11. Bölüm: 2. Kısım; Karanlığı Kabulleniş
Ölüm.
Kişi için kurtuluş, gezegen için kayıp mıdır yoksa gezegen için kurtuluş, kişi için mi kayıptır? Ben ölseydim eğer gezegenimle birlikte başka gezegenlerin kaybedeceğini biliyordum. Gezegenimin güzelliklerini düşünüyorum da... benim kaybımda epey büyüktü. Tek sorun onu çekilmez bir yere dönüştürenlerdi. Kabusa dönüştürenler.
Yaşamın neşesi olmadan, saf ruhumun ne kadar vasat bir durumda olabileceğini tahmin bile edemiyordum.
"Prenses, orada olanlar aramızda kalsa bir sorun olur mu?" diye sorduğunda yanımdaki kadın, ilk defa ölümü enine boyuna düşünmekteydim. Başımı kaldırıp dalgınca baktım Evangeline'e, gördüğüm şeyler bana gösterdiği miydi yoksa hissettiği miydi çıkaramadım. Bu kadar çok dağılmak mümkün müydü?
"Arada bir aynaya bak."
"Sadece öfkeli bir kaçık görür."
"Aramızda kalacak." diyerek güçlü sesle garanti verdim. "Sende taşları aramızda tut. Ben halledeceğim, Jev veya Nedra birde onlara kafa patlatsın istemiyorum."
Evangeline, ilk geldiğindeki neşeli duygulardan yoksun şekilde bakan gözlerini kapadı. "Kendimi berbat hissediyorum, Prenses."
Küçük bir arayış sonucu bulduğum baltamı elimde daha sıkı tuttum. "Hiç düşünmedin mi Evangeline, bu iyi bir şey. Berbat hissediyor olman."
Orman kendini toparlıyordu yine, bastığım yerlerde küçük ve renkli bitkiler bitiyordu. Bense oldukça durgun, bedenimde elektrik akımı gibi gezinen öfkemle düşüncelerimle boğuşuyordum. Evangeline'in saflığından hiçbir şey kaybetmediğine emindim; dümdüz çizgisi sadece titremişti ama o titreşim yalnızca çizginin orasına aitti. Sırf çizgi orada bozuldu diye ileriside bozuk olacak diye bir şey yoktu. Çizgi silinmediği sürece sorun yoktu.
Hüzünle, "Bu nasıl iyi bir şey olur? Bu hissettiklerim? Korkutuyor beni. Yaptıklarımdan korktum." dedi.
"Bu, senin hala doğru yolda olduğunun göstergesi, Evangeline. Yanlış bir şey yaptığının farkındasın, yapmak zorunda bırakıldın ama yine de bunun farkında olarak ıstırap çekiyorsun. Hala hissediyor, iyi ve kötü arasındaki ayrımı yapabiliyorsun." Bomboştum. "Birde, yaptıklarının yanlış olmadığı fikrinde gezindiğini düşün. Zorunda olduğunu bilerek yaptıklarından zevk aldığını." Evangeline yanımda şiddetle irkildi. Bense... Bense bendim işte. "Katil olduğunu, bir başkasının da katil olduğu zaman verdiği acı tepkiyle fark ettiğini düşün. Ancak o zaman nedenlerin ne olursa olsun yanlış bir şey yaptığını anladığını düşün."
Elimde tuttuğum baltayı artık ortadan kaldırma vaktinin geldiğini düşünerek yolladım ve yine konuya odaklandım. Kendimi böyle açık etmeyi sevmezdim ama dert edecek bir şeyim yoktu. Evangeline kendimden bahsettiğimi, tahmin ettiğim gibi anlamadı. "Ama bu korkunç." dedi, benim kendime yorum çıkardığımdan bihaber. "Bu beni nasıl biri yapar o zaman? Nasıl bir durumda olursak olalım, ne tür şeylere maruz kalırsak kalalım birini öldürmek o kadar kolay olmamalı. Birini öldürmek kolay değil! Bir katil olmak... Ruhunun, başka ruhların sönüşüne neden olması..." Korku içinde, titreyen ellerini kaldırdı ve hayretle baktı. "Öldürdüğüm kişinin ruhunu söndürdüm. Ama hala hissediyorum onu, nasıl can verişini. Kanın ellerimden damladığını... Bu çok korkutucuydu, zevkli değil."
Başımı hafifçe onayladığımı belirtecek şekilde salladım ve sessizce önüme döndüm. Kanın ellerimden damlayışı... Bana kendimde hissettirirdi oysa. Son derece zevk verirdi. Ellerimi, göreceğim ruhların izlerini merak edercesine kaldırdım. Yanımdaki kadın kendi dertlerine odaklandığından bana hiç dikkat etmedi, bende hayal ettim böylece tüm izleri. Benim kana bulanmış ellerim, saçlarımdan bile beterdi; söndürdüğüm ruhların parçaları elime bulaşmıştı ve onları oradan temizlemem de imkansızdı. Aldığım canlar, beni canlı hissettirmişti. Ruhumla söndürdüğüm ruhların izlerini de sonsuza kadar taşıyacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA PRENSES
Fantasía"Kayıp Krallık Serisi" İkinci Hikaye. Adının bile geçmesiyle korkulan, aynı zamanda da nefret edilen Prenses geri döndü. Halkının ihanetiyle tüm yaşamı alt üst olan Prenses koruması tarafından bulundu. Birçok özelliği sayesinde ırkının tarihine adın...