12. Bölüm: Galata Kulesi

104 13 57
                                    

Burak arabayı Galata Kulesi'nin bulunduğu sokağın başında durdurarak "Siz burada inin, kule dibindeki kafeye oturup beni bekleyin. Bende arabayı park edip hemen geliyorum" dediğinde Toprak, Selin, Gülsüm ve Sibel arabadan indiler. Selin Toprak'ın koluna girip önden yürümeye başladı. Sibel ve Gülsüm'de kol kola girmiş onları takip ediyorlardı.

Sibel "Spor ayakkabıların gözünü seveyim. Bunlarla yürümek çok zor" diye şikâyetlenmeye başladığında Gülsüm; "Şikâyet etme de dikkatli yürü. Az kaldı" diyerek Sibel'i susturdu.

Sibel ise Galata Kulesi'nin ışıl ışıl halini gördüğünde çoktan kendini kaybetmişti. Kule dibindeki kafeye oturup çay siparişlerini verdiler. On dakika sonra Burak'ta arabayı park edip yanlarına gelmişti. Burak masaya geldiğini bile fark etmeyen Sibel'e bakarken Selin "şşşştttt!" dedi işaret parmağını dudaklarına götürerek. "Ablam uçtu yine Burak Abi. Hezarfen'iyle dertleşiyor" dedi gülerek. Sibel ise tamamen dünyadan soyutlamıştı kendisini. Gözlerini Galata'sının taş duvarlarına dikmiş içinden konuşarak dertleşiyordu. Burak sandalyesini Sibel'in yanına çekti ve çenesini Sibel'in omzuna dayadı. Sibel sıçrayarak Burak'a döndü.

"Ödüm koptu Burak!"

"Daldın yine Galata Kelebeğim. Kıskanacağım ama artık bu Hezarfen'i, Galata Kulesi'ni."

"Ama hayatım baksana şu taş duvarlara. Ne çok anı gizli. Konuşabilseydi ne olaylar, ne sırlar anlatırdı bize kim bilir?"

"Haydi o zaman bizde yukarıya çıkalım da bir anı da biz hediye edelim kendisine" diyerek ayağa kalktı ve elini Sibel'e uzattı.

Sibel Burak'ın uzattığı eli sevgiyle tutarak Galata Kulesi'ne doğru ilerlemeye başladı. Diğerleri de onları takip ediyorlardı. Ağır ağır merdivenleri çıkıp içeriye girdiler. Resepsiyondan biletlerini alıp asansöre bindiler. Asansör yukarı kata çıkıp kapısı açılınca Sibel koşarak kendini Kule'nin balkonuna attı. Tüm manzarayı doya doya izlemeye başladığında Burak'ta sessizce onu izliyordu. Sibel'in Galata ile hasret gidermesi bitince restoran kısmında onları bekleyen Selin, Toprak ve Gülsüm'ün yanına döndüler.

Sibel içini kaplayan huzurla gözlerini kapatmış Galata'nın kokusunu içine çekerken diğerleri çoktan sohbet etmeye başlamışlardı. Sibel'de onlara katılınca ortamın neşesi giderek artmaya başladı.

Toprak; "Sonunda aramıza dönebildin Galata Kelebeği. Bir bitmedi hasret gidermeniz" dedi gülerek.

Sibel; "Baldızla dalga geçilmez enişte bey çok ayıp" diyerek göz kırptığında masaya gelen garson siparişleri almak için bekliyordu. Yemek siparişleri verildikten sonra sıra şarap seçimindeydi. Beyler üç şarap tattıktan sonra 'Chateau Bellevue De Tayac' diyerek birbirlerini onaylayınca şarap seçme işini de tamamlamış oldular. Toprak Burak'ın giderek heyecanlanmaya başladığını görünce garson gelince yarım kalan konuya geri dönerek Burak'ın heyecanını bastırmasına, kafasının dağılmasına yardımcı olmaya çalışıyordu.

"Ne diyorduk baldız? Anlat bakalım nedir bu Galata sevdası?"

"Çocukken dedemler hep bize eski zaman hikâyeleri anlatırdı. Kız Kulesi'ni, İstanbul'un fethini, Atatürk'ün hayatını, Sabiha Gökçen ve daha niceleri."

Bu sırada Selin söze girerek "Ablamda hep durup durup Hezarfen' i anlattırırdı" dedi.

Sibel gülerek "Doğru" dedi.

"Hezarfen' in Galata'dan Üsküdar Doğancılar Meydanı'na uçuşu beni hep heyecanlandırır. Ayrıca Hezarfen' in dehası da beni hep cezbetmiştir."

Gülsüm; "Peki Hezarfen ne demek?"

Bu soruyla Sibel daha da keyiflenerek önce şarabından sonra da yemeğinden bir lokma alarak başladı anlatmaya.

KELEBEĞİN ÖYKÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin