~9~

173 34 3
                                    

Zeynep Abla, Cem'i tanımıyordu. O yüzden Cem'e bakıp
"Buyrun?" dedi.
Cem beni görsün diye el sallamaya başladım. Beni gördü ve direk hayır ablamında basımı salladım.
"Bu çiçekler kime?" diye sordu Zeynep Abla.
Cem cebinden bir kâğıt çıkarıp bir şeyler okuyor gibi yaptı. Sonra Zeynep Ablaya dönüp
"Zeynep hanıma." dedi.
Zeynep abla çiçekleri eline alıp üzerindeki notu açtı. Notu okumak için yanına doğru gittim.
"Seni hep seveceğim.♡"  yazıyordu.
Zeynep Abla, Cem' e dönüp
"Kim göndermiş bunu?" diye sordu.
"Bilmiyorum. Neyse benim artık gitmem lazım iyi akşamlar." dedi ve asansöre bindi. Kapıyı kapatıp Zeynep Ablaya döndüm.
Kadım mutluluktan uçuyordu. Yazık yaa.
Odama gidip telefonumu elime aldım. Cem' i aradım.

-Pamuk Şeker?
+Naber?
-İyiyim. Çiçekçinin yanında çalışmaya başladım. Sen?
İkimiz de gülüyorduk.
+Yanık yaa. Zeynep Abla çok mutlu oldu.
-Bana ne? Kapıyı sen açsaydın doğru kişi mutlu olacaktı. Bu onun hatası.
+Neyse. Yinede teşekkür ederim. Çiçekler çok güzel.
-Aslında sana ufak bir teklifte bulunacaktım. Onun içindi çiçekler.
Biraz şaşırmıştım.
+Ne teklifi?
-Akşam bir barda çıkacağız. Gelirmisin diye soracaktım.
+Cem. Sen iyi misin? Saat zaten 10.
-Yani gece. Saat 12 gibi.
+Tamam ben sana haber veririm. Bay bay.
-Bay bay.
Uuu bar mı?
Ne kadar tipim barlardan çıkmayan, her sabah başka bir yatakta uyanan bir kız gibi olsa da hayatımda daha önce hiç bara gitmemiştim.
Babamlara bakmak için içeri gittim.
Zeynep Ablanın mutluluktan ağzı kulaklarında bir şekilde montunu giyiyordu.
Yanıma gelip
"Her şey buzlukta. Acıkınca ısıt ye onları." dedi.
"Tamam abla sen merak etme." dedim Zeynep Abla yanaklarımı sıkarken.
Babam valizleri kapının yanına bırakıp.
"Görüşürüz bücürük." dedi ve 1.60 boyumla olduğu kadar sarıldım.
Sonra babam ve Zeynep Abla gittiler.
2 aylık yanlızlık başlasın. Kapıyı kapatıp odama gittim.
Dolabımı açıp ne giyinebilirim diye bakmaya başladım. Tam o sırada kapı çaldı. Her halde bir şey unuttular diye düşünüp kapıyı açmaya gittim.
Kapıyı açtım veeee CEEMM.
Saçlarını düzleştirmişti, o mükemmel gözlerinin etrafına da siyah göz kalemi sürmüştü. Siyah bir pantolon, kuru kafalı bir tişort, deri ceket ve sırtında bir gitar kutusu.
"Ooo Arya çok güzel olmuşsun. Kesin hazırlanmak için saatlerce uğraşmışsındır." dedi gülerek.
"Evet bu kombin için iki gündür uğraşıyorum." dedim ve kapıyı kapattım. Zile bastı. Kapıyı açıp
"Ne var?" dedim.
"Aaa ben burda mı duracağım?" dedi.
Cem' e doğru uzanıp gitar kutusunu aldım ve askılığın yanına koydum.
"Bence 10 dakika bekleyebilirsin. Bak sana ağırlık yapan bir şey de yok." dedim sırıtarak ve cevap vermesine fırsat vermeden kapıyı kapattım.
Odama koşup tekrar dolabımın karşısına dikildim.
Siyah hırkam ve kot pantolonum. En sevdiğim ikili. Veee... Beyaz bir büstiyer. Bence harika.
Saniyeler içerisinde unicornlu pijamalarımdan kurtulup, giyindim.
Sıra makyaja gelmişti.
Gri ruj sürüp dudağımın ortalarına hafif pembe rujumdan dokundurdum. Siyah, toz pembe far ve gri eyeliner bence oldu.
Tokaparımın arasına bakıp beyaz, kalın bir kurdele buldum. Topuzumu hiç açmadan kaküllerimi de arkaya atıp beyaz kurdeleyi saçıma bağladım. Sonra topuzumu bozup tekrar dağınık bir topuz yaptım.
Telefonumu elime alıp saate baktım. Bunların hepsi 17 dakikamı almıştı. Sonra tam tamına 27 iphone kabımın olduğu kutumu açıp, siyah telefon kabımı elime aldım. Üzerinde beyaz bir kuru kafa deseni vardı. Telefonumda takılı olam metal kabı çıkarıp bu kabı taktım.
27 telefon kabımın olma sebebi, bir ara para harcamak için en mantıklı şeyin telefon kabı almak olduğunu düşünmemdi.
Kapıya doğru gidip askılıktan pelerinimi aldım. Üzerime geçirip cebine telefonumu attım.
Siyah bir topuklu alıp kapıyı açtım.
Cem, yere oturmuş ona verdiğim kitabı okuyordu. Gülüp gitarını ona uzattım. Kafasını kaldırıp bana baktı.
Ayağa kalkıp önce gitarı aldı sonra da kitabı bana uzattı.
"Ne oldu? Beğenmedin mi kitabı? Yoksa bitti mi?" dedim ayakkabılarımı giyerken.
"Yoo. Güzel bir kitap ama barda kaybolur." dedi. Kitabı yere koyup kapıyı kilitledim. Cem ise asansörü çağırdı.
Cem' e bir dakika anlamında bir işaret yapıp babamı aradım.
Telefonu uçak moduna almıştı. Sonra Zeynep Ablayı aradım.
- Alo. Efendim kızım?
+Zeynep Abla gittin mi annenin yanına?
-Gittim gittim.
+Nasıl iyi mi?
-İyi olacak inşallah.
+Tamam ablam. Hadi sonra görüşürüz.
-Bay bay canım.
+Bay bay.
Asansöre binip 0'a bastım. Cem elini belime dolayıp aynadan bana baktı. Kalp atışlarımın hızlandığını hissedebiliyordum.
"Çok güzelsin." dedi.
"Çok tatlısın." dedim.
0'a gelince kapı açıldı ve indik. Dışarı çıktık ve beklemeye başladık.
"Neyi bekliyoruz?" diye sordum.
"Bizimkileri."
"Sizinkiler?"
"Bizim grubun diğer üyeleri." dedi.
Cem' e dönüp yüzünü avuçlarımın arasında tuttum. Gözlerine bakıp
"Düşünsene minik minik mavi gözlü çocuklarımız oluyormuş."
O da benim yüzümü avuçlarının arasına alıp hafifçe güldü.
"Mavi gözlü, pembe saçlı."
Bir korna sesiyle zıpladık ikimizde.
Büyük bir araba ve ön camından sarkan bir adam.
"Sonra yiğişin. Hadi konser zamanı." dediğinde bu kişinin Cem' in grubundan olduğunu anladım.
Cem arabanın kapısını açtı ve bindik. İçeride bir sürü kız ve erkek vardı. Hepsi de gotik tipli.
Cem elini belime dolayıp beni iyice kendine doğru çekti.
Sonra tek tek herkesi tanıtmaya başladı.
İlk önce diğerlerinden biraz daha yapılı olan birini ve yanındaki ufak tefek kızı gösterip
"Bu Çağrı. Ve sevgilisi Hilâl. Çağrı bateri çalıyor." dedi.
Sonra arabayı kullanan çocuğu ve kısa düz saçlı bir kızı gösterip
"Bunlar Doruk ve Mısra. Doruk bas gitar çalıyor."
Ve bize camdan bakıp yiğiştiğimizi idda eden çocuk ve büyük,yeşil gözleri olan bir kızı gösterip
"Ve son olarak bunlar da Alp ve Neşe. Alp grubumuzun solisti." dedi sonra da
"Bu da Arya. Kendisi benim çocukluk aşkım ve pamuk şekerim olur." diye ekledi.
"Arya çok minik gibi duruyor." dedi Neşe beni baştan aşşağıya süzerker.
"On sekiz yaşındayım." diye cevap verdim.
Bir kaç dakika sonra küçük bir barın önünde durduk. Cem elimi tuttu ve diğerlerinin inmesini beklemeye başladık. Kızlar siyahlar içerisinde gelmişlerdi. Mısranın altında deri, siyah bir etek vardı. Hilâl kot bir şort giymişti ve Neşe siyah bir elbise giymişti.
İçeri girdik. Her yer içen ve dans eden insanlarla doluydu. Bir yere geçtik. Neşe, Hilâl, Mısra ve ben.
Neşe, Hilâl' in koluna vurup beni gösterdi. Sonra da
"Sonunda şu şanslı kızla tanıstık." dedi gülerek.
Tek kaşımı kaldırıp
"Şanslı?" dedim. Mısra söze girdi.
"Yani Cem' in yıllardır hiç sevgilisi yoktu. Şimdi seni seçti ya ondan." dedi gülümseyerek.
Hilâl masaya iyice yaklaşıp.
"Artık hep bu tayfaylasın. Haberin olsun pembe kız." dedi.
Cem ve arkadaşları son hazırlıkları yapıyorlardı.
Cem, Alp' in kulağına eğilip bir şeyler söyledi ve Alp tamam anlamında başını salladı.
Sonra mikrofonun başına geçip
"İyi geceler herkese." dedi.
"Bu gece Cem burdaki güzel bir kıza şarkı söylemek istiyor." dedi. Cem  bana bakıp gülümsedi.
Sonra, şimdiye kadar duyduğum en güzel ses benim için şarkı söylemeye başladı.
Ama bu şarkı...
Ciddi misin Cem?

SORUNLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin