#2

560 54 26
                                    

Bardağın dibinde kalan son birayıda içtikten sonra sonra hesabı ödemek için kalktım.

Başımı eğip cebimden parayı çıkardım. Başımı kaldırdığımda, Castiel önümde duruyordu.

"Paraya gerek yok. Ben ısmarladım." Dedi ve gülümsedi.
Ben ise biranın etkisiyle kahkaha attım. Salak gibi göründüğüme eminim. O ise bana gülümsüyordu.

Geldiğim andan beri sürekli tekrarladığı şey, gülümsemesiydi.

"Dostum olmaz ödemeliyim." Diyerek parayı uzattım. Eliyle elimi geriye itti.

"Israrları sevmem."

Her ne kadar ama deyip karşı çıksamda parayı kabul etmedi.

"Kabul etmemekte kararlısın."

"Israrları sevmem Dean."

"Peki. Bir daha ki severe böyle yapma."

"O zaman sen ısmarlarsın, ödeşiriz." Dedi ve gülümsedi.
Bende gülümsedim.

"Elbette."

"Görüşürüz Dean."

Bende ona karşılık görüşürüz dercesine gülümsedim. Arkamı dönüp, kapıya doğru ilerlerken nedense gülümsüyordum.

Kapının önüne geldiğimde açarak dışarıya çıktım. Hava soğumuştu. Çeketimin fermuarını çekip, yakalarını boynumu örtmesi geriye katladım.

O sürtüğün yüzünden, şuan eve gidebiliyor olabilirdim. Kendimle yalnız kaldıkça aklıma gelecekti. Bunu biliyordum. Lanet olsun!

Sam'e gitmeye karar verdim. Arabam yanımda olmadığı için yürüyecektim. Belki yürümek iyi gelirdi. Yol azda olsa uzundu ve düşünmek için zamanım vardı.

Sürekli her şeyi düşündüğümün farkındaydım. Konu ne olursa olsun saatlerce düşünen biriydim.

Yürümeye başladım. Etrafı hafif sis kaplamıştı. Böyle havalarda, kendimi korku fimlerindeymiş gibi hissederdim.

Peki şu an mutlu muydum?
İçimde resmen Üçüncü Dünya Savaşı yaşanıyordu fakat az önce bardayken gülüyordum. Ve zorla değil, içten gülüyordum.
O zaman mutlu mu sayılıyordum?

Mutluluk...
Belkide mutluluk, kelebek olup uçmasıdır ipek böceğinin.
Belkide beşikte uyuyan ilk çocuğuna bakmasıdır bir annenin.

Bana göre, bir acının bilincine varıp da onu dönüştürmektir.
Yaşamın sonsuzluğunda karar kılan bir umuda, denizden yükselen kokudur sabah karanlığında.
Kabullenmektir yani yaşamı, acısı ve sevinciyle aynı boyutta.
Yalnızca yaşamaktır belkide kim bilir.
Mutluluk ne yerdedir ne de göktedir.

Ben acı ile sevince çoğu kez aynı anda yaşamıştım. Az önce barda olan şeyde buydu.

Bar ve Castiel düşüncelerimin arasında vardı. Şuanlık anlam veremiyordum kafamda takılıp kalmasına. Sonuçta normal bir bardı ve gittiğim her barda böyle olmazdım.
Bu etkilenmemin sebebini bilmiyordum.

Yol boyunca düşünerek sonunda Sam'in evine gelmiştim.
Akşam saatlerinde, bu evi hiç sevmezdim. Gerçekten korkutucu bir görünüşü oluyordu akşamları.

Bahçeye girdim. Kapının önüne gelip, zile bastım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Sam karşısında beni gördüğünde çok sevindi.

"Dean!" Deyip bana sarıldı.
Geri çekildi ve içeriye girdik.

"Lisa yok mu?"

"O kaltağın adını bile duymak istemiyorum."

"Ne? Kaltak mı? Neler oluyor Dean?"

"Dostum aldatıldım."
Sam kocaman açılmış gözleriyle bana baktı.

"Hey aldatıldın mı? Lisa mı? Kafam karıştı. Anlat. Seni dinliyorum."

"Filmlerdeki gibi Sammy. Eve girersin ve boomm çırılçıplak bir şekilde bir adamla sevişiyor."

"O seni seviyordu Dean."

"Bende öyle sanmıştım."

"Bu ne zaman oldu?"

"Dün akşam."

"Neden hemen buraya gelmedin veya bana haber vermedin?"

"Kendimde değildim Sam. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Ve şuan bu konuyu konuşmak istemiyorum. Dünden beridir içiyorum. Uyumaya ihtiyacım var."

"Oh, peki. Odanı biliyorsun."

Sam'in yanından ayrılarak odaya geldim. Bu odaya geri döneceğemi hiç tahmin etmezdim. Masama oturduktan sonra aklıma Castiel geldi. Sürekli aklımda olmasına şaşırıyordum. Acaba mesaj mı atsaydım?

Cebimden telefonu çıkarıp, öylece ekranına bakıyordum. Biraz geçtikten sonra mesaj atmaya karar verdim.

Ben: "Selam mavi gözlü çocuk. *smile*"

Mesajı attıktan beş dakika sonra cevap geldi.

Casitel: "Seni tanıyor muyum?"

Ben: " Benim Dean."

Castiel: " Hey! Hemen mesaj atacağını düşünmemiştim. *smile* "

Ben: "*smile* "

Castiel: "Görünüşe göre eve gidebilmişsin. Çünkü ayakta zar zor duruyordun. *smile* "

Ben: " Ben iyiyim. Hâlâ barda mısın?"

Castiel: "Evet ama bir kaç saate kapanır."

Ben: "Anladım. *smile* "

Castiel: " Peki şuan nasılsın? Gülümseyebiliyor musun?"

Ben: " Evet."

Castiel: " Buna sevindim. *smile* Acılarını bastırmanın en iyi yolu budur."

Ben: "Bilmiyorum. Sanki anormal bir tepkinin içindeymişim gibi hissediyorum."

Castiel: "Ne gibi?"

Ben: " Sakinim. Bu anormal değil mi?"

Castiel: " Tepkisiz davranman güçlü olduğunu gösterir Dean. Artık üzüleceğini gülümse. Ağlarsan, kendine zarar vermiş olucaksın. Bu yüzden canın istemese bile gülümse. Böylelikle kendini güçlü hissediceksin."

Ben: " Yeni tanıştığın insanlara böyle moral vermeyi seviyotsun heralde. *smile* "

Castiel: "Bunu bir tek sana yaptım. *smile* "

Bu mesajından sonra, telefona bakakaldım. Şu an neden böyle bir tepki verdiğime anlam veremiyordum. Ama içimde bir yerlerde iyi hissediyordum.

Castiel: " Yarın bara tekrar gelir misin peki?"

Ben: "Tabi. *smile* "

Castiel: " O zaman ayrın seni bekliyor olacağım. *smile* "

Ben: " Anlaştık. *smile* "

Castiel: " Bu arada bana 'mavi gözlü çocuk' demen hoşuma gitti. * smile* *smile* "

Ben: " Gözlerin çok güzel. "(Sildi.)
Ben: " Gözlerini çok beğendim." (Sildi.)

Hadi ama! Sürekli yazıp, yazıp siliyordum. Sanki söylecem ne olucaktı? Kendimi cidsen çözememeye başlamıştım.

Castiel: "Orada mısın?"

Ben: "Evet, buradayım."

Castiel: " Şu an meşgulüm üzgünüm. *üzgün surat* Yarın, geldiğinde konuşuruz olur mu?"

Ben: "Sorun değil. Olur. *smile* "

Castiel: " Pekala. İyi geceler Dean. *smile* "

Ben: " İyi geceler Castiel. *smile* "







Love, EverywhereHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin