4.BÖLÜM

135 21 4
                                    

Efza arkadaşı selin'in derdi ile dertlenirken karşı dükkan komşusu ile tanışır. Hep merak ettiği dükkana artık birisi taşınıyordur ve dükkan sahibi ile tanışıp ne üzerine olduğunu öğrenince de çok mutlu olacaktır.

Akşam olup eve geldiğimde kafam biraz karışıktı. Bu durum tabii ki Kaan'ın gözünden kaçmamıştı. Ben dalgın bir şekilde yemeği hazırlarken Kaan da hiçbir şey sormadan bana yardımcı oldu ve birlikte masayı hazırladık.
Yemeğimi yerken ara ara Kaan'ın bana baktığını fark ediyordum. Soracak ama sormuyordu. Çocuklar da bu sessizliğe uyum sağladılar. Bu durum Eymen'in de dikkatini çekmiş olacak ki dayanamayıp
"Annecim yorgun musun?" diye sordu.
Kayra da muzipçe gülümseyerek
"Anneme artık yorgunluk vız gelir abi" dedi.
Kaan hafiften gülümseyerek
"Bak sen, niyeymiş o ufaklık?" diye sordu.
Kayra bir yandan salataya uzanıp bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.
"Niye olsun baba, hayalini gerçekleştirdi ya."
Kayra'ya gülümsedim.
"Canım yavrum benim,yorgunluk değil zaten, keşke her şey dükkan açmak gibi olsaydı. Ama başka taraftan hayat da acısıyla tatlısıyla devam ediyor işte."
Kaan meraklı bir bakış atarken sol gözünü kapatıp başını ne oluyor dercesine iki yana salladı.
Kaan'a bakıp bir yudum su içtikten sonra
"Dükkanla alakalı değil ama ufaktan can sıkıcı bir şey var, ama bizimle de alakalı değil. Yemekten sonra konuşsak olur mu?"
Kaan yemeğini sonlandırırken çocuklara dönüp
"Çocuklar, haydi oylanmadan yeyin ve tabaklarınızı makineye koyun."
Kayra yine muzipçe
"Anlaşıldı patron" dedi.
Yemekten sonra bir çay yapıp, Kaanla Fransız balkonumun iki yanındaki berjerlere oturduk. Benden anlatmamı beklerken ikimizin fincanlarına da çay doldurdum.
"Evet Efza bekliyorum" derken çayından bir yudum aldı.
Selin'den öğrendiğim kadarını Kaan'a anlattım. Anlatırken de hüzünlendim. Kaan da duyduklarına çok şaşırmış ama henüz bir yorumda bulunmamıştı, sadece beni dinliyordu.
Çayımdan küçük bir yudum alıp
"İşte böyle Kaan, Selin ancak bu kadar anlatabildi." dedim.
"Efza, karar vermek için henüz erken, bence acele etmesin, önce bir tamamen emin olsun. Belki bir yanlış anlaşılma vardır. Selim'i de tanıyoruz sonuçta."
Kaan derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti.
"Belki bizimle paylaşmadıkları bir aile sorunları vardır. İçlerinde neler yaşandığını bilemeyiz."
"Doğru diyorsun, bende buna benzer şeyler söyledim ama Selin emin olduğunu söyleyince bir şey diyemedim bende. Sonra da apar topar çıktı işte. "
"Anladım hayatım, nasılsa Selin tekrar gelir ve anlatır. O zamana kadar beklemek gerekir sonra elimizden gelen bir şey olursa yardımcı oluruz" dedi.
Kaan haklıydı. Selin gelir anlatırdı. Merak etmiştim ama arayıp sormak da hoş olmazdı.

* * *
İlkbahar kendini hissettirmeye başlamıştı. Ben de yan taraftaki minik bahçelerime rengarenk çiçekler dikmeye başlamıştım. Arka tarafa iki tane masa ve sekiz tane sandalye koymuş köşe kısmı boş bırakmıştım, orası ile ilgili başka planlarım vardı.
Kendime şöyle bol köpüklü bir Türk kahvesi alıp cam kenarına oturdum.
Karşıdaki binaya taşınanlar olmuştu ve yine binanın önünde bir transit duruyordu. Eşyaları taşıyanlar kitaplık gibi raflar indirip içeri taşıyorlarlardı. Demekki dükkan yakında açılacaktı.
Kahvemi bitirmiş ve kalkmıştım, fincanımı yıkamak için mutfak kısmına geçtiğimde kapı açıldı.

Arkamı dönüp baktığımda güler yüzlü, orta boylu bir kız gördüm
Gülümseyerek "Merhaba" dedi.
"Merhaba, hoş geldiniz" derken kasaya doğru gelmiştim.
Etrafa şöyle bir göz atarak
"Çay var mıydı, bir de poğaça?" diye sordu.
"Tabi buyrun oturun, ben hemen çayı ve poğaçayı hazırlıyorum.
Müşterim cam kenarında tam yolu görecek bir masaya oturmuş dışarıyı seyrediyordu.
"Buyrun çayınız ve poğaçanız."
"Teşekkürler, buranın sahibi siz misiniz?"
"Evet benim, ismim Efza"
"Memnun oldum ben de Neva, karşıdaki dükkana taşınıyorum bende" deyip az önce eşya giren dükkanı işaret etti.
"İşiniz yoksa çayda bana eşlik eder misiniz" diye sordu. Konuşkan bir kıza benziyordu.
"Memnun olurum, çayımı alıp geliyorum o zaman." deyip mutfağa doğru yöneldim.
Neva dükkana bakıp gülümserken bende çayımı almış yanına gelmiştim.
"Dükkanınız hayırlı olsun, bende merak ediyordum kimin geleceğini." Deyip çayımdan bir yudum aldım
"Ne üzerine bir dükkan acıyorsunuz?" dize sordum.
Neva karşıdaki dükkana bakıp tebessüm etti ve
" Kitabevi açıyorum." dedi.
"Bu harika, bende kitap okumayı çok seviyorum" deyip kocaman gülümseyen Neva'ya baktım ve sohbete devam ettim. " O zaman sizin dükkandan çok faydalanacağım."
Neva çayından ve poğaçasından ufak ufak alırken bir yandan da dışarıya bakıyordu.
"Bir kitap sever olmanız beni çok mutlu etti. Ne güzel karşı komşum da bir kitap dostu."
"İnanın bende çok mutlu oldum. Bundan sonra daha sık görüşeceğiz demektir."
"Emin olun öyle olacak; çünkü poğaça bir harikaydı ve pastalar da harika görünüyor, elinize sağlık."
"Teşekkürler" derken gerçekten çok mutluydum.
"Şimdi kalksam iyi olacak, malum işçiler eşyaları içeri koydu, kolilerimi açıp yerleştirmem lazım." derken masadan kalkmış kapıya doğru yönelmişti.
"Peki size kolay gelsin" deyip müşterim dükkanına doğru giderken bende ön bahçedeki masaya geçmiş baharın taze havasını soluyordum.
Ne kadar mutlu olmuştum, karşı dükkan komşum bir kitabevi sahibi ve gencecik bir kızdı. Kitabevleri de benim en çok huzur bulduğum yerlerden birisiydi.
"Selam anne"
"Ah, selam oğlum, hoş geldin"
"Öğle arasını seninle geçirmek istedik."
"Kardeşin nerde peki?" deyip başımı yola doğru uzattım şöyle bir bakıp Eymen'e döndüm.
"O da gelecekti, sen geç ben gelirim, dedi." Eymen de başını yola doğru uzattı "ve işte bizim ufaklık da geliyor, bir şeyler almış anlaşılan."
Eymen'e bir göz kırpıp "ben de çay ve poğaça getireyim o zaman, hava güzel burada oturalım mı?"
Tam bu sırada Kayra da yanımıza gelmişti.
"Merhaba anne, abi sana da tekrardan selam." deyip yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Hoş geldin yavrum, ama neden abinle beraber gelmedin?"
"Markete uğradım anne, poğaçaların yanına peynir, zeytin bir şeyler aldım işte." elindeki poşeti bana uzatıp bir sandalye çekip oturdu.
"O zaman ben tabakları da alıp geliyorum."
Eymen bir şeyler yerken karşı tarafa bakıyor, Kayra da her zamanki heyecanlı haliyle bir şeyler anlatıyordu.
"Anne, karşı dükkana birisi gelmiş."
"Evet, benim için de güzel olacak bir dükkan."
Eymen poğaçasından kocaman bir ısırık alıp konuşmaya devam etti.
"Öyle mi, ne üzerine ki?"
Karşı dükkana bakıp "kitabevi, hem de sahibi çok tatlı bir kıza benziyor." dedim.
Kayra'nın da dikkati karşı dükkana kaymıştı, çayından bir yudum alıp bana döndü "vay anne tam senlik olmuş karşı dükkan desene." dedi.
"Evet oğlum, umarım iyi bir dostluk kurarız."
"Bundan emin olabilirsin annecim."

Çocuklarımla güzel bir öğle vakti geçirmiştik. Onlar gidince Selin'i aradım
"Alo selincim nasılsın?"
"Pek iyi değilim Efza, birazdan çıkıyorum bende. Önce Pelin'in okuluna uğrayacağım, ardından sana gelecektim zaten."
"Tamam canım gel bekliyorum."

* * *
"Efza, ben çok kötüyüm, çok ağır şeyler yaşıyorum, kabullenemiyorum." derken Selin'in gözlerinde daha fazla tutamadığı yaşlar yavaş yavaş akmaya başladı. Onu bu halde görmek beni de çok üzüyordu.
"Selincim tam olarak ne oldu, nasıl oldu?"
Selin derin bir nefes aldı, çayını sımsıkı tuttu.
"Anlayamıyorum ki Efza, nasıl oldu, biz nasıl bu hale geldik?"
Selin ara ara ağlıyor ara ara anlatıyordu. Onu nasıl teselli edeceğimi bilemiyordum. Evlilikleri gayet güzel gidiyordu. Herkesin gıpta ile baktığı bir evlilikleri vardı. 1 ay öncesine kadar bir sorun yoktu.
"Kız mağazadan, biliyorum kızı, Selim'in yanına gittiğimde çok defa gördüm. Benden epey küçüktür."
Selin hem ağlamasını dindirmeye çalışıyor hemde anlatmaya devam ediyordu.
"Kaç kez mağazanın karşısındaki kafede başka erkeklerle otururken gördük. Selim de bunun farkındaydı. Öğle vakti yanına uğrayınca biz de karşıdaki kafede öğle vaktini geçiriyorduk.
Selim'in de gözünden kaçmıyordu bu durum. "Sürekli başka erkeklerle görüşüyor, ne kadar çabuk sevgili değiştiriyor bu kız." demişti.
Ben de hayretler içinde Selin'i dinliyordum.
Derin bir nefes alıp devam etti.
"Ne oldu da bu duruma geldiler, ne oldu da biz bu duruma geldik bilmiyorum Efza, kaldıramıyorum, kabullenemiyorum."
Ah be Selim! Ne oldu da bu güzel yuvaya kıydın, değer miydi? Oysa siz ne büyük bir aşk yaşamıştınız.

TATLI DÜŞLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin