Ertesi sabah alarmın çalmasına on beş dakika kala gözlerimi açtım. Gece boyunca defalarca nefes nefese uyandığımı hatırlıyordum. Vücudum artık içtiğim sigaraya iyi tepkiler vermiyordu. Alarm sesini duyana kadar yatakta kaldım. O sürede bir yandan tavanı izliyor, diğer yandan da içinde bulunduğumuz durumu düşünüyordum.
Yataktan çıkıp ılık suda hızlı bir duş aldım. Daha sonra Rasim'in kapıya bıraktığı gazete ve kepek ekmeğini alarak kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdim. İnce ince kesilmiş iki dilim ekmeğe fıstık ezmesi sürdüm. Mutfak tezgahının üzerinde duran kavanozdan bir avuç ceviz içi çıkardım. Bir bardak soğuk çay ile Toprak usulü kahvaltımı tamamladım.
Tezgaha bağlı mutfak masasının yanındaki bar sandalyesine oturup gazeteyi önüme serdim. Kahvaltıya ağır ağır devam ederken manşetteki birkaç habere göz attım. Yolsuzluk operasyonuyla ilgili yeni dalga tutuklamalar devam ediyor, siyasiler de medya üzerinden birbirini vurmaya çalışıyordu. Benim için asıl önemli olan bölüm üçüncü sayfaydı. Türkiye'nin dört bir yanındaki cinayet ve intihar haberlerini okumayı amaçlıyordum. Sayfayı çevirir çevirmez karşıma çıkan başlığı görünce ağır bir küfür salladım.
Bizim anasının gözü gazetecimiz Sevim boş durmamıştı. Başlıkta 'İstanbul'da Seri Katil Paniği' yazıyordu. Ortada ne panik vardı, ne de İtiraf Avcısı'ndan haberdar bir İstanbul. Bu kız abartmaya bayılıyordu. Haberleri de bu yüzden talep görüyordu. Spotta ise kısmen doğru, kısmen yalan birkaç detay vermişti.
'Metropolde on gün içerisinde işlenen üç benzer cinayet, İstanbulluların aklında seri katil şüphesi doğurdu. Kadınları hedef alan cani karşısında İstanbul Emniyeti'nin eli kolu bağlı. Üç kurbanını da tek kurşunla kalbinden vurarak infaz eden katil, olay yerinde geçmişten fotoğraflar ve notlar bırakıyor.'
Cinayetlerin işleniş biçimi, sayısı ve zaman dilimi doğruydu. Fakat elimizin kolumuzun bağlı olduğu söylenemezdi. Kızın hangi bilgilere ulaşabildiğini öğrenebilmek için haber içeriğini incelemeye koyuldum. Spotun altındaki altı sütunluk alan üçe bölünmüştü. Bu üç bölüme maktullerin fotoğrafı ve haklarında bilgiler yerleştirilmişti.
Kadınların yaşları, medeni durumları ve çalıştıkları iş yerlerine kadar verilen tüm bilgiler doğruydu. Sevim henüz La Malinche, Leydi Diana ve Sahte Prenses Anastasia ile ilgili duyum almamıştı. Bilseydi kesin yazardı. Cinayetleri sapık ruhlu bir seri katile bağlıyor, tüm İstanbul Emniyeti'nin kırmızı alarm verdiğinden bahsediyordu. Bu kızın köstebeği büyük ihtimalle savcılıktandı. Çünkü bizim ekipten birisi haber uçuruyor olsa daha fazla detaya sahip olabilirdi. Haberin en alt bölümünde de soruşturmanın başında benim olduğum yazıyordu.
Diğer haberlere göz atmaya gerek duymadan odama geçtim. Üzerime beyaz bir gömlek, altıma da siyah klasik bir pantolon geçirdim. Yatak odasının camını biraz aralayıp havayı kontrol ettim. Serin bir sabahtı. Gömleğin üstüne siyah bir hırka çektim. Mutfağa dönüp gazeteyi de aldıktan sonra evden ayrıldım.
Tam arabanın yanına yaklaşıyordum ki tanıdık bir ses "Baş komiserim." diye seslendi. Arkamı döndüğümde Sevim'i gördüm. Son karşılaştığımızda siyah renkte olan saçlarını sarıya boyatmış ve bir çubuk yardımıyla tepede toplamıştı. Üzerinde kareli bir gömlek, altında da biraz fazla taşlanmış açık renkte bir kot pantolon vardı. Kalın, siyah çerçeveli bir gözlük takıyordu. Gülümseyerek yanıma yaklaştı. Gözü elimdeki gazeteye takıldı.
"Haberi okumuşsunuz sanırım." dedi.
"Okudum Sevim, okudum. İşimizi zorlaştırıyorsun. Nereden çıkarttın cinayetlerin seri katil tarafından işlendiğini? Hem o başlık ne öyle?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İtiraf Avcısı (Tamamlandı)
ActionLa Malinche adındaki tercümanın Azteklere yaptığı ihaneti hiçbir nesil unutmadı. Öyle ki Meksikalılar hâlâ hainlere La Malinche diye hitap eder. Leydi Diana, Prens Charles ile evliyken, binicilik hocasıyla aşk yaşamaya başlayarak, saray tarihin en b...