8. Bölüm: Rezervasyon Meselesi

111 13 41
                                    

Sibel bütün hafta Çınar'ın okula gelmesini beklemişti. Onunla konuşması gerektiğini düşünüyordu ama Çınar ısrarla okula gelmiyordu. Sibel, yine bir seminer sonrası eğitim salonunun camından bahçeye bakıyordu. Bu sırada Sibel'in yanına gelen Azra "Çınar Hoca bu hafta için izin almış Hocam. Ondan gelmemiş" dedi. Sibel şaşkın şaşkın Azra'ya bakarken, Azra açıklama yapmaya başladı.

"Bir önceki seans için sınıfı almaya giderken aşağıda Ali Bey ile karşılaştık. Pazartesi gününden sonra Çınar Hoca'yla karşılaşmadığımızı, bir sorun olup olmadığını merak ettiğimi söyledim. Ali Bey'de Çınar Hoca'nın üniversitede halletmesi gereken işler olduğu için bu hafta izin aldığını, her şeyin yolunda olduğunu söyledi."

Sibel anladım anlamında başını salladıktan sonra "hadi gel bahçeye çıkalım" diyerek Azra'nın koluna girdi ve okul bahçesine doğru yürümeye başladılar. Kantinden iki çay alarak bahçedeki banklardan birine oturdular. Azra çayından bir yudum aldıktan sonra Sibel'e doğru döndü.

"Hocam son günlerde hep dalıp dalıp gidiyorsunuz, bir sıkıntınız mı var?"

"Ah kuzum ah! Burak'tan âlâ sıkıntım mı var benim? Pazartesi olanları zaten biliyorsun. Bütün hafta o kadar hırçın davrandı ki ona nasıl yaklaşacağımı bilemedim. Evdekilere bir şey çaktırmayacağım diye çabalamamı hiç saymıyorum bile. Dün de daha fazla dayanamayıp konuşmaya karar verdim. Bütün hafta bana neler çektirdiğini, beni boş yere nasıl üzdüğünü, hırpaladığını anlattım. Hayran olduğum, tanıdığım, sevdiğim adamın giderek değiştiğini ve bu durumdan rahatsızlık duyduğumu, endişelerimi tek tek anlattım. En sonunda bana hak verdi ama" dediğinde Azra araya girerek "ama bu süreçte yıpranan, tükenen siz oldunuz" dedi.

Sibel "aynen öyle" diyerek dinlenmek istercesine başını Azra'nın omzuna koydu.

"Hocam, evdekiler bu halinizi mutlaka fark etmiştir."

"Bütün hafta defalarca sorular. Bende yorgun olduğumu söyleyerek geçiştirdim."

"Hocam pek geçiştirememişsiniz. Çünkü beni arayıp bir şey bilip bilmediğimi sordular. Ben de gayet iyi olduğunuzu bir şey bilmediğimi söyledim."

"Çok iyi yapmışsın kuzum teşekkür ederim. Hadi salona gidip son seansımızı tamamlayalım" dedi ve ayağa kalkarak salona doğru yürümeye başladılar.

Sibel ve Azra eğitimleri tamamlayınca Ali Bey'in odasına uğradılar. Bütün hafta yaptıkları eğitimin değerlendirmesini yaptıktan sonra iyi tatiller dileyip okuldan ayrıldılar. Azra ve Sibel fakülteye geldiklerinde haftalık eğitim raporunu hazırlayıp bölüm başkanının odasına gittiler. Bölüm Başkanı Fuat Bey'le olan toplantı bitince Azra izin isteyerek fakülteden ayrıldı. Sibel'de bir haftanın daha bitmesinin verdiği keyifle türkü söyleye söyleye fakültedeki can arkadaşı Gülsüm'ün odasına doğru yürümeye başladı.

"Sevdaya düştum yeni, gene dert aldi beni.

Kavuştur ey Allahum, alsun seven seveni.

Sevduğum sen olmasan, bana kim sarilacak.

Aşkumuzun sonine kalemler kirilacak, kalemler kirilacak."

Öğrencileri Sibel Hocalarının bu haline alışık oldukları için onu gülümseyerek selamladılar. Sibel Gülsüm'ün odasına geldiğinde kapıyı çalarak başını içeri uzattı. Gülsüm'ün bilgisayarına gömülmüş çalışıyor olduğunu görünce söylediği türküye devam ederek içeri girdi.

"Sardi dağlari duman, çise yağayi çise.

Dağlarda kar olurum, sevduğum güneş ise.

Sevduğum sen olmasan, bana kim sarilacak.

KELEBEĞİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin