4. Bölüm: Gıybet Meselesi

150 23 24
                                    

Sibel masaya dönerken Burak'la aralarında geçen gergin konuşmayı unutmaya çalışarak Çınar ve Azra'ya gülümsedi. Sibel tekrar masaya oturduğunda çayından bir yudum aldı ve gözlerini hafif kısarak Çınar ve Azra'ya baktı "ne konuşuyordunuz bakalım gençler? Beni görünce sustunuz."

Azra panik olmuş bir şekilde "yok Hocam öyle eğitimlerden falan konuşuyorduk" dedi.

Sibel hiç inanmış olduğunu belli eden bir ses tonuyla "eh hadi bakalım öyle olsun, yemedim ama" dedi başını yana eğerken ve Azra'ya 'bunu daha sonra soracağım' bakışını atmayı ihmal etmedi.

Bu bakışı fark eden Çınar; "seni çekiştiriyorduk işte, gitmesene kızcağızın üzerine. Gıybet dediğin adamın arkasından yapılır. Hadi çaylarınızı içinde kalkalım daha fazla kızdırmayalım Burak Hocanızı" dedi imalı bir ses tonuyla. Çınar'ın söyledikleri karşısında oldukça şaşıran Sibel gözleri kocaman açılmış bir halde Çınar'a baka kaldı. Sibel'in şaşkın bakışları karşısında daha da keyiflenen Çınar "e gıybet yaptuk dedik da hocam bunun nesine şaşurdun" dedi şiveli bir şekilde ve hesabı ödemek üzere masadan kalktı. Sibel ve Azra'da masadan kalkarak kol kola girmiş bir şekilde kapıya doğru ilerlemeye başladılar. Azra ise üç masa ileride oturan kıza dikkatli dikkatli bakıyordu. Sibel daha fazla dayanamayarak "kızım diktin gözlerini nereye bakıyorsun öyle?"

"Hocam şu kızı görüyor musunuz? Bizim fakülteden adı Melis. Birkaç kez de Burak Hocanın yanında görmüştüm. Sabahtan beri bizim masaya bakıyor."

"E bizim öğrencilerden biriymiş işte ondan bakıyordur" diye konuşurken masanın yanına kadar ilerlediler. Masada oturan Melis sinsi bakışlarını ikilinin üzerinde sabitleyerek "Sibel Hocam nasılsınız?" diyerek ayağa kalktı. Bu arada Çınar'da Azra ve Sibel'in yanına ulaşmış Melis'e başıyla selam vermişti. Sibel kızın bu tavrına şaşırsa da "iyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?" diyerek karşılık verdi.

Melis tüm iticiliğiyle konuşmaya devam etti "bizde iyiyiz hocam. Burak Hocanın verdiği projeyle ilgili çalışıyorduk. Hatta az önce Burak Hocayla konuştuk sizi burada gördüğümü söyleyince sesi değişti. Galiba sizin burada olduğunuzu bilmiyordu, sanırım bilmeden pot kırdım hocam."

Sibel her ne kadar sinirlense de gayet sakin bir ses tonuyla gülümseyerek karşılık verdi. "Tatlım siz enerjinizi projenize harcayın ve boyunuzdan büyük işlere karışmayın. Burak Hocan böyle küçük hesaplara takılmaz için rahat olsun pot falan kırmadın. Size iyi çalışmalar" diyerek Azra ve Çınar'la birlikte cafe den ayrıldılar. Otoparka doğru yürürken mutlak bir sessizlik hâkimdi ortama. Hiç kimse konuşmuyordu. Otoparka geldiklerinde bu seferde Sibel mahcup bir şekilde Çınar'a elini uzattı.

"Biraz garip bir tanışma oldu bugün ama ben kendi adıma sizinle tanıştığıma çok memnun oldum hocam, her şey için teşekkür ederim, görüşürüz."

Azra; "bende memnun oldum" diyerek Çınar'la tokalaştı ve arabaya bindi. Çınar Azra ile aralarında geçen konuşmanın etkisiyle biraz kırgın bir ifadeyle "ben de memnun oldum Sibel" dedi ve arabasına doğru ilerledi. Sibel şaşkınlıkla Çınar'ın arkasından bakarken, Çınar arabasına bindi ve köklercesine gaza yüklenip otoparktan çıktı. Sibel 'bu neydi şimdi' diye düşünerek şaşkın bir şekilde arabasına bindi. Arabasını çalıştırıp sahil yoluna girdi. Sahil yolunda biraz ilerledikten sonra arabayı kenara çekti. "Azra Çınar'la ne konuştunuz? Gerçekten merak ediyorum."

"Burak Hocayı sordu. Bende erkek arkadaşınız olduğunu muhtemelen fakültedeki işlerden biriyle ilgili konuştuğunuzu o yüzden masadan kalktığınızı söyledim. Israrla Burak Hocayı sormaya devam etti, bende bölümünü, okulda hoca olduğundan bahsettim."

"İyi toparlamışsın konuyu kuzum da adamın bir anda hali tavrı değişti, anlayamadım."

Azra içinden 'bu kadın hakikatten saf' diye geçirdi. 'Çınar Hoca'nın kendisine olan ilgisini gerçekten dostça mı sanıyor acaba' diye düşündü "Hocam erkek milleti işte, sevgiliniz olduğunu öğrenince bozuldu doğal olarak."

"Bilmiyorum Azracan. Kafam Melis'e takıldı ya şimdi bu konuya odaklanamıyorum."

"Ay Hocam yüzsüz sürtük" dedi eliyle ağzını kapatarak "çok af edersiniz" diye de ekledi yanakları kızarırken.

"Yok, be kızım ne utanıyorsun. Kız bildiğin sürtük. Sanki ben anlamıyorum niyetini. Aklınca biz Burak Hocayla görüşüyoruz mesajı veriyor bana alttan alttan" dedi yan yan gülerek. Bir yandan da "tövbe estağfurullah" diye ekledi kafasını sola doğru çevirirken.

Sibel arabayı tekrar çalıştırıp fakülteye doğru yola çıktı. Bir yandan da Azra ile Melis'le ilgili konuşmaya devam ediyorlardı.

"Ben de diyorum Burak nereden biliyor yanımızda olanın erkek olduğunu. Melis yetiştirmiş demek ki."

"Nasıl yani!" diye bağırdı Azra gözlerini kocaman açarak.

"Ben burada seni beklerken, sen adamın tekiyle oturuyorsun falan diye zırvaladı işte."

"Aman hocam boş verin. Huzurunuzu bozduğunuza değmez de aklıma bir şey takıldı?"

"Ne takıldı?"

"Burak Hoca ile aranızda bir sorun mu var?"

"Hayır yok kuzum. Neden böyle düşündün?"

"Sanki bir sorun var ve siz bunu aşamıyorsunuz gibi Hocam."

Sibel pes eden bakışlarını Azra'ya dikerek "daha önceden yaptığı hatalar var kuzum" dedi.

"Bu hatalar sizi baya etkilemiş sanırım."

"Oradan bakınca epey belli oluyor desene."

"Fazlasıyla Hocam."

"Geçmişte kaldı Azra boş ver. Kafam yeterince kazan oldu zaten, birde eski defterleri açmayalım şimdi."

"Peki Hocam ama siz yine de takmayın kafanıza. Melis'in nasıl bir kız olduğunu bütün okul biliyor."

"Doğru diyorsun kuzum. Aç bakalım radyodan güzel bir şarkı. Keyfimiz yerine gelsin."

Azra radyoyu açtı ve yolculuğun kalanını keyifli bir şekilde tamamlayıp fakülteye geldiler.

KELEBEĞİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin