Uniconlu pijamalarımı giyip yatağıma kıvrıldım.
Pembe saçlarım; bordo, siyah, beyaz odamda 'BURYAYIIM' diye bağırıyor gibi duruyordu. Telefonumu elime alıp tüm cesaretimi topladım ve Cem' e mesaj attım.
"Uyudun mu?" Bir kaç dakika sonra cevap geldi.
"Hayır." Şimdi sıradaki soruya geçelim. Ama hangisine? Bir yerden başlamak lazım deyip yazmaya başladım.
"Sen benim oturduğum evi nereden buldun?"
Sonra uzun bir bekleme maratonu başladı.
Acaba hata mı yapıyordum? Daha tanışalı 1 gün bile olmamıştı. Ve sevgili olalı sadece bir kaç saat.
Ama onda karşı koyamadığım bir şey vardı. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi geliyordu.
O beni böyle bile sevmişti.
Telefonuma gelen yeni bir mesajla düşüncelerimden sıyrıldım.
"Sen beni hatırlamazsın. Ama ben seni hatırlıyorum. O pembe çiçekli elbiseni, örgülü saçlarını. 8 sene önce... Yanında annen ve baban ilk kez gelmiştin okula. Baban eskiden daha yakışıklıydı ve annen senin kadar güzeldi. Muhteşem bir aileydiniz. Bir alt sınıfımdın. Her fırsatta sana bakmaya geliyordum. Belki hatırlarsın okulun bir balosunda seninle partnerdik. Çok da güzel dans ederdin. Sen ve ben dans ederken annen orada yoktu... Sonra 1 hafta boyunca okula gelmedin. Bir öğrendim ki annen evi terk etmiş ve kimse nerede olduğunu bilmiyor. Sonra yıllarca yüzünde en ufak bir gülümseme kırıntısı görmedim. O renkli şirin elbiselerinin yerini siyahlar aldı. Sonra okulun değişti. Ben ise mezun oldum, ama seni hiç bırakmadım. Zaten dans provaları için geldiğimden evini biliyordum. Her fırsatta evinin önüne gelip seni bekledim. Sonra sen 9.sınıf oldun. Ve bir haber aldım abin evi terk etmiş. Sen de gidersin diye o kadar korktum ki... Sonra biz Cemre' yle bir trafik kazası geçirdik. Ve uzun süre senden haber alamadım. Sadece Kızılay' da bir psikoloğa gittiğini öğrendim. Bu gün seni otobüste ilk gördüğümde emin olamadım ama sonra sen instagramına girice sen olduğuna emin oldum. Kendi kendime 'İşte fırsat. 8 senedir beklediğin kız. ARYA . O şu an burda. Onu bir daha kaybetme.' dedim. Yani şundan emin ol Pamuk Şeker ben ne bir sapığım, ne de bir manyak. Ben aşığım..."
Mesajı okudum ve donup kaldım. Evet hatırlıyorum. 5.sınıf da okulun mezuniyet partisinde bir çocukla dans etmiştim. Ve evet annem o partiye gelmemişti. O...o evi terk etmişti.
Yataktan çıkıp çalışma masamın yanına gittim. Hâla suratımda şaşkın bit ifadeyle ilk okul albümümü çıkardım.
İlk sayfalardan birinde annem, babam ve ben. Üzerimde çiçekli bir elbise ve örgülü saçlarım ... fotoğrafın arkasını çevirdim. El yazımla "4.sınıfa kayıt olduğum gün." Yazıyor.
Sayfaları hızlıca çevirip 5.sınıf mezuniyet fotoğraflarımın olduğu kısma geldim. İşte ben ve... yanımda CEM. Mavi gözleri ve gamzeleri. Benim üzerimde beyaz bir elbise -son giydiğim beyaz elbise- Cem' in üzerinde ise ceket, kot pantolon ve papyon.
Elime telefonumu alıp fotoğrafın resmini çektim. Cem' e atıp "Bu sendin öyle değil mi?" yazdım.
"Evet :)" yazdı. Sonra bir mesaj daha geldi Cem' den. "O kırmızı papyon sendeydi." Evet. Hatırlıyorum. O papyonu mezuniyetde Cem, saçlarımı toplamam için vermişti. Yeniden yatağıma dönüp yattım. "İyi geceler Bay Gamzeli. Seni seviyorum." yazdım Cem' e.
"Haberin olmadan bile seveceğim seni Pamuk Şekerim. Tatlı rüyalar." Yazdı. Telefona sarılıp kafamı yastığa gömdüm.
"Daha el ele tutuşmadan, kalbimi tutuşturan adam." diye geçirdim aklımdan sessiz bir şekilde, hâla telefona sarılırken...
Gözlerimi kapamış güzel günleri hayal ederken odamın kapısı yavaşça açıldı. Göz ucuyla bakıp babamın geldiğini gördüm. Yatağımın yanına oturup saçlarıma dokundu.
Ve sessizce "Annen gibi inatsın." dedi. Bir kaç dakika sonra renkli rüyalara daldım... Savaşların olmadığı, her yerde aşıkların olduğu, şekerden bir dünya.
~♡~
"Arya yeter uyudun. Kalk hazırlan. Okul saatin geldi." dedi Zeynep Abla.
"Okumayacağım ben. Kocaya kaçacağım." dedim yorganı iyice üzerime çekerek.
Zeynep Abla "Şu kaçacağın kocaya bir de ben bakayım." dedi yatağın köşesinde duran telefonu alıp.
"Zeynep Abla bırak telefonumu."dedim.
"Beş dakika içinde hazır bir şekilde kahvaltıya gelmezsen babanla birlikte bakarız kaçacağın kocaya." dedi. Ney! Oha! Bunu yapamaz. Öyle değil mi? Ya da yapabilir mi?
Ayağa fırlayıp banyoya gittim. Yüzümü yıkayıp aceleyle dişlerimi fırçaladım.
Odama koştum. Ve evet en kritik nokta. Ne giysem?
Dolabı iyice karıştırdıktan sonra pembe bir tütü buldum. İlginç. Benim normalde hiç renkli eteğim yoktu.
Siyah bir tişort ve siyah çorap. Tamamm.
Önce çorap ve tişort ardından da diz kapağımdan 8 parmak yukarıda olan pembe tütümü giydim. Ama onun rengi çingene pembesiydi.
Toz pembe saçlarımı bin bir çabayla tarayıp, tepeden sıkıca bağladım. Bu beklediğimden daha iyiydi. Pembe saçlarım tatlıydı. Belki de sadece Cem beğendiği için beğeniyordum.
Kaküllerimi kenara doğru düzeltip alnımı ortaya çıkardım.
Ve sıra da makyaj.
Hızlı bir şekilde siyah eyelinerımı çıkarıp kirpiklerim üzerinde düz ve ince bir çizgi oluşturdum.
Rujlarımın ve göz kalemlerimin olduğu çekmeceyi açıp uygun renkteki ruju aramaya başladım.
Bordo, siyah, lacivert, kahve rengi, alizarin rengi, alev kırmızısı, asker yeşili, barut rengi, burgonya, çivit rengi, deniz yeşili, eğrelti rengi, falu kızmızısı, gece mavisi, kuş konmaz, koyu kızıl...
Ve daha milyon tane renk. Hiç biri olmazdı çünkü ben artık pembe bir kızım.
Birden gözüme en arka dipde duran koyu pembe ruj çarptı. Evet pembe.
Ruju elime alıp baktım. Bu benim 7.sınıfa giderken aldığım bir rujdu. İlk rujumdu.
Ruju sürüp dudaklarıma baktım. Biraz yabancı geldi aynadaki ben, bana.
Ve daha önce hiç kullanmadığım ten rengi göz kalemimi elime aldım. Ambalajını açıp hızlıca gözlerime sürdüm.
Biraz pudra ve TAMAMdır!
Kimy yanıma gelip bana baktı. "Ooo, bu ne hal? " dedi.
Onu umursamadan yerde duran okul çantamı aldım. İçine kalın bir konu anlatımlı test kitabı ve bir roman koydum. Kalem ve silgimi de çantaya atıp kapattım. Dünden beri kalöferin üzerinde olan pelerinimi alıp giydim ve yemek odasına doğru ilerledim. Çantamı dış kapının yanına fırlatıp yemek odasına girdim.
Zeynep Ablanın dibine kadar girip "Telefon?" Dedim.
Elini cebine atıp telefonumu çıkardı ve bana verdi.
"Bu ne hal? Yeni tarz mı?" dedi babam gülerek.
"Bıktım karanlıktan ve hayatımı mahveden insanlardan." dedim masadaki yerime doğru ilerlerken. Ve ekledim:
"Bir kaç kanı bozuk yüzünden 8 senedir yastaydım. Ama artık kendime yeni beyaz bir sayfa açacağım. Son bir defa."
Babam bana bakıp gülümsedi.
"Yeni halini beğendim." dedi.
Elime bir parça ekmek alıp üzerine nutella sürdüm ve ağzıma attım.
"Arya sana bir şey demeliyim." dedi babam. Sesi, mutsuz gibiydi.
"Evvveet?" dedim yemek yemeği bırakıp.
"Bir iş için iki aylığına Almanyaya gideceğim. Ve istersen sen de gelebilirsin." dedi. Aşkı bulmuşken kaybetmek mi? Hayır. Kalsın.
"Ben evde Zeynep Ablayla kalırım."
"Arya, benim annem rahatsızlandı ve onun yanına gideceğim." diye babam yerine konuştu Zeynep Abla.
"Bebek değilim ben. 18 yaşındayım. Evde tek kalabilirim. "
"Emin misin?"
"Evet eminim. Zaten sonsuza kadar seninle ya da Zeynep Ablayla yaşamayacağım." dedim gülerek.
"Tamam. Ben sana her ay para göndereceğim. Gitmeden önce de dolabı doldururuz, arada Zeynep Ablan da sana yardıma gelecek." dedi babam endişeli bir şekilde.
Aslında bu evde tek kalma fikri biraz ürkütücüydü.
Babama dönüp "Ne zaman gidiyorsun?" diye sordum.
"Bu akşam." dedi.
Belki de ben de babamla birlikte gitmeliydim. Ama gidersem Cem beni affetmeyebilirdi. Yanlız kalırsam da başıma her şey gelebilirdi. Belki ocağın altını açık unutabilirdim ve ya dış kapıyı.
Şimdi ne yapmalıydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
ChickLitOkuduğu kitapların çok etkisinde kalan, hatta bu işi abartıp kitaptaki karakterlerle bir arada yaşayan bir kız. Arya'nın biraz karışık aşk ve hayat hikayesi. Peki Cem Arya' dan ne istiyor? Neden Arya'nın tam birşeylere ihtiyacı varken geliyor? Yok...