Aşağıya indiğimde yavaşça kapıdan dışarı baktım. Cem haala dışarıdaydı. Elinde telefonu birine bağırarak küfür ediyordu.
Beni göremeyeceği bir yere oturup kafamı duvara yasladım.
"S**erim böyle işi! Seviyorum oğlum ben bu kızı seviyorum! Sizin yüzünüzden gitti!" diye bağırıp telefonu kapattı.
İstemsizce ağladığım için kendimi sıkıyordum.
Elindeki telefonu cebine koyup alçak bir duvarın üzerine oturdu.
Dirseklerini dizlerine dayayıp başını iki elinin arasına aldı.
Önüne düşen saçları yüzünü görmemi engelliyordu.
Ne demişti telefonda? "Ben bu kızı seviyorum" mu demişti? Keşke karşısına geçip"Maalesef sevgilim yalan söylüyorsun." diyebilseydim.
Ağrıyan kolum artık dayanılmaz bir hal almıştı.
Kolumu tutup sessizce ağlamaya devam ederken kapıya gelen bir araba gördüm. Koray arabadan inip Cem'e baktı. Cem de arkasını dönüp Koray'a baktı.
"Ağlıyor musun abi sen?" diye sordu Koray, Cem'in yanına oturarak.
"Malım lan ben. Pamuk şekerin üzerine su dökecek kadar gerizekalıyım." dedi Cem.
"Sakin ol. Anlat. Arya'yla mı tartıştınız?"
"Tartışmadık. Keşke tartışsaydık. Ama eminim ki artık yüzüme bakmak bile istemiyor. " dedi. Haklıydı.
Sonrasını duymadım. Duymak istemedim.
Koray ayağıya kalktı Cem'e bakıp,
"İstediğin zaman beni arayabilirsin. Dertleşiriz." dedi.
Binaya doğru yürüdü. Onun geldiğini görünce ayağa kalkıp üzerimi çırptım.
Göz yaşlarımı silip sordum,
"Eee. Hangi filme gidiyoruz?"
"İstediğin filme gidebiliriz. İstersen de bir kafede oturabiliriz."
"Oyum kafeden yana." dedim gülmeye çalışarak.
Sessizce Cem'in yanından geçip arabaya bindim.
"Ne oldu?" diye sordu Koray emniyet Kemerini takmaya çalışırken.
"Meğer hepsi yalanmış. Sözleri, gülücükleri, bakışları... Bense sadece kanmışım söylediklerine." dedim.
"Şimdi söyleyeceğim şeyi zaten sen de biliyorsun. Ben seni seviyorum. Ama sen beni sevmiyorsun. Ve ben ne olursa olsun senin mutlu olmanı istiyorum."
Arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.
"Cem'in normal olmadığını başında fark etmiştim. Ama sen onunla mutluydun. Bak Arya. Senin üzülmeni istemem ama sen kendini üzdün. Ve sen hastanedeyken Cem'in bir telefon konuşmasını duydum."
Dakikalarca sessizlik sürdü ve sonunda,
"Koray arabayı durdur." dedim birden. Ne olduğunu anlamamış boş gözlerle bana bakan Koray arabayı yavaşça durdurdu.
"İn arabadan." dedim arabadan inerken. Sesim titriyordu.
Koray arabadan inip yanıma geldi.
Boş bir sokakta bir kaç binanın önündeki kuru çimlere oturdum. Koray da karşıma oturdu. Bizi aydınlatan tek şey sokak lambasıydı.
Her şeyi anlattım. Onu ilk gördüğüm anı, kardeşini, birlikte gittiğimiz parkları, her şeyi...
Bunlar güzel olanlardı.
Sonra o telefon konuşmasını anlattım. Kalbim acıdı, gözlerim doldu, sesim titredi, ağladım...
Başımı Koray'ın omzuna koyup ağladım.
Beni sevmeyen bir adam için beni seven bir adamın omzunda ağladım.
"Hastanede senin için günlerce kaldım. Ve yanına girdiğim an beni kovdun.
Daha acısı da ne biliyor musun? O Cem iti seni sevmemişti.
Hastanede biriyle konuşurken onu duydum. Bir hastalık adı söyledi telefondaki kişiye. Telefondaki kişi o hastalığı varmış gibi yapacaktı ve senden para alıp yurt dışına gideceklerdi. Sana bunu söylemek istedim ama söyleyemedim. Onunlayken çok mutluydun."
Bir süre sessizce ağladım.
"Ağrı kesicin var mı?" dedim Koray'a.
Artık kolumun ağrısı iyice artmış başım da ağrıyordu ama ağrı kesiciyi asıl isteme sebebim kalbimin acısıydı.
"Arabada olması gerek." dedi Koray ayağa kalkarken.
Benim de kalkmama yardım edip elimi tuttu.
Arabaya geldiğimizde su bile içmeden ilacı yuttum.
Ardından sessiz bir yol gittik. Evin önüne geldiğimizde Koray'a sarılıp iyi geceler diledim.
Depresyona girmem için yeterince sebep vardı ama Koray elime tutuşturduğu defter ve kitaplarla bana üniversite sınavını hatırlattı.
Neredeyse üç aydır sınava hiç çalışmıyordum.
Eve çıkıp anahtarımla kapıyı açtım.
Çalışmam gereken dersler ve ağlamam gereken bir eski erkek arkadaş mevzusu vardı.
Odama girip duvarı incelemeye başladım. Beni sevdiğini zannettiğim anılar ve kafasında parçalamaya çalıştığım oje.
Duvarda, kalbin ortasındaki Cem ve Benim resmimi alıp resme baktım.
Ardından resmin arkasındaki ağırlığı fark ettim.
Resmin arkasını çevirdiğimde bantla resme yapıştırılmış, siyah bir zincirin ucuna takılmış yarım kalbi ve üstündeki notu gördüm.
"Diğer yarısı da bende. Ama kalbimin tamamı sende..." yazıyordu.
Şiddetle duvara fırlattığım kolye yere düştü.
Sonra da elimdeki fotoğrafı parçaladım. Binlerce kez yırttığım resmin parçalarını yere attım.
Ardından elime rasgele bir kitap alıp yatağıma uzandım. Elimdeki kitabın edebiyat kitabı olduğunu ders çalışmaya başladıktan 15 dakika sonra anlamıştım.
Koray önemli yerlerin altlarını siyah bir kalemle çizmiş ve notlar almıştı.
Tekrar yapmaya en baştan başlamıştım. 1. üniteden başlayıp kaçırdığım konulara kadar geldiğimde 2 saat geçtiğini gördüm.
Ardından tahminimce ilk kaza geçirip okula gitmediğim gün işlenen konunun sayfasını açtım.
Koray'ın siyah kalemle çizdiği ve yazdığı yerler harici pembe bir kalemle yazılmış yazıları gördüm.
"1.gün:
Bu gün kaza geçirdiğini öğrendim. Kimse umursamıyor gibi gözüksede herkes çok endişeli. Onu şimdiden çok özledim..."
Koray'ın en sevdiği ders edebiyattı. 9.sınıftan beri bana tüm herşeyi o anlatırdı.
Ardından birkaç sayfa sonraki notu gördüm.
"3.gün:
Bu gün hastaneye gittim. Durumu çok kötüydü. İçeri almadılar ama yinede pes etmeyeceğim. Onu yanlız bırakamam..."
Sayfalar bu şekilde devam ederken son yazdığı sayfayı gördüm.
Ama tarih yoktu.
"O kendini denize atmayı tercih etti. Kurtarmama izin vermiyor. Ama malesef ben onun boğulmasına izin vereceğim..."
Kitabı yavaşça kapatıp elime telefonu aldım. Mesaj kısmına girip "Koray" yazdım.
"Bu gün yaptığım hataları gözden geçirdim ve anladım biri için çok değerliymişim..."
Mesajı gönderip gözlerimi kapattım.
~°~
Uyandığımda saat çoktan on iki olmuştu.
Telefonumu elime alıp bildirimlere baktım.
"O" mesaj atmıştı. Cem...
"Bu gün buluşalım. Son kez."
Yazıyordu.
"Saat kaçta? Nerede?"
Yazıp gönderdim.
Haala çok uykum vardı. Diğer hiç bir bildirime bakmadan tekrar gözlerimi kapadım.
O sırada telefonun titremesi uykumu kaçırdı.
Okul tarafından gönderilen bir mesajdı.
"Sayın on ikinci sınıf öğrencilerimiz üniversite sınavına son bir ay kaldı. Çalışmaya son gaz devam!"
Mesaja "WTF?!" bakışlarımı atıp telefonumun takvimine girdim. Gerçekten sadece bir ay kalmıştı.
Giyinmek için yatağımdan kalktım.
Bu gün ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Önce kahvaltımı yapar sonra belki Onla buluşur ve Koray' la ders çalışırdım.
Dolabı açıp ne giyebilirim diye bakarken baskılı beyaz tişörtüm ve yırtık pantolonum gözüme çarptı.
Umursamadan giyip aynama baktım.
Çökmüş gözlerim ve dağılmış saçlarım. Siyah eyeliner çekip, renksiz bir dudak kremi sürdüm.
Saçlarımı taramaya çalışırken Zeynep Abla odama girdi.
"Günaydın Arya." dedi sonra üç saniye susup duvardaki oje lekesine baktı.
Terliğini çıkarıp kafama nişan aldı ve tam on ikiden vurdu.
"Ne oldu bu duvara!" diye bağırıp diğer terliğini de çıkardı.
Acıyan kafamı tutup Zeynep Ablaya baktım.
Ve ikinci terliği de kafama attı.
"Yaa! Tamam silerim."
"Sileceksin zaten. Bir silme de göreyim!" dedi.
Yerdeki terliklerini alıp kapıya doğru yürüdü.
"Hadi kahvaltıya gel." dedi.
Saçlarımı taramayı bitirip tepeden sıkı bir şekilde bağladım. Kahküllerimi tel tokayla tutturup telefonumu elime aldım.
Koray'a bir mesaj daha attım.
"Bu gün birlikte ders çalışmaya ne dersin?"
Gönderen:Koray
Mesaj: Tamam. Okulun yanındaki kafede buluşalım saat 3 de.
"Tamam" yazıp gönderdim.
Sonra bir mesaj daha geldi.
Gönderen: Cem
Mesaj: Saat 6'da bir barda olacağız oraya gelirmisin? Adresi atarım.
Telefonumu kapatıp mutfağa gittim.
Zeynep Ablanın hazırladığı şeylere göz gezdirip bir kaç şey atıştırdım.
Sonra yavaşça odama gidip sırt çantamı ve Koray'ın bana verdiği kitap ve defterleri aldım.
Kolum haala ağrıyordu. Bir ağrı kesici daha içip evden çıktım.
Yol boyunca sessizce yürüyüp durağa geldim.
Galiba onu özlüyordum. Saçlarını, gözlerini...
Gelen otobüse binip kartı bastım.
Sessizce bir yere oturup onu düşündüm.
Bu gün çok sıkıcı bir gün olacak gibiydi.
Ama olmadı.
Önce iki saat Koray'la ders çalıştık. Bana anlamadığım tüm konuları anlattı.
Sonra birlikte Cem' in dediği bara gittik.
Koray dışarıda beni bekleyecekti.
Telefonumu elime alıp üç buçuk saat önce Cem'den gelen mesajı gördüm.
"Seni özledim Pamuk Şeker..."
Barın önüne gidip içeri baktım.
Ordaydı sahnede arkadaşlarıyla sound check yapıyorlardı.
Sebepsizce gülümsedim.
Ama ekip biraz farklıydı.
Alp ve Doruk görünürlerde yokları.
Doruk yerine başka bir çocuk ve Alp yerine ise başka bir kız vardı.
Kapıdan onları izlerken bir anda kız Cem'e yaklaştı ve onu öpmeye başladı!
İşin daha ilginç yanı ise Cem buna karşı koymuyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
ChickLitOkuduğu kitapların çok etkisinde kalan, hatta bu işi abartıp kitaptaki karakterlerle bir arada yaşayan bir kız. Arya'nın biraz karışık aşk ve hayat hikayesi. Peki Cem Arya' dan ne istiyor? Neden Arya'nın tam birşeylere ihtiyacı varken geliyor? Yok...