Sabah uyandığımda yastığımın yanlarında ve arkasında bir sürü mendil vardı. Şişen gözlerim yüzünden bir süre etrafımı göremedim. Yanaklarım kuruyan göz yaşlarım yüzünden yapış yapış olmuştu.
Örtüyü üstümden çekip tuvalete gittim. Makyaj yapsam bile kızaramayacak kadar kızarmıştı gözlerim. Soğuk suyu açıp avuçlarıma suyu doldurdum.
Yüzümü yıkayıp sert havlum ile kuruladım. Yatağımın üstündeki mendilleri toplayıp çöp kutuma attıktan sonra yatağımı toplayıp telefonu elime aldım.
Hiç mesaj gelmemişti. Telefonumun sesini açıp komidine geri koydum.~Levo'nun Ağzından~
Dün Nami'ye söylediğim şeyler için kendime küfür ediyordum. Sinirliydim ama ona kızmamam gerekirdi.
Sürekli telefonu alıp mesaj varmı diye bakıyordum. Rahatsız ettiğini söylediğim için mesaj atmıyordu elbette. Benimde mesaj atacak yüzüm yoktu.
~Flashback~
"Anneniz sizi çağırıyor."
Hizmetli usulca kafasını uzatmıştı kapıdan.
"Geliyorum."
Üzerime tişörtümü geçirip hızla merdivenlerden indim. Annem uzun yemek masasının ucundaki görkemli tahtına (!) oturmuş beni bekliyordu.
"Sonunda gelebildin canımın içi."
"Bir sorun mu var anne?"
"Hayır bir tanem. Sadece sana müjdeli bir haber vermek istedim."
"Nedir?"
"Evleniyorum!"
Yaşlı sesi geniş salonda neşeyle yankılandı.
"N-nasıl?"
Bir elimi masaya koyup anneme yaklaştım.
"Evleniyorum dedim canım."
"Ne gereği var evlenmenin şimdi?!"
Sesim biraz fazla çıkmıştı.
"Baban öldüğünden beri şirketin başı boş! Orayı yönetmek için biri gerek küçük bey!"
Ellerini masaya vurarak yerinden fırladı.
"Ben ne güne duruyorum burda?!"
"Ne abin ne de sen bugüne kadar kıymetlinizi kaldırıp şirkete adımınızı bile atmadınız!"
Uzun bir sessizlikten sonra boğazını temizledi ve konuşmaya devam etti.
"Ben kararımı verdim ve bu konu burada kapandı. Odana gidebilirsin."
Ellerini masadan çekip yerine oturdu.
Salonun büyük kapısını sinirle ittirip merdivenlere yöneldim.
"Efendim yeme-"
"Yemek falan istemiyorum!"
Odamın kapısını hızla kapatıp kitledim. Evlenmek de nerden çıkmıştı şimdi?