"Sonunda seni buldum, yarın oraya geleceğim."
Mesajı bir kaç kez daha okudum. Sonra eve girip numaraya baktım. Tanıdık bir numaraydı.
Ben numara kimin olabilir diye düşünürken ikinci bir mesaj daha geldi.
"Yola çıktık. Seni bulacağım. Cem."
"Ahh şuna bak gerizekalılık abidesi buraya mı geliyor." dedi Kimy.
Hızlıca ayağa kalkıp en büyük sırt çantamı aldım. İçine kıyafetlerimi ve diğer gerekli şeyleri doldurmaya başladım.
"Ciddi misin? Öylece çekip gidecek miyiz?"
"Evet Kimy. Çekip gideceğiz." dedim antidepresanları da çantama koyarak.
"İyi o zaman ben gidip hazırlanayım." dedi ve gitti.
Telefonumu elime alarak Emir'i aradım.
-Alo?
+Emir sana ihtiyacım var.
-Merak etme hemen geliyorum.
En fazla 10 saniye süren telefon konuşmamızdan sonra ayağa kalkıp çantamı kapattım. Mutfağa girip bulduğum tüm konserveleri bir poşete doldurup çantam ve poşetle kapının önüne gittim. Yere bıraktığım eşyalara bakıp bir eksik var mı diye düşünmeye başladım. Telefonumu, şarj cihazımı, kulaklığımı, ve cüzdanımı aldım. Artık evi terk etmeye hazırdım. Çalan kapıyı açtığım an içeri giren Emir,
"İyi misin? Ne oldu?" diye sordu.
Ona olanları anlattıktan sonra kalabilmem için bir yer sordum.
"Çalıştığın yerde kalabilirsin. Ama bunu yarın gidip konuşmalıyız. Bu gece benim evimde kalabilirsin." dedi utanarak.
"Tamam." dedim ve çantalarımı alarak evden çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra birlikte Emir'in evine gittik.
Emir benim gibi bir kıza neden dayanıyordu anlamıyordum. O üniversite okuyan ve aynı zamanda çalışan zeki ve yakışıklı biriydi. Bense onun tam zıttıydım. Tanıştığımız ilk günden beri hep benimle ilgilenmiş ve her derdime koşmuştu. İşin daha ilginç tarafı bana ilk "Seni seviyorum." dediğinde ona şizofreni olduğumu da söylemiştim. Normalde bunu duyan insanlar bir daha benimle görüşmezdi ama Emir her şeyi beraber atlabileceğinizi söylemişti.
Evin önüne geldiğimizde Emir cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı.
İçeri girip çantamı yere koydum. Burada pek çok anımız olmuştu. Salon duvarında el izlerimiz bile vardı. Çünkü burayı beraber boyamıştık.
"Sen benim odamda yat. Ben salonda yatarım." dedi Emir.
Odasına gidip etrafa baktım. Toplu bir çocuktu. Galiba yetiştirme yurdundan kalan alışkanlıklarından biriydi.
Giysi dolabını açıp giyebilmem için bir tişört aldım.
Tişörtü giydikten sonra çantamdan çıkardığım bir eşofman altını da giyip Emir'in yanına gittim.
"Heyy bu tişört sana yakışmış." dedi yatağını yaparken. Yanına gidip boynuna sarıldım. O da bana sarıldı.
"Film izlemeye ne dersin?" diye sordu.
"Tabikide. Ben mısır patlatıp geliyorum." dedim ve mutfağa gittim. Her şeyin yerini biliyordum çünkü Emir'in sınavları olduğunda her gün buraya gelip ona yemek yapıyordum. Bir paket mısırı çıkarıp mikrodalgaya koydum. Mısırlar patlarken içeriden Emir'in sesi geldi.
"Eğer Yaşarsam'a ne dersin?" dedi.
"Olur." diye cevap verip dolaptan mısırı koymak için büyük bir kap çıkardım. Sıcak mısır paketini çıkarıp içindeki mısırları kabın içine boşalttım.
Emir'in evinde televizyon yoktu ama sınırsız interneti vardı. Ve en önemlisi de kendimizin yaptığı bir projeksiyon. Ayakkabı kutusunun bir tarafına delik açıp oraya büyüteç lensini takmıştık ve kolay yoldan bir projeksiyonumuz olmuştu.
Salona geldiğimde Emir çoktan her şeyi hazırlamış, telefonu hoparlöre takmış ve filmi beyaz duvara yansıtmıştı. Kanepeye oturup filmi başlatmasını bekledim. Filmi başlatıp yazıma geldi ve bacaklarıma kafasını koyup uzandı.
Uyandığımda kanepede uzanmış yatıyordum ve üzerim örtülüydü.
İçeriden gelen kızartma kokusu beni mutfağa çağırıyordu.
Mutfağa gittiğimde küçük yemek masanın üzeri doluydu. Ve Emir de mutfak önlüğü takmış bir şekilde kızartma yapıyordu. Yanına gidip Emir'e sarıldım. Nedense ona sarılmak beni mutlu ediyordu. Ve oda bunu seviyordu. Bağıra çağıra kavga ettiğimizde bile hatamı anlayıp ona sarıldığımda ikimiz de sakinleşiyorduk.
"Lütfen evlen benimle Emir." dedim gülerek. Ve bir patetes kızartması alıp,
"Ama yemekleri sen yaparsın." dedim.
"Aman Allahım inanamıyorum. Evlenme teklifi aldım. Çok mutluyum." dedi gülerek ve masaya oturdu. Karşısına oturup gözlerinin içine baktım.
"Gözlerin çok güzel." dedim büyülenmiş bir şekilde.
"Sen benim gözlerime bakmıyorsun. Hep daha derine bakıyorsun. Gözlerime bakıp kalbimi görüyorsun ve orada sen olduğun için orası o kadar özel ve güzel." dedi.
Kahvaltımızı yapıp bitirdikten sonra ben mutfağı toplamaya koyuldum. Emir ise odaları toplayıp hazırlanacaktı.
İşimiz bittiğinde Emir yedek anahtarı bana bırakıp çıktı.
Kısa kollu bir tişört, bir şort ve converselerini giyip saçlarımı tepeden bir topuz yaptım.
Kol çantama gerekli şeyleri koyup evden çıktım.
Yirmi dakika yürüdükten sonra yetiştirme yurduna gelmiştim. İçeri girip güvenliğe selam verdikten sonra kreşe girdim. Bebeklerin olduğu odaya geldiğimde içerden gelen ağlama ve bağırma sesleri bebeklerin uyanık olduğunu gösteriyordu. Dikkatlice kapıyı açıp içeri girdim. Eda bebekleri sakinleştirmeye çalışırken çantamı dün konuştuğumuz odaya bıraktım ve yanına gittim. Birlikte uzun uğraşlar sonucu tüm bebekleri sakinleştirmeyi başardık. Bebeklerin yemek saati geldiğinde Eda şeytani bir gülüşle,
"Senin sıran geldi. Afiyet olsun." deyip küçük odaya gitti.
Önce yerde bulduğum tüm bebekleri kollarında yazan isim bantlarına göre yataklarına koyduktan sonra sırayla mamalarını yedirmeye başladım. Bu işte bir kaç ay çalışsam bebek kaldırıp indirmekten kol kası yapabilirdim.
Suratıma fırlatılan biberonlar ve üzerime dökülen mamalar son bulunca artık uyku saatinin geldiğini fark ettim. Yarım saatlik bir uğraş sonunda bebekler uyumuştu. Sonra bu iş böyle devam etti. Oynat, altını temizle, yedir, uyut.
Akşam ise Eda'yla vedalaşıp Emir'i aradım.
-Alo.
+Alo Hayal bekle geliyorum. Sana bir sürprizim var.
-Ne süprizi?
+Gelince görürsün. Seni seviyorum. Bay bay.
- Bay bay.
Acaba ne sürpriziydi. Telefonuma gelen mesajlara bakarken Cem'in dün gece geç bir saaatde gönderdiği bir başka mesaj gözüme takıldı.
"İzmirdeyim ve seni bulacağım..." oyun mu oynamak istiyordu o zaman bunu yapabilirdim.
Kapıya gelen Emir'in arabasını görünce yanına gittim ve arabaya bindim.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum.
"Gidince görürsün." dedi. Arkamı dönüp baktığımda çantamın ve daha bir çok eşyanın da orada olduğunu gördüm.
"Bunlar da ne?" dedim.
"Seni kaçıracağım." dedi gülerek.
"Uuu kaçır beni." dedim kahkaha atarak.
"Peki niye gidiyoruz?"
"Şuradan telefonumu alıp mesajlara gir." dedi. Gösterdiği yerdeki telefonunu alıp şifresini açtım ve mesajlara girdim. En üstte Cem'in numarası vardı. Hızlıca numaraya basıp mesajı sesli bir şekilde okumaya başladım.
"Ben Arya'nın eski erkek arkadaşıyım. Onu en kısa zamanda gelip onu oradan alacağım." mesaj beynimde şok etkisi yaratırken Emir'e döndüm.
"Ne yapacağız?"
"Bir planım var. Planım sayesinde sen rahatça işe gidebileceksin ve biz de mutlu bir hayat sürebileceğiz." dedi.
"Benim de bir planım var ve planım sayesinde sonunda pes edecek." dedim.
"Ne olursa olsun seni asla bırakmayacağım. Sen benim ailem oldun. Ben de senin ailen olacağım." dedi.
Yaklaşık bir buçuk saat sonra bir yere geldik. Önce sadece bir orman sansam da ağaçların arasında küçük bir ev vardı. Arabadan inip eve doğru gittik.
"Burası da kimin?" diye sordum.
"Bir kardeşimin. Aynı yurtta büyüdük. Bana senin resmini atan arkadaşım."
İçeri girdiğimizde bir yatak odası, bir salon, mutfak, banyo ve tuvaletten oluşan küçük güzel bir evdi.
Ben evi incelerken Emir arkamdan gelip çenesini omzuma koydu ve,
"Yeni hayatımıza hoş geldin Hayal Çelik." dedi.
Evet yeni, macera ve aşk dolu bir hayat olacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
ChickLitOkuduğu kitapların çok etkisinde kalan, hatta bu işi abartıp kitaptaki karakterlerle bir arada yaşayan bir kız. Arya'nın biraz karışık aşk ve hayat hikayesi. Peki Cem Arya' dan ne istiyor? Neden Arya'nın tam birşeylere ihtiyacı varken geliyor? Yok...