#7

393 38 17
                                    

Ölüm, yaratılışınız şartıdır.
Ölüm sizin mayanızdır.
Ondan kaçmak, kendi kendinizden kaçmaktır.
Sizin bu tadını çıkardığınız varlıkta hayat kadar ölümün de yeri vardır.
Dünyaya geldiğiniz gün, bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarsınız.

Sam'i bir mezarda göreceğimi tahmin etmezdim, edemezdim. Düşünmezdim, düşünemezdim.

İnsanın ruhu çıkmak isterde çıkamaz ya hani, onunla kaçıp gitmek ister. Karşısında oturup bana bakmasını, nefes alışını, göz bebeklerinin oynayışını, hareket ettiğine dair, yaşadığına dair izlenimleri arar insan.
Kıpırdamısını bekler karşısındakinin. Kalkıp, isminle çağırmasını hatta kızmasını, bağırmasını, gülmesini. Biraz sonra çıkıp geleceğini düşünür ilk günler. Sonra bir an evde koltukta otururken onu beklemeye başlar. Saniyeler sonra ağlamaya başlar. Ağlamasının sebebi alışmış olduğu bir şeyin artık olmayacağını hatırlaması.

Hayat bitiyor işte bir gün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayat bitiyor işte bir gün. Anılar kalıyor. Yaşanmışlıklar, gülmeler, ağlamalar, kavgalar, sığınmalar, tartışmalar, acılar, resimler, kitaplar...
Sesini unuttuğun zamanlar geliyor. Belki şimdi belkide çok sonra.
Elbet bir gün birisi gelipte soracak "Nasıl bir yüzü vardı diye?" Yutkunacaksın. İçinde patlayacak her şey. Derinlere inmeden anlatacaksın. Sadece "Saçları uzundu. Gözleri renkliydi." Diyeceğim mesela ben.

Dünyada ayrılıklar bitmiyor Sam. Ayrılıklardan kaçınılmıyor.
Annem, babam, Lisa.
Şimdide sen. Buna hazır değildim, değildim, değildim.
Alışmak istemiyordum Sam. Yokluğuna alışmak istemiyordum. Ölmek istiyorum. Senin için erkendi Sam.

Tanrı sınar insanları. Hastalıkla, ölümle, aşkla. Biz ölümle sınandık Sammy.

Şimdi nasıl yaşayacaktım? Eksik.
Seni tekrar nasıl görecektim? Hiçbir zaman.
İhtiyacım olduğunda gelecek miydin? Belkide gelecektin de ben görmeyecektim.

... hayat çok kısa.

O yüzden yıkın duvarları.

Çabucak affedin...

...yavaşça öpüşün...

...en derinden sevin...

...kahkalarla gülün.

Ve sizi gülümseten hiçbir şeyden pişmanlık duymayın.

Gözyaşlarımı silerek, titreyen telefonumu elimi aldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözyaşlarımı silerek, titreyen telefonumu elimi aldım. Arayan Castiel'di.

Castiel: "Dean bir planım var. Eminim hoşuna gidecektir."

Ben: "Cas. Şuan sanmıyorum."

Castiel: "Neyin var senin? Ağlıyor musun? Sesin neden böyle geliyor Dean? Sorun ne?"

Ben: "Sam..."

Castiel: "Ona bir şey mi oldu Dean? Tanrı aşkına ağlama lütfen. Yanına gelicem bana adresini söyler misin? Acele et."

Ben: "Cas o öldü." Dedim çıkmakta zorlanan sesimle. Gözlerimden akan yaşları silmiyordum artık.

Castiel: "Ne? Aman Tanrım. Dean. Bak. Bana adresini verir misin?"

Ben: "Yalnız kalmak istiyorum Cas."

Castiel: "Seni bu halde yalnız bırakamam! Hadi ama Dean, lütfen. Senin yanında olmak istiyorum."

Ben: "Cas ben ciddiyim. Bu arada ne ayarlamıştın? Merak ettim sadece?"

Castiel: "Şuan bunun bir önemi yok."

Ben: "Lütfen söyler misin?"

Castiel: "Evimde bir kaç süpriz hazırladım. Bilirsin yemek, hediye, şık kıyafetler."

Ben: "Üzgünüm, Cas."

Castiel: "Kendine gel Dean. Şuan bunun sırası değil. Senin yanında olmak istiyorum. Sarılmak istiyorum. Beni anlamalısın. Böyle ağlamana, yalnız kalmana izin veremem."

Ben: "Adresi mesaj olarak yolluyorum."

Castiel: "Tamam, tamam. Bekliyorum."

Deyip kapattıktan sonra, mesajla evin adresini yazarak ona yolladım.

Yaklaşık yarım saat sonra kapı çaldı. Yavaş adımlarımla ve yorgun bedimle kapıya doğru gittim. Kapıyı açtığım anda Castiel boynuma sarıldı. Bende ona sarıldım ve gözyaşlarımı tutamadım.

Ağlayacak gibi bir ses tonuyla, "Dean." Dedi. Hıçkırıklarım sessizliği bozarken daha sıkı sarılmaya başladı.

İkimizde geri çekildiğimizde, gözlerime bakıyordu. O masmavi gözlerinden düşen yaşları elimle sildim.

"Ağlama."

"A-ama seni böyle görmeye d-dayanam Dean."

"Gel benimle." Diyerek elinden tuttum ve kapıyı kapatarak içeriye doğru yürümeye başladım. Odaya geldiğimizde, onu koltuğa oturttum. Yanında da ben oturdum. Dolmuş gözlerine baktım.

"Uyumak istiyorum Castiel." Dedim sakin bir ses tonuyla. Kollarını iki yana açtı. Tam göğsüne başımı yasladım. Ona bana sarıldı. Ve saçlarımı eliyle okşamaya başladı. Ağladığını belli etmemeye çalışıyordu. Fakat saçıma düşen her göz yaşını hissedebiliyordum.

Hiçbir şey söylemeden gözlerimi kapattım.
İçimdeki dağınıklığı Cas ile toparlayabilirdik. İşte bundan sonra ona muhtaçtım. İçimdeki kırık parçaları toplaya bilecek tek kişi oydu. Şuan bile kendimi yalnız hissetmememin sebebi Castiel'di.

Yanağımın altında duran eline bir öpücük kondurdum.

"Sana ihtiyacım var Cas." Dedim gözlerim kapalı bir şekilde.

"Kolay veya zor atlatıcaz Dean. Senin yanında her an olucam. Yalnız bırakmıycam. Sana söz veriyorum."

Gözümden akan yaşla, kendimi zorlayarak gülümsedim.

"Uyu Dean. Ben buradayım." Dediğinde kendimi ona bırakarak uyumaya yöneldim.

Love, EverywhereHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin