"Tamamdır Denizim görüşürüz."

"Görüşürüz."

Burak telefonu kapatınca Sibel heyecanla yerinden zıpladı.

"Deniz'ler le mi görüşeceğiz?"

"Evet güzelim. Gelmişken onları da görelim dedim."

Gülsüm oturduğu yerden kalkarken "Deniz kim?" diye sordu.

Burak Sibel'in elinden tutarken "Güzelim zaman kaybetmeyelim. Odada bir yandan hazırlanın bir yandan da Deniz'in kim olduğunu anlat olur mu?" dedi.

Sibel; "Tamam hayatım. Hadi bakalım kızlar gidip hemen hazırlanalım." Diyerek kızları da alıp aşağı kattaki odaya indiler.

Selin, Deniz ve Yaman'ı daha önceden tanıdığı için hemen hazırlanmaya başlarken Gülsüm soru dolu gözlerle Sibel'e bakıyordu. Bu bakışları fark eden Sibel bir yandan hazırlanıp bir yandan anlatmaya başladı.

"Bundan iki yıl önce festival için Almanya'ya gitmiştik ya."

"Evet kuzum."

"İşte orada festivalin ertesi günü yazılım fuarı vardı. Burak'la bende o fuarı gezmeye gitmiştik. Gezerken bir Türk firması dikkatimizi çekti. Standa gidince Yaman'la tanıştık ve sohbet etmeye başladık. Aslında İstanbul temelli bir firma olduklarını Almanya'da Türkiye'yi temsilen bulunduklarını anlattı. Sonra bizde asıl geliş sebebimizin halk oyunları festivali olduğunu ama gelmişken fuarıda gezmeye karar verdiğimizden bahsettik. Sonra Yaman'ın ortağı Deniz ve kız arkadaşı Yasemin'de geldi onlarla da tanışınca baya derin bir sohbete dalıp arkadaş olduk. Sonra onlar bir seminer için İzmir'e geldi biz İstanbul'a geldik gittik falan derken hep iletişim halindeydik, böylece bugüne kadar geldi arkadaşlığımız. İşte Deniz'ler le olan hikâyemiz böyle."

Sibel tanışma hikâyelerini bitirdiğinde Toprak ve Burak odanın kapısını çalarak hazır olup olmadıklarını sordu. Selin kapıda duran Toprak ve Burak'a dik dik bakarak "Tabii siz bir gömlek değiştirince hazır oluyorsunuz. Bizim saçımız var, makyajımız var. Aşağı inip beş dakika bekleyin geliyoruz" dediğinde Toprak hızla kapıyı kapatarak Burak'a şaşkın şaşkın bakmaya başladı. Toprak ellerini iki yana açarak "Kadınlar üstadım" dedi ve merdivenlerden inmeye başladı. Burak'ta onu takip ederek merdivenlerden inmeye başladı ve alt katta ki salona inerek hanımları beklemeye başladılar. On beş dakika sonra kızlar hazırlanmış ve evden çıkmışlardı. Yaklaşık on dakika sonra cafe ye varmışlardı. Arabadan inip cafe ye doğru yürümeye başladılar. Burakların içeriye girdiğini gören Deniz ayağa kalkarak el salladı. Burak ve Deniz herkesi birbiriyle tanıştırdıktan sonra masaya oturdular, kahvaltı siparişlerini verip işten güçten yürüttükleri projelerden bahsetmeye başladılar. Güzel bir sohbet eşliğinde geçen kahvaltının ardından Türk kahveleri de içilerek tekrar görüşmek üzere sözleşip masadan kalktılar. Deniz ve Yaman işe dönerken Burak, Sibel, Gülsüm, Selin ve Toprak'ta dinlenmek üzere eve döndüler. Herkes ılık birer duş alıp dinlenmek üzere odasına çekildi. Akşamüzeri uyanan Selin başta Toprak olmak üzere herkesi akşam için hazırlanmak üzere uyandırmaya başladı. Sibel'de giyinmek üzere çıkardığı pantolon ve gömleği yatağın üzerine koyarken Selin ablası için kendi bavuluna koyduğu kıyafetlerle odaya girdi. Sibel şaşırmış bir halde Selin'e bakarken Selin elindeki eşyaları yatağın üzerine bırakarak ablasının önünde yere bağdaş kurup oturdu.

"Kırık yılın başı İstanbul'a geliyoruz, üstelik Galata Kulesi'nde akşam yemeği için rezervasyon yaptırıyoruz, sende pantolon gömlek giyeceğim diyorsun olur mu hiç öyle şey ablam?" dediğinde Gülsüm'de bordo elbisesini giymiş elinde makyaj malzemeleriyle odaya dalarak "Tabii ki olmaz tatlım" diye şakıdı.

Sibel Selin'in getirdiği elbiseyi eline alarak ayağa kalktı "Siz bir şeyler çeviriyorsunuz ama hadi bakalım" diyerek giyinmeye başladı. Ablasının hiç inat etmeden hazırlanmasına sevinen Selin "Ablam o zaman sen giyin sonra Gülsüm Abla'yla makyajınızı yapın. Bende bu sırada Burak Abi ve Toprak'a bakayım sonra da giyinip yanınıza geleyim" diyerek odadan çıktı ve koşarak aşağı katta bulunan salona indi. Toprak ve Burak ise hazırlanmış hanımların gelmesini bekliyorlardı. Selin'in koşarak aşağı geldiğini gören Burak telaşla ayağa kalktı.

"Selin bir sorun yok değil mi? Lütfen yok de."

Selin Burak'ın bu telaşlı hallerine gülerek "Herhangi bir sorun yok abi telaşlanma. Hatta inanmayacaksın ama hiçbir şeyi sorgulamadı bile. Şu anda da Gülsüm Ablayla hazırlanıyorlar. Yarım saate hazır oluruz demek için geldim bende" diyerek salondan çıktı.

Burak ise derinden bir "Ohhhhh" çekerek kendini koltuğa bıraktı.

"Sakin ol bacanak. Bu kadar stres yapma, her şey yolunda gidiyor işte."

"İyi diyorsun da bacanak bu Karaman kızlarının ne zaman, nerede inatlarının tutacağı belli olmuyor ki."

"Bak bu konuda haklısın abi ama merak etme bak yukarıda sakin sakin hazırlanıyorlar."

"Sakin sakin demişken bacanak hazır kızlar yukarıdayken bende şu Hasan Bey'i arayıp organizasyonun teyidini alayım."

Burak ve Toprak aşağıda hanımları beklerken onlar ise üst katta yoğun bir hazırlık içerisindeydiler. Sibel; siyah elbisesi, ayakkabıları ve çantasıyla kombinini tamamlamıştı. Salık bıraktığı hafif dalgalı saçları, pastel tonlarındaki hafif makyajı ve bordu rujuyla hazırdı. Selin ise açık kahverengi elbisesi, ayakkabı ve çantasıyla tamamladığı kombinini sıkı bir topuz ve toprak renklerindeki makyajıyla tamamladı. Gülsüm de bordo elbisesi siyah ayakkabı ve çantasıyla, kıvırcık saçları ve pembe tonundaki makyajıyla oldukça şık görünüyordu.

Bu güzel üç bayan alt kattaki salona doğru inerken beylerde ıslık ve alkışlarla onları karşılamaya başlamıştı. Toprak merdivenlerin başına gelerek "kızlar harika görünüyorsunuz" dedi ve bir koluna Selin'i diğer koluna Gülsüm'ü alarak yürümeye başladı. Burak ise büyülenmiş gibi tek bir kelime etmeden Sibel'e bakıyordu. Sessizliği bozan "Aşkım iyi misin?" diyen Sibel oldu.

"Sen bana aşkım mı dedin?"

"Demese miydim?"

"Ne bileyim hayatım. Sen öyle pek aşkım falan demezsin ya şaşırdım bir anda duyunca."

"Böyle arada sırada söyleyeceksin ki kıymeti olsun. Şok etkisi yaratsın" diyerek Burak'ın yanağına sıcacık bir öpücük kondurup "Hadi çıkalım Toprak'lar ağaç oldu" diyerek evden çıkıp arabaya doğru yürüdüler.

KELEBEĞİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin