AngeList1 ithafen.
"Şiirlerin içinden çıkıp gelen
kadınlar vardır;
Öpse şiir, saçını dağıtsa mısra,
gülse kıta olur.
Ellerinden evvel ruhları dokunur aşka."Lisa benim içim tam anlamıyla böyleydi.
Sözleriyle ruhumu sarar, elimi tutar, sonrasında kendimi onunla bütünleştiren, teslim olduğum o noktadan, dudağımdan öperdi.Böyle yaptığında içimdeki bütün hüzünler,acılar,canımı yakan acımasız anılar geride kalırdı. Bedenim rahatlarken, Lisa hep gözlerimde yeniden ışıldardı.
Ve o an sinirlide olsam, mutsuzsa olsam hemen rahatlardım.
Benim zayıf noktam bu andı işte. Ama her zaman bir gün bunun yüzünden üzüleceğimi düşünürdüm.
İki ay önce nişanlaşmıştık. Tabi bundan önce uzun bir birlikteliğimiz vardı. Nişanlanma anımıza kadar her şey planladığımız gibi gidiyordu. Hatta nişanlanmamıza pek gönlü olmayan babası, sonunda ikna olmuştu.
Çok mutluyduk. Ben sevdiğim kadınla bir ömür boyu rüyadaymış gibi yaşayacağımı düşünmüştüm.
Onunda sevindiğini, beni sevdiğini sanmıştım.
Beklediği, mutlu olmak istediği insanın ben olduğunu sanmıştım.Taa ki bir gece önce, akşam eve gelip, salonda başka bir adamın kollarında görene kadar.
Beni gördüklerinde, öylece bana bakıyorlardı. Lisa'nın ilk defa "Dean" deyişinde ki sesi kulaklarıma batıyordu.
Evi ihanet kokuları sararken, ben sadece bakıyordum. İçten içe adamı parçalamak istiyordum fakat bedenim sakince oraya çakılmış gibi duruyordu.
Oysa ki, vücudum titriyordu. Kalbimin kırıkları vücuduma batıyordu ve içten içe ağlıyordum.
Nefesim kesiliyordu. Bayılacak gibiydim.Lisa koşarak yanıma geldi. Onun kirlenmiş yüzünü, bir daha hatırlamak istemiyordum..
Dolmuş gözlerimi ve titreyen bedenimi zar zor ayakta tutarak bir adım geriye gittim.
Şu an Tanrıdan tek dileğim bayılmamaktı. Dimdik durmalıydım. Burada ağlamamalıydım.
Lisa'ya son bir kez nefret saçan bakışlarımla baktıktan sonra arkamı döndüm.
İçimde yanıp tutuşan kalnimin parçaları yere savrulurken kapıya doğru yürümeye başladım.
Lisa "Dean" diye bağırsada arkamı dönmeden evden çıktım.İşte şuan deliler gibi içecektim.
Ölmek istercesine sarhoş olacaktım.Yolda hareketsiz duruken, köşe başında duran barı gördüm. Oraya doğru yürümeye başladım. Bacaklarım öyle titriyordu ki, her an yere düşebilirdim.
Ben uzağa gidiyorum sevgilim, sevgimin seni acıtmayacağı bir yere. Seni hatırlamayacağım aklıma geldikçe canımın acıyacağı bir yere.
Barın önüne geldiğimde titreyen elimle kapıyı açarak içeriye girdim. İçerde ilerledikten sonra hesabın ödendiği yere yakın bir masada oturdum.
Gerçekten hiç sevmedin mi beni?
Daha fazla dolan gözlerimi tutamadım. Yaşlar yanağımdan ağır bir şekilde süzülürken, barmen yanıma geldi.
"İyi misin?" diyerek mavi gözleriyle bana baktı. Ardından bir bardağa bira doldurup bana uzattı. Bardağı alıp direk kafama diktim.
"Farkedilecek kadar kötü mü görünüyorum?" dedim. Bana baktı ve gülümsedi.
"Ağlıyordun. Ayrıca bardağı kafana diktiğine göre kötüsün." Dedi. Gülümsedim.
"Aldatıldım." dedim ardından ve ona baktım. Hiç şaşırmamış bir yüz ifadesiyle bana döndü.
"Salonda mı? Yatakta mı?"
"Salonda." dediğimde tekrar gülümsedi.
"Bir kişi miydi?" Dedi.
"Evet, öyleydi" dedim.
Bana biraz daha yaklaştı."İki yıl önce benimki grup yapıyordu dostum." Dedi ve kahkaha attı. Bende onunla beraber güldüm.
"Berbat bir durum." Diyerek başımı öne eğdim.
"Acıdan iki büklüm olsanda gülüyorsun." Dedi.
Başımı kaldırarak ona baktım."Öyle az uz sevmedim ben onu, şuan ki gibi boğazımda ağlamadan önce oluşan o sızıyı defalarca hissederek sevdim." Ve derin bir nefes aldım.
"Adı neydi?"
"Lisa."
"Sence iyi sevişmişler midir?" Dedim ve güldüm. Oda bana bakarak güldü.
"Bir ömür boyu ihanet ile yaşayacağına gerçeği görmüş oldun. Bence buna sevinmelisin."
"Gördüğümde hiçbir şey söylemeden, yapmadan oradan uzaklaştım."
"En azından küfür edebilirdin." Diyerek bana gülümseyerek göz kırptı. Bende ona gülümsedim.
Nedenini bilmiyorum ama bu barmen çocuk ilgimi çekmişti. Normalde şuan ağlıyor olmalıydım fakat gülüyordum. Ve karşımdaki kız olsaydı bu kadar dikkatimi çekmezdi. Bunlar biranın etkinsen miydi bilmiyordum ama gözleri gerçekten muhteşemdi.
Saçları siyahtı ve beyaz tenliydi. Bu yüzden masmavi gözleri ön plana çıkıyordu.
Sabaha kadar onunla konuşabilirdim. Çünkü konuşma tarzını beğenmiştim. Ara ara kullandığı sözleriylede dikkatimi iyice çekmişti.
Şu an içimdeki acıyla mı başbaşa kalsam yoksa ona mı baksam bilemedim.
Biraz geçtikten sonra, üçüncü bardağımı içtiğim sırada tekrar yanıma geldi.
"Çok içtin."
"Eve gidebilirim."
"Ayakta duracağını pek sanmıyorum."
"Dayanıklıyımdır." Dedim ve göz kırptım. Neden göz kırptığımı kendi içimde sorgularken, bana gülümsedi.
"Adım Castiel."
"Dean"
"Bu bara hep gelir misin?"
"Aradada olsa gelmişliğim var."
Nedense bana sürekli gülümsüyordu. Yine gülümsedi. Ve her gülümsediğinde manalı bir şekilde bakıyordu.İtiraf etmeliyim ki ilgimi çekmişti. Sanki bunu bilerek yapmıştı. İlk defa bir erkek bu kadar ilgilimi çekmişti ve etkilenmiştim.
"Telefonun var mı?" Dedim.
Bana bunu sormamı bekliyormuş gibi baktı ve gülümsedi. Eline aldığı bir kağıda, cebinden çıkardığı kalemle numarasını yazdı. Kağıdı aldım ve cebime bıraktım.Ondan ne ara bu kadar etkilenmiştim bilmiyorum ama yanındayken aldatıldığımı unuttuğum bir gerçekti.