16.BÖLÜM: ''KÖMÜR KARASI''

77.5K 2.2K 89
                                    

Yine dayanamadım ve finallerim tam anlamıyla başlamadan uzun bir bölüm atmak istedim. Kısaca size kandırık yaptım. Şaka şaka eheheh. Ama cidden final haftam resmen yarın başlıyor. Bölümle ilgili görüşlerinizi yazmayı unutmayın lütfen.


Broken iris, Everything

Broken iris, Everything

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




16.BÖLÜM: ''KÖMÜR KARASI''


Ateş düştüğü yeri yakardı. Yanlış.

Ateş düştüğü yerin çevresinde ne varsa her şeyi kül ederdi.

Ateş, Efkan'dı. Çevresinde olan bendim.

Yaptıkları, gösterdikleri, geçmişi, gözlerime bakışı içimi yakıyordu. Yanaklarına akan gözyaşlarının oldukça sıcak olduğunu biliyordum. O yaşlar gözlerinden akarken kız kardeşinin kaybını her bir damlasında barındırıyordu. Birini tam anlamıyla kaybetmesem de en çok değer verdiğim kişinin ellerimin arasından kayıp gittiğini biliyorum. Yaşanılan bu iki kaybedişi aynı kefeye koyabilir miydim? Efkan'ın acısıyla benim acım aynı olabilir miydi? Kesinlikle hayır.

Efkan, kanından bir parça olan kız kardeşini toprağın altına vermişti. Bu acıyı hiçbir şekilde anlayamazdım fakat kucağımda sarsılarak ağlayışı çektiği acının ne kadar fazla olduğunu gösteriyordu. Bir elimi saçlarına götürüp okşamayı çok istedim fakat elim saçlarına dokunmadı. Sanki ona dokunsam, onun yaşadığı kaybın aynısı ben yaşayacak gibiydim.

Ona dokunmak, Efkan'ın acısına dokunmak onu kaybedecekmişim gibi hissettiriyordu. Oysaki şu an en çok benim desteğimi beklediğini biliyordum. Gözyaşlarımı içimde bastırmaya çalışarak az önce inen elimi tekrar geri kaldırdım ve Efkan'ın dolgun saçlarının arasına daldırıp okşamaya başladım.

Yarası oldukça derindi. Geçmişi, o yarıkların arasına sızarak daha da derin yaralar açmıştı. Ne demişti Doğukan? İki yıl geçti. Bu işin sonunda zarar görmeden çıkamazsın. O gitti, artık yok.

Giden geri gelmezdi.

Ne kadar çok istesek de, ne kadar çok gözyaşı döksek de; artan gözyaşlarımız kaybedilenleri asla geri getirmezdi. Bunun acısı gün geçtikçe daha da artardı ve kaybedilen her bir insan, vicdanımızdaki o masalara oturtulur portreleri hafızamıza kazınırdı. Onları unutmamız, mümkün değil.

En büyük kaybedişleri yaşamıştık. Ortaokul yıllarımda en çok ihtiyacım olduğu anda beni arkasında bırakıp giden babamın yasını hala tutuyordum. Efkan, iki yıl önce kazada ölen kız kardeşinin yasını tutuyordu ve bu yas onu yıllar geçtikçe daha yaralayacaktı.

Ellerim dolgun saçlarının arasında dans ediyordu. Esen soğuk rüzgar bedenimize çarpıyordu fakat bu umurumuzda değildi; şu an ortak olduğumuz bu derin yara bizi yeterince yakıyordu. Burnunu içine çektiğini duydum. Yanağını, yanağına koyduğum elime yasladı fakat başı hala dizlerine gömülüydü. Kirli sakalları avuçlarımın içine batıyordu. Yanağını çekmeden ufak bir öpücük kondurdu ve tam o an gözyaşları daha da arttı. Diğer elimi saçlarının arasından çekip yanağının diğer tarafına yerleştirirken avuçlarımın arasındaki bu koca adam küçük bir çocuk gibiydi. Ürkek, korkmuş, acı içinde kalmış.

Kırık Kalpler SokağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin