Sabah baş ağrısıyla uyandım. Hem de öyle bir baş ağrısı ki sanırsınız dört bir yandan kafama tokmakla vuruyorlar. Soğuk bir duşa ihtiyacım vardı, ben de vakit kaybetmeden yataktan çıkıp bu ihtiyacımı karşıladım. Kurulandıktan sonra iç çamaşırım üstüne kot şort ve tişört giydim. Saçlarımı da at kuyruğu yaptıktan sonra aşağı indim. Dün gece yaptıklarım -özellikle söylediklerim- hafızamda yerlerini belli etmek için yarışmaya başlamışlardı ve benim çıldırmadan önce bu hatıralardan başka şeylere odaklanmam gerekiyordu. Mesela kahvaltıya.
"Günaydın."
Meda'yı birden karşımda görünce şaşırmıştım. Ah, tabi ya! Dün gece tabi ki beni yalnız bırakmamıştı.
"Günaydın, Meda."
"Nasılsın?"
"Bilincimi soruyorsan, şu an yerinde ama başım ve midem berbat halde."
"Hangi ara o kadar shot attığını bir türlü bulamadım."
Bu söylediğine sırıtarak cevap verdim. "Gece boyunca Zayn dışında bir şeyle ilgilenmediğin için bu durumu normal karşılıyorum."
O da sırıttı ama aklına bir şey gelmiş olacak ki hemen ardından ciddileşti. "Neden o kadar içtin?"
Önemsiz bir sebep olduğunu belli edercesine omuz silktuim. "Sadece sıkıntıdan."
"Emin misin? Daha önce hiç sıkılıp da altı shot devirdiğini hatırlamıyorum."
"Gerçekten başka bir sebebi yok."
"Dylan'la yolunda gitmeyen bir şeyler mi var?"
"Öyle bir şey olsa sana söylerdim."
Bu doğruydu, ona söylerdim. Ben Meda'ya her şeyimi söylerdim. Bunu o da biliyordu ki ben bu gerçeği hatırlatınca daha fazla üstelemedi. Kahvaltımızı yaparken magazin ve modadan bahsettik.
Telefonum titreyince elime alıp gelen mesajı okudum. Dylan'dandı. 'Bugün dünü telafi etmek istiyorum. Tüm gün seninim.' Cevap yazarken gülümsedim. Dün yüzünden gerçekten vicdan azabı duyduğundan emindim. 'Nerde buluşalım?'
"Neden sırıtıyorsun? Yoksa mesaj atan kişi..."
O bitirmeden ben atladım. "Dylan. Dünü telafi etmek istiyor." Onun adını duymak istemiyordum. Özellikle Dylan aklımdayken. Ah, çünkü hatırlayınca, yani onun aklıma girmesine izin verince aynı anda hem berbat hissediyor hem de tarif edemediğim bir sürü duyguyla başa çıkmaya çalışırken buluyordum kendimi.
"Chloe, biliyorum bunu konuşmaya hazır hissetmiyorsun kendini ama işler sarpa sarmadan bir karar vermen gerekiyor. Şimdiden seçimini yapıp bundan sonra ona göre davranmalısın."
Kaşlarım çatık konuştum. "Ortada karar verilecek bir şey yok ki."
"Neyi kastettiğimi anladın. İlla açık açık duymak istiyorsan diyorum ki Dylan mı Harry mi?"
"Tanrı aşkına, bu neyin seçimi?"
"Hangisiyle olmak istiyorsun?"
"Biz Dylan'la üç yıldır beraberiz."
"Sorduğum sorunun cevabı bu değil ve sen de bunun farkındasın."
Derin bir nefes aldım. "Umarım sen de bu sorunun çok saçma olduğunun farkındasındır."
"Hayır, saçma falan değil. Dylan'ı severim, bilirsin ama ortada olan bir gerçek var ki sen ona aşık değilsin."
"Ona tabi ki aşığım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chloe
FanfictionHer şeyin yolunda gittiği bir hayatım var. Üniversitenin son yılındayım ve mezun olduğumda kendi paramı kazanmaya başlayacağım. Daha şimdiden kendime ait evim ve arabam var, ailem sağ olsun. Harika bir arkadaşa sahibim. Bir de beni her zaman anlaya...