~7~

180 46 5
                                    

Müdürün odasına gidip kapıyı çaldım.
"Giriin" dedi müdür.
İçeri girip müdürün karşısında dikildim. Bana bakıp güldü.
"O saçların ne? Git yıka onları. Bir daha da görmeyeceğim." dedi. Vallaha bu adam çok zeki yaa. Okulca para toplayıp şuna bir beyin almalıyız.
Masaya bir adım daha yaklaşıp "Hocam bu saç boyası kalıcı. Yani yıkayınca geçmez." dedim ukala bir şekilde.
"Beni ilgilendirmez. Okula bu şekilde gelinmez." diye bağırdı.
"Hocam. Sizin kızınızın saçları da boya değil mi?" dedim gayet sakin bir sesle.
Müdürün lise 2. sınıfa giden bir kızı vardı. Ve onun da saçlarının büyük bir kısmı mordu.
"O benim kızım." dedi müdür.
"Ben de babamın kızıyım." diye çıkıştım.
"Peki baban ne diyor bu saçlara?"
"Çok beğendi" dedim pis pis sırıtarak.
"Tamam çık dersine. Ama bir daha boyatma." dedi.
"Tamam. Tamam." deyip müdürün odasından çıktım.
Sınıfa giderken bir mesaj geldi.
Gönderen:CEM
Mesaj: Günaydın pamuk şeker.
Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu.
Telefonu sessize alıp cebime attım. Sınıfa gelip iki defa kapıyı çalıp içeri girdim ve yerime oturdum. Hoca yanıma gelip sırama bir test koydu. Kağıdı önüme çekip çözmeye başladım. Ben daha 6 soru çözmüşken zil çaldı.
Testi çantama koyup romanımı açtım ve okumaya başladım.
Akıcı bir kitap olduğu için kendimi kitabın içinde hissediyordum. Olaylar etrafımda dönüyor, kitap karakterleri benimle konuşuyordu. Yanıma oturan Koray' ı fark etmem zaman aldı. Bütün okul benden nefret etse de o bana iyi davranıyordu.
Koyu kahve rengi saçlarının önünü rampa yapan, siyah gözlü, arada kemik çerçeve gözlük takan bir çocuktu. Bu gün gözlüğünü takmamıştı.
Çekingen bir tavırla "Ne okuyorsun?" diye sordu.
"Sıradan bir dedektif kitabı." diye cevap verdim.
Aslında derdi kitapla değil, benimleydi.
"Saçların çok güzel olmuş." dedi ve sonra daha kısık bir sesle "Ve sende..." diye ekledi.
"Teşekkürler." dedim gülümseyerek.
Ali yanımıza gelip bizimle uğraşmaya başladı.
"Ooo bizim Sorunlu' ya bak sen. " dedi gülerek. Ali' ye doğru dönüp
"Ali. Benimle sorunun ne?" dedim. Artık bıkmıştım. Her zaman benimle uğraşıyordu.
"Bir sorunumun mu olması gerek ?" diye sordu, masaya iyice yaklaşıp. Ali tuhaf bir insandı. Herkesin, her zaman onu çok sevmesi gerektiğini düşünüyordu.
"Bak Ali. Ben artık bundan sıkıldım. Sorunlarım olabilir ama bunu bu şekilde demeniz hoşuma gitmiyor. Benim bir ismim var." dedim. Koray gözlerini bana dikmiş titreyen sesimi dinliyordu. Çok duygusal bir yapım vardı ve saniyeler içinde litrelerce göz yaşı dökebilirdim. Yani ağlamam an meselediydi. Ali bir kaç saniye öylece baktı sonra da
"Çünkü sen annesi tarafından terk edilmiş şizofreni hastası bir delisin." dedi. Benim hakkımda bu kadar çok şey bilmedinin tek sebebi salak rehberlik öğretmenimizdi. Okulun ilk günü sanki çok önemli gibi bütün sınıfa hayatımı anlatmıştı. Güya çok güçlü bir kızmışım ve tüm olanlara ramen hâla ayaktaymışım.
Sol gözümden bir damla yaş geldi. Elimdeki romanla Ali' nin suratına bir tokat attım. O hâla tokatın etkisindeyken kitap ve çantamı alıp koşarak sınıftan çıktım.
Kızlar tuvaletine girip kapıyı kilitledim ve yine ağladım. Göz pınarlarım kuruyana kadar ağladım. Sanki bunlar hep benim suçumdu. Sanki ben hayatımın bok olmasını bu kadar çok istiyordum. Şimdi ne yapacaktım? Aynaya baktım yine tüm makyajım akmıştı. Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip cebimden telefonumu çıkardım. Ellerim istemsiz bir şekilde CEM ismine gitti ve aradım. İkinci çalışta telefonu açtı.
"Arya?"
"Cem." Titreyen sesim beni ele vermişti.
"Arya bir şey mi oldu?" dedi Cem korkmuş bir sesle.
Sustum. O seslendi, ben sustum. Sonra o bağırdı, ben yine sustum. Sonra telefonu kapattım.
Duvara yaslanıp gözlerimi kapattım. İnsanlar kapıyı çalıyor, açmak için zorluyorlardı.
