#8

410 37 43
                                    

Şarkıyla beraber okumanızı tavsiye ederim.

Uyandığımda, hala Castiel'in kollarının arasındaydım. Dışarısı kararmıştı. Ve 'Seni seviyorum' sözlerinin art arda tekrarlandığını duyuyordum. Sesi hüzünlü geliyordu. Kısık ama içten bir ses...

Bana sarılması, bana tutunmasıymış gibiydi. Aynı şey benim için geçerli olduğu için belkide böyle düşünüyordum. Elleriyle kollarımı sımsıkı tutuyordu. Korkma Cas, bir yere gitmiyorum. Yanındayım, tam kalbinde.

Seninleyken, hayattayım şuan. O yüzden zamanı durdur şu an Ay ışığında. Çünkü, hiç gözlerimi kapatmak istemiyorum.

Açmakta zorlanan gözlerimi zorlayarak, başımı kaldırıp ona baktım. Uyandığımı anladığın an hemen bana gülümsedi.

"Günaydım Dean."

Yeni uyanmanın verdiği yorgun bir ifadeyle "Günaydın baş ucumdaki melek." Dedim. Bunu duyduğuna sevinmişti. Hoşuna gittiğini, parlayan gözlerinden anlayabiliyordum. Eğilerek dudağıma bir öpücük kondurdu. Dudakları titriyordu. İşte tamda bu anın anlamı korkuydu, aşktı, hissetmekti yanındaki insanla aynı duyguları. Onunla beraber yaşamaktı.

"Ben iyiyim." Dedim üzüldüğünü anlayarak.

Kızarmış gözleriyle bana baktı.
"Değilsin, biliyorum." Dedi.

"Korkuyorsun, biliyorum." Dedim karşılık olarak.

"Sen korkmaz mıydın?" Diye sordu gözlerime bakarak.

"Neden korkuyorsun Cas?" Dedim, anlamlı sözlerini duymak için.

"Kardeşini kaybettin. Bu cümleyi söylediğimde bile, içindeki sızıları hissedebiliyorum Dean. Peki ya sen kendini kaybedersen?" Dediğinde susarak onu dinlemeye devam ettim.

"Kendini boşluğa atarsan, kendinden uzaklaşırsan, kendini yalnız hissedersen? Ve bunun sonucu ben seni kaybedersem. İşte bundan korkuyorum."

Sözü bittiğinde, gözleri çoktan dolmuştu. Kendini zor tuttuğu belliydi. Ben ise onu hayranlıkla izliyordum.

Sen ve ben,
Gökyüzündeki yıldızlar gibi uyumluyuz.
Ay, Güneş'i sevemiyor benim seni sevdiğim kadar.
Seninleyken, güçlüyüm.
Kalbimin kaybolan bütün parçaları birleşmiş gibi.

"Atlatıcaz Cas." Dedim.

"İsmimin kısaltmasını sevdim." Dedi ve güldü. Normal bir gülüş değildi. Arkasında hüzün vardı.

"Bana kahvaltı hazırlamamışsın." Dedim ve güldüm.

"Kollarımdaki uyuyan güzeli uyandırmamalıydım." Dedi.
Gülümsedim.

"Sende işte bunu seviyorum Cas."
Meraklı bir şekilde bana baktı.

"Neyi?

"İyi geliyorsun bana. Sözlerinle,konuşmalarınla. Her şeyinle."

Yüzünde oluşan huzurlu bir gülümsemeyle, karşıma geçip ayakta durdu. Bende onun ani kalkmasından dolayı koltuğa yan devrilmiştim. İkimizde kısa bir sürede güldük. Kendimi düzeltip, koltukta oturdum.
Yavaş adımlarla yaklaşıp, bacaklarımın üstünde oturdu.

"Kahvaltıyı hazırlıycam. Sende yüzünü yıka ve güçlü ol." Dedi.

"Ben daha çok öpeceğini düşünmüştüm." Dediğimde ikimizde gülmeye başladık.

"Sanırım zamanı değil Dean." Dedi tekrar ciddileşerek.

"Zamanı beklersek, yaşayamayız hiçbir anı." Dedim. Az önce harika bir cümle kurduğumun farkındayım.

