On Ay Sonra
Katherine, mezarlığın biraz ilerisindeki tepede her zaman olduğu gibi oturuyor, öğle vaktini çevresini izleyerek değerlendiriyordu. Aslında günleri, buraya gelmeden önce korktuğu kadar kötü geçmiyordu. Başrahibe Eva'nın küçük yeğeni Emily'yle birlikte cılız güneşten faydalanmaya çalışıyordu. Babasını bebekken kaybetmiş, annesini ise tıpkı Katherine gibi altı yaşındayken bir hastalığa kurban vermişti, Emily. Bir rahibe olan teyzesinden başka sığınacak kimsesi yoktu. Geçen baharda sekiz yaşını doldurmuştu ve buraya geldiği günden beri Katherine'in sevgisini kazanmıştı. Genç kız, küçük arkadaşına ablalık yapmayı seviyordu. Bir de Lacey adını verdikleri minik bir kedileri vardı.
Manastırda yaşadığı on yıldan uzun süren on ayda Leydi'nin birçok şey için fazlasıyla vakti olmuştu. İbadet etmişti, düşünmüştü, büyümüştü ve yeni şeyler öğrenmişti. Artık sabırlı olması gerektiğini biliyordu. Hayat acımasızdı; hatalara, anlık öfkelere yer yoktu.
Katherine, ona el sallayan Emily'ye gülümseyerek etrafına göz gezdirdi. Onu izleyecek kimse olmadığına ikna olduğunda başlığını çıkardı. Saçlarının örgüsünü çözüp altın sarısı buklelerinin omuzlarından aşağı dökülmesine izin verdi. Burada Robert'ın ve Jane'in onun için diktirdiği süslü elbiseleri giyemezdi. Zaten giyse de görecek kimse olmadığı için buna gerek de yoktu. Takıları da geldiği gün kutulara koyularak sandıklara kaldırılmıştı. Fakat Katherine'in güzel görünmek için tüm bunlara ihtiyacı yoktu. Bu yüzden gözlerden uzak kalması için Başrahibe Eva ve diğer rahibeler tarafından sürekli uyarılıyordu. Katherine, kozasından çıkmak üzere olan bir kelebek gibiydi. Her gün biraz daha fazla büyüyüp serpiliyordu.
Oturduğu toprak zeminden kalkarak yünlü elbisesinin eteğindeki tozları silkeledi. Daha rahat hareket edebilmek için pelerinini çıkardı. Sonra Tamworth'teyken dadısı Bonnie'nin sıkça söylediği Fransızca bir şarkıyı mırıldandı.
Bu sırada tepenin ardından onlara doğru havlayarak gelen bir köpek, Emily'nin çığlık atarak Katherine'in arkasına saklanmasına neden oldu. Genç Leydi, çocuğu sakinleştirmeye çalışırken ağacın tepesine kaçan kediyi fark etti.
Tabii bu sefer de Emily, kendi korkusunu unutup Lacey için ağlamaya başlamıştı. Zavallı kedi, korkudan hızla tırmandığı ağaçtan inemiyordu.
"Leydim, lütfen, ona yardım etmeliyiz."
Çocuğun isteği üzerine bir adım geri çekildi, Katherine. Ancak toparlanıp çocuğun kumral, düz saçlarını okşadı ve ela gözlerine şefkatle baktı.
"Bizi yakalarlarsa çok kızarlar, Emily."
Fakat çocuk haklıydı. Zavallı kediyi kaderine terk edemezlerdi. Katherine, kararsızlıkla ağacın yüksekliğine bakıp dalların dayanıklılığı hakkında tahminde bulundu. Emily'nin yanaklarından inci taneleri gibi süzülen yaşları gördükten sonra başka seçeneği olmadığını anladı. Kızı kolları arasına alarak minik başına bir öpücük kondurdu.
"Senin için yapacağım, küçük arkadaşım, ama sen de gözcülük yapacaksın."
Gülümseyerek pabuçlarından kurtuldu. Eteğini tamamen toplayıp tıpkı taşrada geçirdiği günlerdeki gibi ağaca tırmanmaya başladı. İşi tahmin ettiğinden zordu, çünkü kedi onu gördükçe ürkmüş ve en yüksek dallara kadar çıkmıştı.
"Kate!"
Ayağını diğerlerine göre daha ince bir dal parçasına uzattığı sırada duyduğu ses aşağıya bakmadan Emily'yi azarlamasına neden oldu.
"Şu an seninle konuşabilecek durumda değilim, Emily! Merak etme, ben ağaçlara tırmanmaya alışkınım. Sende artık buraya gel, kedicik! Bu kadar macera yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafesteki Cennet (Tamamlandı)
Historical FictionKatherine Jane Wright; henüz altı yaşındayken kaderine karar verilmiş bir genç kadındı. Aynı yaşta annesizliği tatmış, kârlı bir evlilik anlaşması karşılığında kendisi gibi her şeyden habersiz bir oğlan çocuğuyla nişanlandırılmıştı. Zalim bir babanı...