Aklıma annem geldi. Neden gitmişti? Neden beni terk etmişti? Ya da abim. Neden zaten yerde kıvranan bana bir tekme de o atmıştı? Tüm bu düşüncelerimden sıytılıp gözlerimi açtım. Artık bunları düşünsem de bir fayda etmeyecekdi.
Yüzümü yıkayıp pelerinimin cebinden göz kalemimi, eyeliner ve rujumu çıkarıp makyajımı baştan yapmaya başladım. Bir kaç dakika sonra makyajım bitti ve ben de makyaj mazemelerimi cebime attım.
Aynaya bakıp gülümsemeye çalıştım. Sonra biri kapıyı tıklattı.
"Arya iyi misin?" Bu Koray' dı. Kitabımı çantama atıp, elimde çantayla kapıya doğru gittim. Kilidi yavaşca çevirip kapıyı açtım.
Koray kapının önünde dikilmiş bana bakıyordu. Ve korkmuştu.
Umursamaz bir tavırla "İyiyim ben." dedim sonra da
"Kaçıncı dersteyiz?" diye sordum.
"4. dersteyiz. 3 derstir ortalarda olmadığın için çok korktum." dedi.
Benden 10 cm daha uzundu. Cem' in boyunun yanında bu hiç bir şey diye düşündüm.
Omzuna dokunup ona gülümsedim ve merdivenlerden aşşağıya hızlıca inip okul kapısının önünde durdum. Arkama dönüp baktığımda Koray' ın peşimden gelmiş olduğunu gördüm. Umursamadan dışarı çıktım. Herşeyin aksine hava güzeldi. Elimi saçıma götürüp, tokamı çıkardım.
Omuzlarıma düşen saçlarımı elimle düzelttim. Ben rüzgârın melodisini dinlerken, bu güzel ânı bahçe kapısından gelen sesler bozdu. Sonra bir çift mavi göz bana baktı. İçinde kaybolmak istediğim türden bir çift mavi göz. Bu Cem' di.
Kapıya doğru yürüyüp yanına geldim. O hâla bana bakıyordu.
Bu sefer çok daha farklıydı. Üzerinde siyah bir ceket vardı. Yine siyah ayakkabı ve siyah pantolon. Ama saçlarını arkadan toplamıştı ve bu sefer göz kalemi sürmemişti.
Yanına gidip ondan tepki beklemeden sarıldım. Kafamı göğsüne yasladım ve gözlerimi kapadım. Benim yine yardıma ihtiyacım vardı ve o yine yanımdaydı. Sonra o da bana sarıldı. Şu saniye dünya yansa umrumuzda olmayacak şekildeydik. Çenesini pembe saçlarımın üzerine koymuştu ve elleriyle sanki yaralı bir kuşu tutar gibi tutuyordu beni.
"Korkutma beni." dedi.
Kafamı kaldırıp ona baktım. Korkmuştu. Benim için.
"Ne haliniz varsa görün." dedi güvenlik abi ve kulübesinin kapısına doğru gitti.
Cem, kafasıyla Koray' ı gösterip. "Bu mu canını sıktı senin?" dedi.
Dönüp Koray' a baktım. Kapının yanında dikilmiş bize bakıyordu.
"Hayır. O değil." dedim. Sonra da Cem' in göğsüne elimi koyup onu okul bahçeşinden dışarı doğru ittim. Göğsündeki elimi tutup avcunun içine aldı ve birlikte bahçeden dışarıya çıktık. Okulun karşısında ki kaldırıma oturup, başımı göğsüne yasladı. Eteğime dokunup
"Bu gün uyumlu giyinememişiz." dedi ve güldü.
Kafamı kaldırıp elimi cebime attım. Kulaklığımı ve telefonumu çıkardım. Cem de sigara paketinden bir dal sigara çıkardı. Ben kulaklığımdaki düğümleri açmaya çalışırken Cem, sigarasını yaktı.
Kulaklığımı telefonuma taktım ve tekini Cem' e uzatıp
"Bu şarkı sana gelsin" dedim gülümseyerek.
Cem sigarasından bir nefes çekip
"Gelsin o zaman." dedi.
Telefonu açıp müziklerime girdim. 'maNga- En Güzel Şarkım'. Şarkının ismine basıp Cem' in omzuna başımı yasladım.
'Sen söylediğim en güzel şarkısın. Çaldığım en güzel gitar...'
Şarkı bitince Cem gözlerime bakıp "Ulan be şu kıza bak." dedi. Sonra da kafasını yukarı kaldırıp "Allahım bu bir rüyaysa hiç uyanmayayım." dedi sigarasını söndürürken.
Sonra zil çaldı ve öğle arası... Öğrenciler sigara içmek için dışarı çıkmaya başladı. Ali de bu topluluğun arasındaydı. Kapının önüne gelip bize baktı.
"Şu kim?" diye sordu yanındaki çocuğa, Cem' i göstererek.
Çocuk bilmem anlamında bir işaret yapıp cebinden sigara paketini çıkardı.
Sonra da aynı soruyu Cem bana sordu."Şu kim?"
"Ali." dedim. Gözlerime bakıp
"Seni üzen çocuk mu?" diye sordu.
"Evet" dedim.
Ali yanımıza doğru gelmeye başladı.
"Hadi Cem gidelim. Buraya doğru geliyo serseri." dedim Cem' i kaldırmaya çalışarak.
Beni geri oturmam için aşşağıya doğru çekti ve " Geleceği varsa göreceği de var." dedi.
Şimdi ne olacak?

SORUNLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin