Let's Get Married As Soon As Possible

2.8K 137 38
                                    

Dün gece eve gelince uzun bir süre ılık suyla doldurduğum küvette kalmıştım. Sonra en sevdiğim pijama kirli olduğu için uzun geceliğimi giyip salona inmiştim. Televizyonla bir süre kendimi oyaladıktan sonra da yatağıma girip uykuya dalmıştım.

Sabah alarmla yerimden zıpladığımda uykumu hiç de alamamış olduğu fark ettim. Yine de yatağımdan ayrılmak zorundaydım. Kalkıp banyoya gittim ve soğuk suyu defalarca yüzüme çarparak kendime gelmeye çalıştım. Sonunda dişlerimi de fırçalayıp banyodan çıktığımda dolabımın karşısında dakikalar geçirdim. Giymeye karar verdiklerim ise turuncu pembe enine çizgili streç bir etek ve beyaz üzerine “I NEVER LIKED YOU ANYWAY” yazan bir tişört giydim. Evet, bu kesinlikle bir imaydı.

Hafif makyajımdan sonra çantamı alıp evden çıktım. Arabamla gitmek çok vaktimi almadı ve güvenlikte de oyalanmadım. Eve girdiğimde çocuklar salondaydı. Bugün ne yapacağımı düşününce hiçbir şey bulamadım ve salon kapısının pervazına yaslı kaldım.

Hepsi içeri birinin daha girdiğini fark etmişti, bana döndüklerinde gülümsediler.

“Hoş geldin.” Dediler bir ağızdan. Ben de onlara gülümsedim. Bu kadar uyumlu ve bu kadar sevimli olmaları beni büyülüyordu. Onlara kısacık sürede gerçekten çok alışmıştım. Bir an bu işin biteceğini hatırladığımda içim burkuldu.

Harry ayağa kalkıp yanıma geldi. Ondan kaçmak için bir adım geri gidecek oldum ama çocuklar bize bakarken yapmamam gerektiğine karar verip kendimi tuttum.

“Merhaba,” dedi önümde durduğunda.

“Merhaba,” dedim ben de yarı gülümsememle.

“Tişörtünü beğendim.”

Bir an neyden bahsettiğini anlamayarak kaşlarımı kaldırdım. Ama bu sabah özellikle seçip giydiğim tişört aklıma gelince kaşlarımı geri indirdim. Harry’nin yüzündeki sırıtma da neyin nesiydi? Bu imama bozulması gerekiyordu. Gözlerimi devirdim. Kırk yılın başı ona karşı güçlü olacaktım ama o buna da sırıtıyordu. Tanrım, sürekli sırıtıyordu.

“Şu sırıtmanı kes artık.” Diğerleri duymasın diye fısıldayarak konuşmuştum.

Harry yanaklarını iç tarafından ısırarak –bunu görebiliyordum- sırıtmasını bastırmaya çalıştı. “Sen nasıl istersen.”

“Her neyse, ben yukarı çıkıyorum.” Arkamı dönüp merdivenlere yönelecek olmuştum ki Harry kolumu tutup beni durdurdu.

“Yukarıda yapacak bir şey olmadığını biliyorum, Chloe. Benden kaçmaya çalışma.”

“Bu eve her geldiğimde senden kaçmaya çalışacağım,” diye cevabı yapıştırdım kolumu da onun elinden kurtarırken.

“Pekala, öyle olsun. Sonunda yine baş başa kalacağız.”

Ofladım ama gözlerimi gözlerinden alamadım. “Lütfen bundan vazgeç.”

“Hayır.”

“Lanet olsun, senden neden bir şey istiyorum ki?”

Bu sefer arkamı dönmesine engel olamadan yukarı çıktım. Sinirlerimi bozuyordu. Harry Styles benim sinirlerimi çok bozuyordu. Yukarı çıkınca kıyafetlerle dolu odaya girdim. Etrafa bakınırken fark ettim ki gerçekten yapacak bir şeyim yoktu. Ben de kenarda duran üç koltuğu birleştirdim ve üzerine uzandım. Zaten uykum vardı. Eh, Harry de arkamdan gelmediğine göre biraz kestirmemin kimseye bir zararı dokunmayacaktı.

-

Uyandığımda belim tutulmuştu. Kolumu kaldırıp saate baktım. Tanrım, tam beş saattir uyuyordum!

ChloeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin