Evlilik Maceraları- Gücün Laneti
Ejderha ırkı özgürlüğüne düşkün, bağımsız, cana yakın, zeki ve çalışkan bir ırktı. Kuralları, kontrolü severdik. Duygularımızı dışarı vurmakta asla sıkıntı yaşamazdık, seviyorsak sevişirdik. Aşırı kıskanç olurduk, birine gözümüzü kestirirsek o kişi bize ait olur, asla başkasının dokunmasına, başkasıyla konuşmasına hatta başkasıyla planlar yapmasına izin vermezdik.
Ben ırkıma bir çok yönden meydan okuyordum: Ben kontrolü severdim ama eğer eden kişi bensem, kuralları yıkmayı severdim oysaki kuralları koyan ailemdi ve gelecekte de ben olacaktım. Hayatımda her hangi birini herhangi bir nedenle asla kıskanmamıştım, Jev’e yedi yaşımdan beri birlikte olması için kız ayarlardım, ilişkimiz başladığında bile böyle olmuştu. Çalışmaktan, bir şeyler için çaba sarf etmekten nefret ederdim: ben tembeldim, benim isteklerimi yerine getirecek düzinelerce hizmetkarım vardı.
Duygularım konusunda öfkeyi çok net bir şekilde dışarı vururdum, onun dışında… Eh işte. Özgürlüğüm benim her şeyimdi, korumam buna saygı duyar ama bazen de kısıtlardı. Çoğu kişinin aksine Jev beni olduğum gibi kabullenip baştan ayağa değiştirmeye çalışmazdı davranışlarım doğrultusunda ilerler bana ayak uydururdu. Jev beni anlayıp, benim yanımda olan üç kişiden ilkiydi.
Soğuk Büyücüye nasıl kapılmıştım hiç bilmiyordum. Gözlerim onu önce Jev olarak: Su Elementi Savaşçısı, eğlenceli, kuralları seven, beni koruyan kişi olarak görüyordu sonra birden hiç aklımın ucundan bile geçmeyecek duygular beslemeye başladığımda saatin düzenli tik-taklarını anımsatan kalbim hızlanmış korumama olan hislerim vahşileşmişti. Korumamı da herkesi gördüğüm gibi siyah görürken yavaş yavaş renklenmeye, benim için anlamının değişmeye başladığı anlarda ne olduğunu bilmiyordum. Sonra renkler hızlandı, Jev kafamda bambaşka biri oldu… O’na artık yalnızca ‘korumam’ olarak bakamıyordum.
Ama onu hiç kocam olarak da düşünmemiştim. Daha doğrusu ben kendimi hiç evli olarak düşünmemiştim, yalnız ölecek bir aptaldım. Oturacağım taht boş kalamazdı, muhtemelen resmi bir evlilik yapmak zorunda kalırdım-asla asla yapmazdım. Ailem başka bir çocuk yapardı, o tahta geçerken ben sessiz, sakin herkesten uzak bir yaşam sürer ve bolluk içinde yaşardım. Bunun olacağını düşünmüyor, sonumun böyle olacağını biliyordum.
Şimdi Toprak Elementi Krallığının sarayının diğer odaları, salonları gibi devasa yarı karanlık kütüphanesinde otururken geleceğimin nasılda değiştiğini hayretler için izliyor, değişen her saniyeyi yaşıyordum.
Yerden tavana kadar uzanan büyük, her rafı kitaplarla dolu kitaplıkların arasına konulmuş birkaç büyük masanın birine oturmuştuk. Nedra masanın üzerinde, önümde durmuş açık olan büyük bir kitabı inceliyordu. Bir Squara olabilirdi ama yasak arşive girmek için benim iznimi alması gerekiyordu, ben tüm doğaüstü canlıların Prensesiydim. Diğer Muhafızlarda belki de hayatlarında hiçbir zaman giremeyecekleri bu kütüphanede yanımda duruyorlardı. Kitapları inceliyor, bazen şaşkınlık nidalarıyla aslında değiştirilmiş kitaplardan okudukları bilgilerin doğru olanlarını burada öğreniyorlardı.
Nedra, “Hm…” dedi sayfayı patisiyle çevirirken. “İlginç, Kral Nate’in Öfke Elementi Savaşçısı tarafından öldürüldüğünü bilmiyordum.”
“Evet, tarihimizde bunun gibi birçok olay var.” Dedim bende ilgisiz bir şekilde. “Su Elementi Krallığının eski Krallarından Nate’in çocukluk arkadaşı James onun korumasıydı, ilk zamanlarda savaşçı olduğunu bilmiyordu. Sonra James’in gücü açığa çıkınca sakladı, bu lanetin kendini etkilemeyeceğini düşündü ama yanılmıştı. Kısa süre sonra aklını kaçırdı ve Nate’i öldürdü, bu olay saklandı ama Kraliçe Nara bunu asla unutmadı James’i ve ailesini öldürttü.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA PRENSES
Fantasy"Kayıp Krallık Serisi" İkinci Hikaye. Adının bile geçmesiyle korkulan, aynı zamanda da nefret edilen Prenses geri döndü. Halkının ihanetiyle tüm yaşamı alt üst olan Prenses koruması tarafından bulundu. Birçok özelliği sayesinde ırkının tarihine adın...