#Takipçi

54 3 0
                                    

"Türkiye'den geliyorum." dedi. Daha önce o ülkenin adını bir kaç kere duymuştum ve gezilecek çok yerinin olduğunu biliyordum ama hiç gitmemiştim.

"Güzel bir ülke olduğunu duymuştum ama daha önce hiç gitmedim."

"İstersen ben seni gezdirebilirim. Gezecek, görecek o kadar çok yer var ki." dediğinde gülümsedim. Çok içten birisine benziyordu. Konunun kapanıp konuşmanın sonlanacağından korktuğum için

"Ee? Tatil için falan mı buradasın?" diye sordum.

"Sanırım bundan sonra burada okuyacağım."

"Ah öyle mi? Seni daha çok görebileceğim yani?" dedikten sonra gülümsedim ve hemen arkasından "Kaç yaşındasın?" diye soruverdim.

"22 yaşındayım. Sen?"

"18. Hangi üniversite?"

"Miami Üniversitesi."

"Güzel bir üniversite olduğunu söylüyorlar. Burada mı başlayacaksın yoksa kalan kısmı mı burada okuyacaksın?"

"Ben tıp öğrencisiyim ve ilk 3 senemi Türkiye'de Ankara'da okudum. Kalan kısmını da burada okuyacağım."

"Tıp demek he? Vay be. Şu an çok etkilendim."

"Sen lisedesin sanırım?"

"Evet. Öyle. Benimde bir arkadaşım var Miami Üniversitesi'nde. Hukuk okuyor."

"Peki sen ne okumayı düşünüyorsun?"

"Ben işletme okurum büyük ihtimalle. Babamın otellerinin başına geçerim sanırım. Tabi çok istediğim bir şey değil ama olacak olan bu."

"Ne olmak istiyorsun? Eğer otelleri önemsemiyorsan, babanı dinlemek ve başına geçmek zorunda değilsin biliyorsun değil mi? Önemli olan mutlu olman, bu yüzden bana kalırsa istediğin bölümü seçmelisin."

"Ben konservatuar okumak isterim ama bu konuda yeteneğim var mı bilmiyorum."

"Denemeden öğrenemezsin değil mi güzellik?" dediğinde gülümsedim ve başımı salladım. Daha sonra aynı anda birbirimizin telefon numaralarını isteyince bu sefer ikimiz de kahkahalara boğulduk. Daha sonra çıkarıp verdiği telefonuna numaramı yazdım ve kaydettim. O sırada saatin 00.47 olduğunu gördüm.

"Tanrım." diye mırıldandıktan sonra Deniz'e telefonunu geri verdim ve

"Çok geç olmuş. Gitmem gerek. Görüşürüz Deniz." dedim. Doğru telaffuz edememiştim. Deniz gülmemek için kendini sıkarken

"Görüşürüz." dedi. Arkamı dönüp hızlıca yürümeye başladım. Ne diye saate bile bakmadan, gecenin bu saatinde evden o kadar uzaklaşıyordum ki sanki. Deniz'in "Clara!" diye seslendiğini duyunca ona döndüm. İşaret parmağında anahtarım sallanıyordu. Yanına gittim ve anahtarı aldım.

"Tanrım, çok şapşalım. Teşekkür ederim." dedim ve gülümsedim. Tam arkamı dönüp gideceğim sırada

"Çok dalgınsın. Seni evine bırakabilirim. Daha iyi bir işim yok." dedi. Tam itiraz edip gerek olmadığını söyleyeceğim sırada

"İtiraz kabul etmiyorum. Ee hadi ne duruyoruz" dedi ve güldü. Bende bir şey söylemedim ve sohbet ede ede eve kadar yürüdük. Eve geldiğimizde yaklaşık yarım saat geçmişti ama bana daha kısa gelmişti. Çok iyi ingilizce konuşuyordu. Bazen takılıp, düşünüyordu ama yine de çok iyiydi. Özellikle benim ispanyolca sadece bir kaç kelime söyleyebildiğimi düşünürsek o mükemmeldi. Teşekkür edip sarıldıktan hemen sonra geri çekildim. Daha yeni tanışmıştık ve fazla samimi davranmıştım. Bendeki bu cesareti çok içten ve neşeli birisi olmasına bağlıyordum. Kendimi ona yakın hissetmiştim bile. Ona döndüğümde

Çelişki ( Yeni )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin