Acımasız Kehanet

520 215 175
                                    

Casper havlayarak yatağına doğru gitmekte olan Luke'un bacaklarına dolandı. Luke onu görünce yüzünde küçük de olsa bir gülümseme belirdi.

-Ah Casper! Özledin demek! Gel bakalım, yatmadan senin mamanı da ihmal etmeyelim.

Önde Luke arkada Casper mutfağa doğru ilerlediler. Mutfağı hayli genişti. Tabi Luke'un en sevdiği hobilerinden biri yemek yapmak olunca, mutfağını da özel olarak dekore ettirmişti. Gerçekten de şeflere taş çıkaracak derecede leziz yemekler yapıyordu. Gerçi ne o leziz tencere tencere yemekleri ne de mutfağının ortasında bulunan upuzun yemek masası bir işe yarıyordu. Yemeği yapınca masanın en başına geçer sessizce tek başına yemeğini yerdi. Gerçi buna alışmıştı ne de olsa 49 yıldır dünyada yalnızdı. Alışmaktan başka çaresi de yoktu anlayacağınız gibi...

-Al bakalım Casper, dedi gülümseyerek köpeğine doğru ilerleyen Luke.

Köpek mamanın kokusunu alır almaz Luke'a doğru koştu. Luke mama kabını yere bıraktıktan sonra yine sessiz adımlarla yatağının yolunu tuttu. Merdivenleri o sessizliğin içinde tek ses haline getirerek gıcırdata gıcırdata çıktı. Yatak odasının kapısına vardığında onu bir misafirin beklediğinden habersizdi.

Kapıyı açtığında görmeye alışık olduğu siyah ve gri arası bir renge çalan karaltı halindeki siluet karşısındaydı.

-Niye geldin? Ben sana görevimi yapacağım demiştim, dedi Luke oldukça sinirli bir halde.

-Senin görevin olduğu gibi benim de bir görevim var ve 179 yaşına gelenleri uyarmakla mesulüm, dedi siluet her zamanki sakin ve robotumsu sesiyle. Luke ona bu yüzden hep duygu yoksunu mahluk derdi içinden.

-Galiba beni anlamıyorsun. Her yalnız oluşumda yanımda ya da beynimin içinde bitmenden bıktım. Görevimi biliyorum, diye çıkıştı Luke.

Sesi öyle sert çıkmıştı ki evde yankı yapmıştı.

-Biliyorum ama hiç bir gelişme göremiyorum. Daha insanlarla iletişiminde bile güçlük yaşayan birinden böylesine bir görevi yapmasını ummak da saçmalık oluyor, dedi siluet.

Dedikleri doğruydu, insanlarla iletişimi bir türlü akıcı hale gelmemişti. Onlardan ve yaptıklarından iğrendiği içindi belki de. Yıllarca ülke ülke dolaşmıştı. Şimdi Amerika'daydı ve 180'ine sadece 2 ayı kalmıştı. Nasıl başaracağını o da bilmiyordu ama yapmalıydı, yapmak zorundaydı yoksa onun tabiriyle bir hiç olacaktı.

-Bak yarın yeni transfer olduğum okula başlayacağım ve bu son şansım, kaç okul değiştirdim hatırlamıyorum bile. Ama artık sona geldim farkındayım her şeyin, 2 ay içinde başaramazsam bir hiçim hiç.

-Luke saygını koru lütfen. Karşında kimin olduğunu unutma. Ben seni uyarmakla görevliyim.

Siluetin sesi öyle sert ve duygusuzdu ki bu sefer, belli ki gerçekten onu kızdırmıştı.

-Peki, peki. Yeter artık hadi git!

-Görüşeceğiz Luke, dedi siluet ve hızla kayboldu.

Luke'un gözleri dolmuştu. Dayanamıyordu artık. Yorulmuştu her şeyden. Bitsin istiyordu. Niye bu dünyada normal bir insan olarak doğmamıştı ki. Hep sıcak bir ailenin hayalini kurmuştu. İnsanlarda imrendiği sayılı şeylerden biriydi bu, aile... Onun ailesi hiç buradakiler gibi değildi. Sadece aynı ortamda yaşayan bir gruptan farksızlardı. Bu dünyadaki yaşamı bu yönüyle çok beğeniyordu. uraya gönderildiğinde 130 yaşlarındaydı, yani normal bir insana göre 13 yaşında bir çocuktu. O seçilenlerdendi. Ailesini geride bırakıp Dünyaya gelmişti hem de ne umutlarla. İlk zamanlar görevi başaracağına emindi ama her geçen yıl onun omuzlarına bir kat daha ümitsizlik yüklemekten başka bir işe yaramamıştı. Büyümesi zaten dünyadakiler gibi olmadığı için sürekli okul değiştiriyordu. 1835'ten bu yana dünyadaydı. Çok şey görüp geçirmişti. Oysa ki tek bir görevi olmasına rağmen başaramıyordu bir türlü. O görev ne mi?

SecretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin