Olduğum yerde öylece durdum. Ya herşey bitecek tüm olanlardan kurtulacaktım ya da sadece bir kişi için yaşayacaktım. Ve ben o bir kişiyi seçtim.
Cem, belkide benim bu hayattaki ışığım olacaktı.Yavaşca gözlerimi araladım. Burası normal bir hastane odasıydı. Ama ben gözlerimi bile açık tutamayacak kadar yorgundum. Gözlerimi tekrar kapattım. Uyumuyordum, sadece bunların rüya olmasını istiyordum.
Odanın kapısı açıldı ve içeri biri girdi. Umursamadan yatmaya devam ettim.
"Allah benim belamı versin. Keşke hayatına girmeseydim. Hepsi benim suçum. Ah be güzelim aç şu gözlerini." ağlayan bu kişi Cem' di.
Elimi tutup, başını yatağa koydu. Tüm gücümle Cem' in elini sıktım. Kafasını kaldırıp bana baktı. Sonra hızlıca odadan çıktı. Bir kaç dakika sonra genç bir doktorla tekrar odaya girdi.
Doktor, ufak bir muayene yaptıktan sonra Cem' e dönüp,
"Durumu iyiye gidiyor ama dinlenmesi gerek. O yüzden biraz yanlız bırakalım." dedi.
Cem yanıma gelip saçlarımı okşadı ve alnıma bir öpücük kondurdu. Sonra da doktorla birlikte odadan çıktı.
Doktorun dediği gibi dinlenmem gerekti.
~♡~
Uyandığımda Zeynep Abla ve bir hemşire odadaydı. Yavaşca gözlerimi açtım. Zeynep Abla hemen ağlamayı bırakıp elimi sıkı sıkı tuttu.
Sonra ayağa kalkıp hemşirenin kulağına bir şeyler söyledi. Hemşire onaylar şekilde başını sallayıp odadan çıktı. Zeynep Abla tekrar yanıma gelip oturduğunda odanın kapısı çalındı ve içeri bir sürü insan girdi.
Babam, Amcam, Yengem, Halam, Dedem, Cem ve... Annem.
Cem çok değişik gözüküyordu. Saçları dağılmış, gözleri kızarmış, göz altları morarmış ve yeni yeni sakalları çıkmaya başlamıştı.
Yanıma gelip bana baktı, sonra yanağımı okşayıp saçlarımı düzeltti.
Babam Cem' e sinirle bakıp, endişeyle yanıma geldi.
"Ne oldu sana Arya?" dedi korkuyla.
"Bir şey yok." sesim boğuk ve titrek çıkmıştı.
Yatakta oturmaya çalıştım ama pek başaramadım. O sırada kolumdaki alçıyı fark ettim.
Babam ve Cem' in yardımıyla yatakta oturdum. Tüm kemiklerim sızlıyordu.
Halam elindeki koca bir buket çiçeği yatağımın yanına bıraktı.
Sonra sırayla Halam, Amcam, Yengem, Zeynep Abla ve Babam geçmiş olsun dileklerini ilettiler.
Cem' e ufak bir bakış attım. Anlamış olacak ki,
" Bence Arya' yı biraz yanlız bırakalım." dedi.
Herkes dışarı çıkarken,
"Anne." diye seslendim. Çakma sarışın, güzel bayan dönüp bana baktı.
"Sen burda kal."
Odada ki herkes çıkınca Anne şeklinde adlandırılan bayan, gelip yanımdaki sandalyeye oturdu.
Elimi tutmak için uzandı ama ben, elimi geriye doğru çektim.
"Neden?" dedim sadece. Çünkü başka hiç bir şey yoktu aklımda. Sadece bir soru. Cevabını çok merak ettiğim bir soru.
"Ne desen haklısın."
"TABİ Kİ NE DESEM HAKLIYIM!" diye bağırdım.
"Artık seni de sahte sevgini de hayatımda istemiyorum. DEFOL!"
Ayağa kalkıp,
"Küçük hanım görmeyeli epey edepsiz olmuşsun. Annenle böyle konuşamazsın." dedi.
"Anne mi?" güldüm.
"S*ktir git hayatımdan! Bir daha da sakın gelme!"
Neye uğradığına şaşırmış bir bakış atıp odadan çıktı.
Kafamı kaldırıp odaya baktım. Sıradan boş bir oda. Sadece ben odada acınası şekilde duruyordum. Kapı çalındı. İçeri, sarı saçlı, açık kahve rengi gözlü, uzun boylu biri girdi.
Önce yanlışıkla girdi sansam da bu bey yanıma kadar gelip sandalyeye oturdu.
Ağrıyan başımı hiçe sayarak adama döndüm.
"Buyrun?"
"Merhaba. Ben Cihan."
"Bana ne?" biraz sıkılmış gibi yalandan bir gülümsemeyle.
"Hani şu kaza var ya... işte orda sana çarpan arabayı ben kullanıyordum."
"Manyak mısın? Ne çarpıyorsun?"
"Nerden bilebilirdim ki birinin arabamın önüne atlıyacağını."
"Off tamam."
"Neyse sen dinlen. Ben dışardayım. Bir şeye ihtiyacın olursa sakın çekinme. Bu olaydan dolayı kendimi kötü hissediyorum." dedi. Gülümseyip ayağa kalktı ve odadan çıktı.
Sonra tekrar uyudum. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama bunların hepsinin bir rüya olmasını isteyerek uyudum.
~♡~
Mavinin en güzel tonu, bakmaya doyamadığım kadar güzel bir çift göz bana bakıyordu.
"Çok korktum." dedi.
"Seni yeni bulmuşken, kaybetmekten çok korktum. Seni bir daha kaybetmekten çok korktum." elimi sıkı sıkı tuttu ama çok yavaş bir şekilde. Ve tabiki damar yolunu çıkarmadan.
"Seni bırakmam." dedim sonra da gülerek,
"Unuttun mu daha bizim pembe saçlı, mavi gözlü çocuklarımız olacak."
"Önce bi iyileş de sonra bakarız bi çaresine." dedi, pis pis sırıtarak.
"Öff yaaa. Pis fesat. Şurda romantik iki şey söylüyorum sen ne düşünüyorsun."
Cem beni öpmek için iyice yaklaştı. Eyvah bu sefer kaçacak bi yer de yok.
Aramızda 3 santim kalmıştı. Nefesini hissedebiliyordum. Resmen tutsağı gibi sadece öyle duruyordum.
Ve kapı açıldı. Gelen kişi resmen beni kurtarmıştı.
Bir hemşire elinde tepsiyle odaya girdi. Ben kafamı kadına çevirdiğimde Cem' de tüm küfürleri kısık bir sesle sıralayarak hemşireye döndü.
"Buyrun? Ne var? Ne istiyosunuz? Gelecek başka zaman bulamadınız mı?" diye tüm sorularını sordu, minik hemşiremize.
Kadın korkmuş gibi Cem' e bakıp,
"Şey, sadece yemek saati." dedi.
Cem ayağa kalkıp kadının elindeki tepsiyi aldı. Sonra da,
"Tamam ben ilgilenirim." dedi.
Tepsiyi masaya koyup bana baktı.
"Buraya gel." dedim.
Cem itiraz etmeden yanıma oturup elimi tuttu.
"Bana ne oldu?"
"Beni aradığın sırada ben dışarıdaydım. Sesin kötü gelince çok korktum. Hemen dediğin durağa geldim. Sen karşıya geçmeye çalışırken hızlı bir araba sana çarptı. Sana bir şey oldu diye çok korktum. Çok kötü düşmüştün. Hemen ambulans çağırdık. Yerde ölü gibi yatıyordun. Sonra hastaneye geldik. Yoğun bakıma alındın. Doktor kolunun, bacağının ve bir kaç kemiğinin daha kırıldığını söyledi, bir de iç kanama... Seni uzun süre uyandıramadılar..." dedi bir nefes alıp kısık bir sesle,
"Bir ara ümidi kestiler. Ama sen hayata tutundun. Herkese inat yaşadın." Elimi sıkı sıkı tutuyordu.
"Baban, anneni aradı, son bir kez seni görmesi için."
Her zaman herkesin istediğinin tam zıttını yapmışımdır. Ve her zaman da böyle yapacağım.
"Neyse boşver. Olan olmuş. Peki bizim şu konser işi ne oldu?" dedim gülümseyerek.
Cem saatine bakıp,
"Sanırım 3 hafta kadar geciktik." dedi. Ne?! Ben üç haftadır hastanedemiydim?
"Ya bi git. Ne üç haftası?" dedim şaşkınlıkla.
"Valla seni bilmem ama ben üç haftadır burdayım." dedi Cem ve tepsiyi alıp geldi.
Yani o zaman ben üç haftadır yemek de yemiyorumdur. Yaaa bu nasıl iş? Resmen yemek yemediğim için ölüyordum ama ölürken bi yemek yedirememişler.
Çorbaya gözlerimi dikip bakmaya başladım.
"Şu an çok korkuyorum. Sen beni bile yersin." dedi Cem çorbayı karıştırırken.
"Öff bu ne yaa. Ben çok sıkılırım burda ne olur götür beni Ceeemm." dedim.
Cem artık sus dercesine hiç aralıksız dört kaşık çorbayı ağzıma tepti.
Öksürerek" Trafik kazasından kurtuldu, yerken boğuldu dedirtmem kendime." dedim. Ama Cem hiç umursamadan bir kaşık çorbayı daha içirip,
"Çok konuşma da bitir şu çorbayı." dedi.
Ben çorbayla ve Cem' le savaşırken kapı çaldı.
İçeri daha önce görmeye hiç alışkın olmadığım bir tipte Koray girdi!
Boynunda fular, gözünde güneş gözlüğü ve arkasında bir Ali' yle!
Eyvah şimdi olacakları düşünemiyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
ChickLitOkuduğu kitapların çok etkisinde kalan, hatta bu işi abartıp kitaptaki karakterlerle bir arada yaşayan bir kız. Arya'nın biraz karışık aşk ve hayat hikayesi. Peki Cem Arya' dan ne istiyor? Neden Arya'nın tam birşeylere ihtiyacı varken geliyor? Yok...