Odasına giden merdivenleri çıkarken kalbi göğüs kafesini terk etmediği için şanslı olduğunu düşündü, Katherine. Yatağının yanında onu hazırlamak için bekleyen iki hizmetçiyi gönderip Bonnie'yle yalnız kaldığında yaşlı kadının boynuna sarılarak saklayamadığı coşkusuyla konuştu.
"Yapmamış! Bana ihanet etmemiş!"
Şömine ateşi ve mumlarla aydınlatılan loş odada etrafına ilk kez görüyormuş gibi bakarak güldü. Gözlerini tavana çevirip derin bir nefes aldı. Tanrı'ya sessiz bir teşekkür göndererek kollarını iki yana açtı ve eteğini savurup kendi etrafında döndü. Gülme isteğini bastıramıyordu. Sanki ruhu kanatlanmıştı. Bulunduğu odaya hatta kaleye sığamıyordu. Bonnie'nin şaşkın bakışlarının farkındaydı, fakat bu, açıklama yapılabilecek bir durum değildi. Yatağa uzanarak örgüsünü açtığı saçlarıyla oynamaya başladı. Kocasıyla karşılaşması, konuştukları ve hissettikleri... Hiçbir şey hayal ettiği ya da planladığı gibi değildi. Jordan, hâlâ gördüğü en yakışıklı adamdı. Neredeyse tüm soylu kadınları kendisine hayran bırakan bir adamdan etkilenmemeyi başarmak mümkün müydü? Katherine'in zavallı kalbi böyle bir savaşa dayanamazdı. Ayrıca çapkınlıkları herkes tarafından bilinen bir adam, neden ona sadık kalmayı seçmişti? Üstelik düğün geceleri dışında karşılaşmamışlardı bile! O lanet mektuplarda ne yazıyordu? Anlık bir öfkeye kapılıp hata yapmıştı. Jordan'ın mektuplarını okumuş olsaydı düşünceleri hakkında fikir sahibi olabilirdi. Böylece onu biraz da olsa tanıdığı için ne yapması gerektiğine daha kolay karar verebilirdi. Şimdi ise kocasıyla aynı durumdaydı. Karşı tarafı tanıma üstünlüğünü kaybetmişti. Düşes tarafından uyarıldığında dinlemediği için kendi kendisine kızdı. Düşüncelerinden sıyrılmasını sağlayan şeyse Bonnie'nin sesi oldu.
"Leydim, üstünüzü değiştirmeniz gerek."
Katherine, yattığı yerde doğrularak kapıya doğru baktı.
"Şimdi ne olacak?"
Soruyu Bonnie'ye sormamıştı. Sadece sesli düşünüyordu. Jordan, onu odasına çağırırsa ne yapması gerekiyordu? Bir eş olarak vazifelerini yerine getirmekle yükümlüydü. Karşısındaki adam, Dük'tü. Katherine, onu nasıl reddedebilirdi? Kaleye döndüklerinde kocasının onu odalarına taşıdığı anı hatırlayarak kızardı. Odamıza demişti. Bu durumda artık aynı odada kalmaları mı gerekecekti? Jordan'ın bu konuda planı neydi? Ancak en önemlisi Katherine'in nasıl davranması gerektiğiydi.
Elbisesinden kurtulup vücuduna güzel kokular sürülürken ve saçları taranırken sakinleşmeye çalıştı. Geceliğini giydiren Bonnie'yle bile göz göze gelemeyecek kadar gergindi. Düğün gecesinde yaşananları bir sis perdesinin ardından hatırlıyordu. Keşke Jane yanımda olsaydı, diye düşündü. Onun tavsiyelerine her zamankinden fazla ihtiyacı vardı.
Jordan, çizmelerini çıkarıp kendisine bir kadeh şarap doldurdu ve arkasına yaslanarak şöminenin karşısına oturdu. Hizmetçileri odadan göndermişti, çünkü yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacı vardı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Aklının bir köşesinde hâlâ Mary'yle yaşadıkları vardı. Henüz genç bir oğlanken babasının emri üzerine evlendiği karısı... Evliliklerinin ikinci yılında hamile kalamadığı için onu suçlamaya başlayan, kıskanan, sinir krizleri geçirerek her fırsatta saldırıp hakaretler yağdıran hasta ruhlu kadın... Geçmişte yaptıklarıyla gurur duymuyordu, Jordan. Belki farkında olmadan yanlış şekilde davranmıştı ve Mary'yi o delirtmişti. Ya da evliliğinin Tanrı'nın bir sınavı olduğunu düşünerek sabretmesi gerekiyordu. Mary'nin düzelebileceğine dair umudunu yitirdiği, vazgeçtiği için mi mutsuz olmuştu? Aslında ilk gençlik yıllarını onunla geçirdikten sonra akıl sağlığını koruyabildiği için sevinmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafesteki Cennet (Tamamlandı)
Ficción históricaKatherine Jane Wright; henüz altı yaşındayken kaderine karar verilmiş bir genç kadındı. Aynı yaşta annesizliği tatmış, kârlı bir evlilik anlaşması karşılığında kendisi gibi her şeyden habersiz bir oğlan çocuğuyla nişanlandırılmıştı. Zalim bir babanı...