"Seninleyken, tüm korkukarımı bir kenara bırakıp, ele eleymişiz gibi hissediyorum." Dedim. Ve ikinci gol.

Bana masum bakışlarıyla gülümsedi.
"Biraz daha konuşursan buradan kalkamıycam Dean." Dedi.

Çapkın bakışlarımla ona baktım.
"Kes şunu çok tatlı oluyorsun." Diyerek ayağa kalktı. Bende gülerek ayağa kalktım ve mutfağa doğru ilerlemeye başladık.

O bir şeyler hazırlerken, öylece ona baktım. Çok güzel bir andaydık şuan.

"Mutfağa alış." Dedim gülümseyerek.

"Nedenmiş?" Dedi. Tatlı bir ses tonuyla.

"Çünkü burada sürekli yemek yapacaksın." Dedim.

"Dean böyle sözlerine devam edersen, sana saldırabilirim."
Dedi ve tekrar gülmeye başladık.

Her şeyi tamamladıktan sonra, masaya oturduk. Sam geldi aklıma. Onunla beraber otururduk hep bu masada. Ben öyle düşüncelere dalmışken üzüldüğümü anlamış olmalı ki elimi tuttu.

Başımı kaldırıp ona baktım.

"Sanırım aç değilim." Diyerek elimi çektim ve masadan kalktım.
Arkamda kırılan bir kalp bırakarak.

Koltuğun yanında duran çeketimi aldım.

"Ben dışarı çıkıyorum Cas. Birazdan gelirim."

Kendini zor tuttuğu her halinden belliydi. Bana baktı.

"Nereye gidiyorsun?"

"Biraz hava alıcam. Birazdan dönerim." Dedim.

Hiçbir şey söylemedi. Arkamı dönerek kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açarak dışarıya çıktım.

Tanrım. Ne yapıyordum ben? Evet şuan berbat bir durumdaydım. Sam ölmüştü. Fakat bunu Castiel haketmiyordu. Kendimi toparlayamıyordum. Onu kırmış olabilirdim.

Tekrar kapıyı açarak içeriye girdim. Girdiğimde aniden kapıya doğru döndü. Koşarak yanına gittim ve sarıldım.

"Özür dilerim."

Dolmuş gözleriyle bana baktı.

"Sorun değil. Seni anlıyabiliyorum Dean."

"Az önce elimi öylece çekip kalkıp gitmemeliydim."

"Sorun değil dedim sana. Sonuçta geri döndün beni düşünüp. Bu bana yeter." Dedi ve tekrar elimi tuttu. Bu sefer elini sıkıca tuttum.
Bir kaç dakika birbirimize öylece baktık. Gözlerindeki kırgınlığı görebiliyordum. İçimden kendime lanetler yağdırıyordum. Onun hassas bir kalbi vardı ve beni seviyordu. Böyle yapmamalıydım.

Onu kendime çekerek sarıldım. Oda bana sarıldı. Ben onunla bütünleşmiştim. İşte onu bu anda anladım. Geri çekildiğimde mavi gözleriyle bana baktı.

"Gözlerinle her zaman beni büyülüyorsun."

"Tamam artık dayanamıyorum." Dedi ve dudaklarıyla dudaklarımı birleştirdi. Onu ayağa kaldırdım ve öpüşmeye başladık.

Kısa bir süre sonra öpücükleri boynumda dans ederken, nefes alışlarım tekrar değişmişti.

Bir kez daha onu kendime çektim ve sıkıca sarıldım.

"Seni seviyorum tatlı şey." Dedim kulağına fısıldayarak.

"Bende seni seviyorum, hemde çok." Dedi.

Bölümün kısa gelmesinin sebebi yorumlar, beğeniler. Noldu size böyle? Sıkıldınız mı? Eğer böyle bir durum varsa bende yazmıyayım artık. Çünkü beklentilerim oluyor sizden ve karşılığını göremiyorum.

Lütfen, yorum istiyorum sizlerden çok hemde.

Bu arada hazır sevgi sözcükleriyle dolu bölüm yazmışken AngeList1 seni seviyorum ♡








Love, EverywhereHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin