23 - "Bütün İstanbul bitti de bir senin evin mi kaldı?"

496 64 1
                                    


Ertesi sabah alarmın sesiyle zinde bir şekilde uyandım. Eve gider gitmez yatağıma devrilmiş ve birkaç dakika içerisinde uykuya dalmıştım.

Mutfaktan gelen tabak çanak seslerini duyunca günlerden Cumartesi olduğunu anımsadım. Latife Hanım erken saatte gelip işinin başına geçmişti. Ona ses etmeden duşa girdim. Günlük güneşlik bir havaydı. Dolaptan beyaz bir tişört çıkarıp sırtıma geçirdim. Altıma da açık mavi tonlarında bir kot pantolon giydim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı düzelttikten sonra mutfağa geçtim.

Latife Hanım beni kapıda görünce gülümsedi. "Uyandın mı Toprak Bey oğlum? Kahvaltı için börek getirdim sana." dedi. Masanın üzerinde kareli sofra beziyle sarılmış derin bir kap duruyordu. Hafifçe araladım ve burnuma gelen enfes hamur kokusuyla mest oldum. Kendime ve ona bir bardak soğuk çay koyduktan sonra işe ara vermesini istedim. Son olarak birkaç dilim peynir, domates ve salatalık doğradı, ardından masaya oturdu.

"Ne yaptınız Toprak Bey oğlum? Yakalayabildiniz mi katili? Gazetede okudum, kaç kişiyi öldürdü bu böyle? Allah'sız adam..."

"Az kaldı Latife Hanım." dedim. Yüzüme kendimden emin bir gülümseme kondurdum. "Bugün, yarın yakalayacağız inşallah."

"İnşallah aslan oğlum. Bol bol ye, güç kuvvet versin." diye tembihledi. Mis gibi tereyağı kokan börekten birkaç dilimi mideye indirdikten sonra Latife Hanım'ın eve girerken mutfağa aldığı gazeteyi inceledim. Asayiş berkemaldi. Okumayı bitirdim ve Latife Hanım ile vedalaşıp evden ayrıldım.

Merkeze yine arka kapıdan giriş yaptım. Meral ve Rıfat benden önce gelmişlerdi. Birkaç dakika sonra Efgan da odamın kapısından içeriye girdi. Kısa bir durum değerlendirmesi yaptık.

"Sitede bir hareket var mı, Efgan?"

"Yok abim, veri tabanına herhangi bir sızma girişimi yok.. Olursa zaten hepimize e-posta düşecek."

Meral'e döndüm ve "Yağmur'un ailesi geldi mi?" diye sordum.

"Geldiler baş komiserim. Teşhis için Adli Tıp morguna yolladık. Birazdan ifade için tekrar merkeze alacağız. Öğretmen ve Mustafa'nın abisi de akşam saatlerinde İstanbul'a getirilmiş olacak."

"Gece yapılan kontrollerde de mi bir sonuç yok?" Bu sefer sorum Rıfat'aydı.

"Yok baş komiserim. Dün gece tüm ana yollarda polis kontrolü düzenlendi. Ayrıca birçok mekânda arama yapıldı. Sonuç sıfır."

"Zaten adam, elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşacak değildi." dedim.

Ne Ali Fuat'dan ne de stajyer Mustafa'dan ses seda yoktu. Efgan'ın sistemine güveniyordum ama yine de katilin bize fark ettirmeden IP adresine ulaşabileceği ihtimaline karşı, belirlenen adrese ekip yerleştirilmesini istedim.

***

Birkaç saat elimizdeki delilleri inceledikten sonra hava almak için dışarı çıkmaya karar verdim. Odamdan ayrılıp koridorda yürümeye başladım. Az ilerideki bekleme koltuğunda oturan, omuzları çökmüş, uzun ve kır sakallı, takkeli bir adam gözüme çarptı. Anladığım kadarıyla Yağmur'un babası bu adamdı. Yanına yaklaştım ve yüzünü görebilmek için dizlerimin üzerine çöktüm. Göz göze geldiğimde tahminimden emin oldum. Bugüne kadar sevdiklerini kaybetmiş onlarca ebeveyn ile karşılaşmıştım. Karşımdaki adam Yağmur'un anlattığı gibi dev bir cüsseye sahipti. Gözlerinde derin bir acı ve hayal kırıklığı vardı.

"Baş komiser Toprak Zağralı... Kızınızın dosyasıyla ilgileniyorum. Başınız sağ olsun." dedim.

"Sağ olasın evladım." diye karşılık verdi. Sesi, derin bir kederin içerisinde boğuluyordu.

İtiraf Avcısı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin