Bölüm 17:Prenses Gollum

810 83 11
                                    

PERCY

Percy "Selam."dedi gergin bir şekilde sırıtarak. Kadın birden hiddetlenip ayağa kalktı "Neden buradasın Poseidon çocuğu. Yoksa tahtımı ele geçirmeye mi geldin?"diye bağırdı. Percy teslim olur gibi ellerini havaya kaldırarak "Haaayır. Hayır olur mu öyle şey? Ne haddime."dedi. Kadın yeniden sakinleşip yerine oturdu "Zaten tahtımı kimse alamaz. Ben bir prensesim, ben asil kandanım. Öyleyse neden buradasın melez!"dedi küçümser gibi. Percy çocuklara yardım ister gibi bakıp "Şey..ben..ee.."diyerek iyi bir bahane ararken Thessalonike nin ruh hali yeniden değişti. Samimi bir şekilde gülümseyerek "Size bir soru sorayım şirin melezcikler. Ağabeyim, kudretli Büyük İskender hayatta mı?"diye sordu ve gözlerini onlara dikip bir cevap bekledi. Leo "Yüce, asil, prenses hazretleri... Şey o kadar güzelsiniz ki dilimiz tutuldu."dedi. Thessalonike bu iltifatlar karşısında gülümseyip saçlarını düzeltti ve "Seni sevdim cılız çocuk."dedi. Sonra eski sinirli haline dönüp "Şimdi soruma cevap verin!" diye bağırdı. Percy "E-evet. Elbette hayatta. Ve eskisinden daha da büyük bir hükümdar."dedi. Thessalonike nin bir anda yüzü aydınlandı, gözleri mutlulukla ışıldadı. Piper bu durumu fırsat bilerek yumuşak bir sesle "Aslında bizde bunun için gelmiştik. Kardeşiniz Büyük İskender size bir gerdanlık hediye etmek istiyor. Ancak bunun için boynunuzdakini çıkartmalısınız."dedi. Thessalonike "Demek bana gerdanlık hediye edecek."dedi mutlu mutlu. Ancak hemen sonra "Olmaz!! Ah... Bu kolyem o kadar güzel ki. Onu çıkaramam. Çok güzel."dedi. Percy harika, tipik bir gollum vakası diye düşündü. Piper sesine güçlü bir büyükonuş katarak "Ama kardeşiniz öyle güzel bir gerdanlık yaptırdı ki. Bu dünyada eşi benzeri yok, en güzeli, sizin için."dedi. Thessalonike ikna olmuş gibiydi, üzgün bir ses tonuyla "Onu çıkartmayı denedim. Ama olmuyor. Boynuma yapışmış gibi. Hiçbir bıçak onu kesemiyor."dedi. Leo kafasının üstünde bir ampul yanmış gibi gülümsedi ve " Sanırım ihtiyacımız olan bir bıçak değil, bir tüy."dedi. Leo bel çantasından şu Stymp... aman her neyse, Frank ın bacağına saplanan kuş tüyünü çıkarttı. Ve kadın fikrini değiştirmeden hızlıca gidip kolyeyi kesti. Keskin tüy, lanetli kolyeyi keser kesmez bir toz bulutuna dönüşüp yok oldu. Leo kolyeyi çantasına koyarken Thessalonike nin üzerinden de siyah bir sis bulutu çıktı ve yükselerek gözden kayboldu. Thessalonike uykudan uyanmış gibi gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve daha sakin bakışlarla çocuklara bakıp "Beni bu lanetli gerdanlıktan kurtardığınız için teşekkür ederim."dedi. Ve bir dakika sonra tekrar konuşmaya başladı "Bunun karşılığında size bir hediye vermek isterim. Yüzbaşı Lance, şu sandığı getirebilir misiniz?"dedi. Lance 100 metre ötedeki bir sandığı getirmek için uzaklaşırken Thessalonike derin bir iç çekti ve "Artık tek isteğim insan halime geri dönebilmek. Tıpkı Yüzbaşı Lance gibi. Gerçi o balık adam olarak doğdu ama fark etmez. Gerçek bir insan olmak istediğini biliyorum. Deniz adamı veya denizkızlarının normal bir insan haline nasıl dönüştüğünü biliyor musun Percy Jackson?"dedi. Percy hayır anlamında başını sallarken Thessalonike "Gerçek bir insan tarafından verilmiş gerçek bir aşk öpücüğü ile."dedi "Yani neredeyse imkansız."

Lance sandığı getirip Thessalonike nin önüne koydu. Thessalonike kalkıp sandığın kapağını açtı ve görebilmesi için Percy e çevirdi. Sandıkta sadece iki şişe vardı. İkisinin içinde de mor renkli bir sıvı vardı. Thessalonike " Amphisbaena yılanının başından çıkan sıvılar."dedi. Percy şaşkınlıkla "Şu iki kafalı yılandan mı bahsediyorsun. Hani kuyruğunda da kafası olan."dedi. Thessalonike "Evet. Medusa nın kopan başından akan kandan doğmuş Amphisbaena yılanı. Bir kafası ölüm dışında her şeyin çaresi olan bir ilaç diğer kafası ise ölümcül bir zehir salgılar. Hangisi ilaç hangisi zehir bilmiyorum. Eğer ilacı seçersem tekrar insan olurum. Ancak yıllardır bir seçim yapamadım. Bana yardım et. Kaderimi sen belirleyeceksin Percy Jackson. Seç birini. Eğer ilacı seçersen...bu senin için büyük bir hediye olacak, benim için ise ölüm. Ama zehri seçersen..."dedi. Percy "Öf ya. Kusura bakma ama bu nasıl bir hediye böyle. Şaka gibi. Böyle seçimler yapmaktan nefret ediyorum."dedi. Thessalonike "Poseidon çocukları her zaman zor kararlar vermek zorunda kalmıştır. Seçimlerin tanrıçası Hekate ile Poseidon un arasının iyi olmamasının nedenlerinden biridir. Percy Jackson. Bu sene aldığın hediyeler ne garip değil mi? Hediye mi ceza mı olduğuna karar vermek senin elinde. Umarım doğum günü hediyeni sevmişsindir. Seçimlerin tanrıçasının onu çıkartması hiç kolay olmadı."dedi. Percy kadının konuşmalarından hiçbir şey anlamıyordu. "Neyi çıkartması, ne hediyesi, kim Hekate mi?"diye sordu ve ne saçmalıyor bu der gibi çocuklara baktı. Onlarında kafası karışmış gibiydi. Percy " Bak. Lütfen anlayacağım şekilde konuşur musun? Neden bahsediyorsun sen?"diye sordu kaşlarını çatarak. Thessalonike "Anlayacaksın Percy Jackson. Çok yakında anlayacaksın. Şimdi seç. Sağ mı sol mu? Senin için doğru yön hangisi?"

Percy bir an durdu. Doğru yön mü? Bunu daha önce duymuştu. Cebinden Alex in ona hediye ettiği altın işlemeli pusulayı çıkarttı. Üzerindeki yunanca yazıyı içinden tekrar okudu "Her zaman doğru yönü gösterir."

Percy nin aklına çılgınca bir fikir geldi. Olabilir mi diye düşündü ve pusulanın kapağını açtı. Kapağı açtığında pusulanın iğnesi tam bir tur attıktan sonra kuzeybatı yönünde durdu. Yani sandıktaki sol şişenin olduğu yönde. Percy tereddütle sol şişeyi aldı. Thessalonike buruk bir gülümsemeyle "Seçimini yaptın Poseidon çocuğu. Tartarus a karşı bol şans."dedi ve dönüp tahtına oturdu.

Percy, Lance ve çocuklar gemiye gitmek için uzaklaşmaya başlamışlardı ki Thessalonike arkalarından seslendi "Ne garip Jackson. Tüm bu olanlar, bu seçim... Senin hayatına öyle çok benziyor ki. Aynı yılanın ayrı kafalarından çıkmış iki şişe. Bunlar asla uzun süre yan yana, aynı sandıkta kalamaz. Merak etme Poseidon çocuğu. Öğreneceksin. Birinin yaşaması için diğerinin ölmesi gerektiğini öğreneceksin."

...

Gemiye çıktıklarında Percy resmen allak bullak olmuştu. Çocuklar kadının sözlerinin deli saçması olduğunu söylemişti ama Thessalonike nin tüm söyledikleri Percy nin zihninde yankılanıyor, onu rahatsız ediyordu. Saçma dedikleri tüm o sözlerin anlamı neydi. Percy nin içini, her şeyi anlamlandıracak bir puzzle ın en önemli parçasını bulamıyormuş gibi sıkıntılı bir his kaplamıştı. Lance, Percy i düşüncelerinden ayırarak "Çok teşekkür ederim çocuklar. Siz olmasaydınız bu görevi belki de asla başaramazdım. Artık size borçluyum. Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?"diye sordu. Percy "Sorun değil dostum. Lafı bile olmaz."dedi. Jason bir an durarak "Aslında... Reyna dan bir iris mesajı aldım. Yani roma kampından. Kıyıdaki sorun hala devam ediyormuş. Şimdi de denizi su basiliksleri basmış ve karaya çıkmaya çalışıyorlarmış. Bir çok lejyoner yaralanmış. Yani sen ve askerlerin, eğer yolunuzun üstündeyse falan bir bakabilirseniz çok mutlu oluruz."dedi. Lance "Elbette dostum, ne demek. Deniz yaratıklarıyla uğraşmak bizim görevimiz. Sen adresi ver yeter."dedi içtenlikle gülümseyerek.

Lance ve arkadaşlarıyla vedalaşıp onları yolcu ettikten sonra olayları konuşmak için mutfağa gittiler. Ve beklenmedik bir ziyaretçi ile karşılaştılar. Piper şaşkınlıkla "Anne?!"dedi. Afrodit sandalyelerden birine oturmuş gülümseyerek "Merhaba hayatım."dedi.

                                                                             ***

Not: Yıldıza basmayı unutma kıymetlimiss ;)

Olimpos Muhafızı (PJO)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin