"Bir tane nescafe alabilir miyim?"
Bana seslenen müşteriye döndüm ve "Hemen getiriyorum efendim."Siparişi yazdıktan sonra mutfak tarafına doğru yürüdüm. Şenay ablaya seslendim
"Şenay abla 4 numara çikolatalı pasta ve kola istedi, 10 numara bir nescafe ve 12 numara iki türk kahvesi istedi."
"Tamam. hemen hazırlıyorum."
Şenay abla siparişleri hazırlarken bende kafenin içine göz attım. Bugün çok yoğunduk. Bir masa boşalıyorsa hemen geri doluyordu. Sabahtan beri belim koptu ama müşteri bizim veli nimetimizdi . Ne kadar çok müşteri o kadar bahşiş demekti. Sabahtan beri bahşişlerim 200 tl'yi bulmuştu. Düşüncelerimden Şenay ablanın sesiyle koptum.
"İnci siparişler hazır ."
Şenay ablanın hazırladığı siparişleri alıp masalara götürdüm ve çalışmaya devam ettim.
Ah ben kendimi tanıtmadım değil mi? Adim İnci Kılıç. 27 yaşındayım ve bu kafede 3 yıldır garsonluk yapıyorum. Aslında Uluslararası İlişkiler mezunuyum ama iş bulamadım. Kpss' yi denedim o da olmadı. Aslında denemeye devam edecektim lakin evdekiler artık para getirmemi istedi. Üstüne birde zamanında aldığım öğrenci kredisinin ödeme zamanı gelmişti ve benim de çalışmam gerekiyordu. Bende iş ayrımı yapmadan burada çalışmaya başladım. Kendimi tanıtmaya devam edeyim. 3 kardeşiz. En büyükleri benim. Benden iki yaş küçük adı Petek olan bir kız kardeşim ve 20 yaşında üniversite okuyan erkek kardeşim Emre . Babam TCDD'den emekli, annem ise ev hanımı. Size onları anlatmayı isterim ama gelin siz onları kendiniz tanıyın.
Akşamın ayazında mahallenin yokuşunu tırmanıyorum. İşten çıkalı iki saat olmuştu ve ben mahalleme yeni ulaştım o da yetmezmiş gibi bir de bu yokuşu tırmanıyordum. Oh sonunda yokuşu çıktım ama pert oldum. Biraz daha yürüdükten sonra evime ulaştım. Biz iki sene önce gecekonduda oturuyorduk ama babam emekli olunca kredi çekti ve ev aldı. Apartmanın kapısına geldim ve kapıyı açtım. Şimdi kim beşinci kata çıkacak. Aslında asansörümüz var ama yönetici süs niyetine kullanıyor. Adam bir gün çalıştırıyorsa altı gün izin veriyor asansöre. Zaten sevmiyorum o buruşuk herifi. Hadi İnci çık şimdi bakalım beşinci kata.
Beşinci kata ulaşınca hemen bizim dairenin ziline abandım. Elimi zilde basılı tuttum. Annem
"İnci çek şu elini zilden!!' Diye bağıra bağıra geliyordu. Eee kadın biliyor doğurduğunu. Annem kapıyı açınca
"Kaç defa diyeceğim şu zile bir kere bas. Allah'a şükür kulaklarımız duyuyor ama bu gidişle sen sağır edeceksin."
"İyi akşamlar anne. Bende iyiyim sen nasılsın? Günüm çok iyi geçti anne sorduğun için teşekkür ederim."
"Edepsize bak bir de anneyle dalga geçiyor. İnci gir şu içeri yoksa koca kız oldu demem alırım ayağımın altına."
Ayakkabılarımı ve montumu çıkarttım. Annem
"Aç mısın?"
"Hem de kurt gibi"
"Sen gecikince biz yedik. Dolapta yemek var. Elini yüzünü yıka, ısıt ye."
Arkasını döndü ve salona gitti. İşte benim annem böyle bir kadın. Başkasının annesi olsa 'kuzum sen git elini yüzünü yıka ben hemen sofranı kurayım' der ama benim ki hep bir çemkirme içerisinde. Bazen üvey evlat olduğumu düşünüyorum. Bana yapılan muamelenin yarısı kardeşlerime yapılmıyor. Şimdi Petek veya Emre gelse suratı gülücükler saçar. Hemen sofralarını kurar ve muhabbet ederdi. Evin ilk çocuğu kıymetli olur derler ama bizim evde tam tersi. Benim dışında tüm çocuklar kıymetli. Şimdi diyeceksiniz ki bence abartıyorsun. Sevgili dostlar bu benim çocukluğumdan beri böyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNCİ (TAMAMLANDI)
General Fiction'İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri? Yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?' ÖZDEMİR ASAF