Bölüm 18: Savaştan Öncesinin Savaşçısı

7.1K 323 249
                                    


Bölüm şarkısı: Theory of a Deadman - World War Me

"Aynaya bakıyorum ve dönüştüğüm şeyden nefret ediyorum." 

Savaştan Öncesi

Yedi yaşındaki Bella'nın anılarından

Melodik tınıyla, "Başı-na iş al-ı-yor-sun." dedi, inatçı bir tavrı vardı. "Sonra söylemedi deme."

Ona doğru püskürtmeye can attığım öfkem kabardı ama içimde tutarak sadece pis pis baktım. "Ne diye susmuyorsun? Anladım. Hatta senden çok daha önce anlamıştım." Önüme döndüm ve mırıltıyla, "Sana da tehlikeleri ben anlamıştım. Keşke anlatmasaydım." diye mırıldandım.

İç çekti ve kağıtlarımı yaydığım masanın üzerine çıkıp oturdu. Karanlık bir odada olmamıza rağmen güneşlenirmiş gibi başını geriye atıp, gözlerini kapadı. "Sen anlatmasaydın ben tahmin edemeyecektim sanki! Beni aptal yerine koyuyormuşsun gibi hissediyorum. Bir soylu değilim belki ama biliyorsun, önemli biriyim. Zekiyim de."

"Aynı zamanda kendini beğenmişin tekisin." diye hırladım gırtlaktan. Karanlık olmasına rağmen son derece iyi gördüğüm kağıtlardaki el yazımda her şey netti, tüm yapacaklarım yazılıydı. Bunları yazma gereği duymuştum çünkü şu anda olduğu gibi sık sık sinirlenmeye başladığım zaman aklım hiçbir şeyi almadığı gibi içerideki herhangi bir şeyi de kullanamıyordu. Okuduklarımı, içimden tekrar ediyordum ama boş salona konuşuyormuşum gibi sesimi kafamda duymaktan başka bir işe yaradığı yoktu çabamın. Sanki başka bir dildendi yazılanlar, anlayamıyor, sadece okuyordum. Belki bir milyonuncu kez tekrar ediyordum; gözlerim hızla satırların üzerinde kayıyor, sesim içimde yankılanıyordu.

Anlamıyordum.

Önümdeki kağıdın iki yanına, avuçlarımı masaya yapıştırırcasına bastırarak koymuş, kağıtların üzerine eğilmiştim. Lülelerim iki yanımdan dökülüyor, muhtemelen dışarıdan vücudumu saklıyordu. Çığ gibi büyümeye devam etti öfkem; ne diye anlayamıyordum? Ne diye sinirliydim? Neden sakinleşemiyordum? Neden sakinleşme ihtiyacı duyuyordum? Ellerimi biraz daha masaya bastırdığımda çıplak parmaklarımın altından masaya çatlaklar yayıldı.

Anında gözlerim çatlaklara kaydı ve bir anda çatlaklara suratımı dayamışım gibi yakından bakmaya başladım, her bir toz zerresiyle birlikte titrek izi kilometrelerce yolmuş gibi gözlerim hızla takip etti ve her çizginin sonuna geldiğimde yine görüşüm normale dönüp diğer çatlağa kaydı.

Aptal ejderha görüşü.

Sinirle titredim, dişlerimi sıktım ve bir hırıltı daha kaçtı ağzımdan. Yine titreye titreye kağıtlarıma döndüm, yazıları okumaya devam ettim ama bir anda yine görüşüm güçlendi ve hiçbir titremenin olmadığı, ufacık bir kusurun bile gözükmediği yazımın kıvrımlarında gezinmeye başladım. Kalemin ucunun kağıt üzerindeki baskısıyla biraz daha içeride kalan harfler, sanki iki sarı tepenin arasındaki düz siyah boşlukmuş gibi görünüyordu. Dişlerimi sıkıp, gözlerimi sımsıkı yumdum ve başımı iki yana sallayarak tekrar normal görmeye çalıştım. Bu da kontrolden çıkmıştı iyice. Gözlerimi basıp çıkarmak istiyordum, daha görüşümü bile kontrole edemiyorsam ne anlamı vardı ki zaten?

Kapadığım gözlerimdeki gördüğüm karanlıktan birden üzerime bir şey geliyormuş gibi irkilerek gözlerimi açtım. Cayır cayır yanan vücuduma birden soğuk, narin bir el dokunup, ensemden başlayıp, omurgam boyunca parmak uçlarıyla dokunarak aşağı inmiş gibi bir ürperti yayıldı.

"Halüsinasyon, ürperti, irkilme..." diye sayıyordu yavaş yavaş yanımdaki. "Bence yakında bir şeyleri fark edecekler."

"Öfkemi sakladığım müddetçe hiçbir şey fark edemezler. Ve ben mükemmel bir oyuncuyum. Bunca zamandır anlamadılarsa bundan sonra da anlamazlar." dedim birden kendimi de şaşırtarak, rahat rahat. Normal ritimle atan kalbim ansızın korkutulmuş gibi şiddetle tekledi ve sıçradım, ardından kontrolsüz bir titreme bedenime yayıldı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 02, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EJDERHA PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin