14 - "İnsanları mutlu ederken kendimi mutsuz bir kadın yaptım."

470 79 2
                                    

Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. İçimdeki vicdan azabından kurtulabileceğimi de sanmıyorum. Fakat buradaki birçok yorumdan ve mesleki deneyimlerimden yola çıkarak bir nebze rahatlayabileceğimi umuyorum.

Belki anlatacaklarım size bir ihanet itirafı olarak gelmeyebilir. Neden bu bölüme yazdın diyeceksiniz. Şunu bilin ki ben bütün insanlığa ihanet ettim.

Tek düşüncem kapıma gelen mutsuz ve çaresiz insanlara yardım etmekti. Bu uğurda dünya nefesi almamış günahsız meleklerin canına kıydım.

Her şey bundan yıllar önce çalıştığım özel hastanede, başhekimin yaptığı bir rica ile başladı. O yıl okuldan yeni mezun olmuştum ve başarı ile görevimi sürdürüyordum.

Başhekimin anlattığına göre yakın bir aile dostunun kızı kendisinden yardım istemişti. Üniversitedeki sevgilisiyle birlikte olan genç kız, hamile kaldığını fark ettiğinde bebek on üç haftalık olmuştu. Korkusundan bir süre sevgilisi dışında kimseye açılamamış, daha sonra terk edilmenin de verdiği üzüntüyle bu bebekten kurtulmaya karar vermişti. Okuduğu şehirde gittiği çoğu hastanenin kapısından dönmüştü. Bu işi merdiven altı diye tabir edilen yerlerde yaptırmaktan da korktuğu için son çare olarak öz amcası gibi sevdiği başhekimden yardım istemişti.

Kız hastaneye geldiğinde cenin on beş haftalıktı. Başhekim, ilk başlarda çok sevdiği genç kızı doğuma ikna etmeye çalışmış ama başarılı olamamıştı. Ağır bir bunalım geçiren üniversite öğrencisinin, bu işi kendi başına halletmeye kalkacağından korkarak kürtaja onay vermişti.

Anlattıkları ve isteği karşısında şok olmuştum. İlk duyduğumda reddetmeme rağmen beni işimden etmekle tehdit etti. Bununla da yetinmeyip tüm nüfuzunu kullanarak mesleğimi yapmama engel olacağını söyledi. Ayrıca bu işi yapmam karşılığında bana karşı konulamayacak bir rakam teklif etti. Büyükşehir hayatında yeni yeni düzen kurmaya başlamıştım ve maddi olarak durumum pek iyi sayılmazdı. Genç kızın çaresizliği, teklif edilen paranın cazibesi ve üzerime çöken gelecek kaygısıyla kürtajı gerçekleştirmeyi kabul ettim.

Ertesi gün ameliyat odasında kızı operasyona aldık. O güne kadar birçok doğuma ve yasal sınır içerisindeki kürtaja eşlik etmiştim. Fakat bu seferki farklıydı.

Genç kızın rahminden plasenta ile birlikte aldığımız cenini dün gibi hatırlıyorum. Avuç içine sığacak kadar küçücük ve kıpkırmızı bir bedeni vardı. Göz yuvalarının yeri belliydi ama henüz açılmamıştı. Kulakları yeni belirginleşmişti ve parmak ucu genişliğinde delikler halindeydi. Ufacık elleri, uzun parmakları vardı. İnce kaburga kemikleri dışarıdan sayılabiliyordu. Daha yeni yeni belirmeye başlayan iç organlarının bir kısmı gözle görülebiliyordu.

En önemlisi hareket ediyordu. Evet... Bu küçük beden ufak bir su torbası gibi görünen plasentanın içinde kıvranıyordu. O minnacık kafası bir sağa, bir sola dönüyordu. Daha fazla dayanamadım ve kendimi kanlı ellerle dışarıya attım. Kapının kenarına sırtımı dayayarak yere çöktüm ve iç çekerek ağlamaya başladım. Sanki o günahsız bebek değil de ben ölüyordum. Başhekimin talimatıyla beni tekrar içeriye aldılar. Ameliyathanenin bir köşesinde saatlerce ağladım.

Biraz kendime gelebildikten sonra genç kızı ziyaret ettim. Narkozun etkisinden kurtulmuştu. Hem ağlıyor hem de bana tekrar tekrar teşekkür ediyordu. O ağladıkça ben de kendime engel olamıyor ve göz yaşlarına boğuluyordum.

En acı olan şey neydi, biliyor musunuz? Ben bu olayın şokunu kısa bir süre sonra atlattım. Başhekimin bana karşı pozitif yönde değişen tavrı, operasyondan kazandığım para ve genç kızın minnettarlığı, yaptığım işin doğru olduğuna inanmama yol açtı.

Bu olaydan bir süre sonra kendi muayenehanemi açtım. Burada yasal sınırın içinde ve dışında kürtajlar yapıyordum. Kadın hastalıkları üzerine yaptığım çalışmalarla ünlenmeye başladım. Tanınmışlığın verdiği etkiyle elit bir müşteri kitlesi edindim. Kısa süre sonra cemiyet hayatından ve magazin dünyasından birçok ünlü ismin doktoru oldum. Aklınızın ucundan dahi geçmeyecek isimlerin istemediği gebelikleri sonlandırdım.

Aynı bedende iki farklı kadın gibi yaşıyordum. Bir yandan dünyalar güzeli yavrular ellerimde hayata merhaba diyordu. Diğer yandan ise sorumsuz ailelerin günahsız bebekleri ellerimde can veriyordu.

Ama artık yoruldum. Yaşım ilerledikçe vicdanım beni yiyip bitiriyor. Uyku uyuyamıyorum. Bunun adına maddi doyum mu dersiniz yoksa taşlaşmış bir kalbin uyanışı mı bilmiyorum.

Ciddi bir depresyon içerisindeyim. Defalarca intihar etmeyi düşündüm ama gerçekleştiremedim. Çünkü o ufacık yavruların karşısında nasıl hesap vereceğimi bilmiyordum. Aldığım canların yakama yapışmasından korkuyorum.

Bugün anlıyorum ki insanları mutlu ederken kendimi mutsuz bir kadın yaptım.

Affedin beni dostlar... Affet beni tanrım...    

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin