İlk Samimi Sohbet

71 43 8
                                    

  Zil çaldığında su içmek için çantama bakmıştım ki, hay aksi.. Su şişemi getirmemiştim. Almak için mecburen kantine gitmeliydim.

  Yorgun adımlarla kantine doğru yürümeye başladım, bir yandan da av avcı meselesini düşünüyordum. Olacakları kafamda tartıp biçiyordum.

  Kantinden suyu almıştım ve tam sınıfa dönecektim ki bir "pat!" sesi.. O da neydi? İstemsizce, "Ayh!" diye bir ses çıkardım. Sanırım birine çarpmıştım. Üzerinde bordo bir kazak vardı ve sıcacıktı. Kafamı kaldırınca şaşkın şaşkın bana bakan bir çift siyah gözle göz göze gelmem bir oldu. Bu oydu. Daha saniyeler geçmeden dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı. Neden o olmak zorundaydı ki? Hele de okuldaki onca kişi arasından çarpacak bir o mu kalmıştı? Off!.

  "Ya bravo, koskaca okulda ilk kez birine dalgınlıkla çarpıyorum ve ne hikmetse o da sen oluyorsun." bunları söylerken umursamaz ve bıkkın bir şekilde gözlerimi devirdim.

  Ona baktım alaycı gülümsemesi kaybolmuş ve düşünceli bir hali vardı.
  "Şey..."
  Buna ne olmuştu böyle? Hatta bakışları öyle bir hal almıştı ki, bir an için hüzünlü olduğunu bile düşünebilirdim. Onu dikkatli bir şekilde süzdüğümü fark etmiş olacak ki, bakışları kaçırdı. Sanki bir şeyi gizler gibi ya da bir şeyi belli etmemeye çalışır gibi bir hali vardı. Anlam verememiştim.

  Bana doğru bakmadan konuşmaya başladı. "Ben fark etmedim. Hem çarpan sensin, ben değil. O kadar dalmışsın ki, önüne bile bakmıyorsun."
  Bak işte bu konuda haklıydı. Dünkü meselelere o kadar kaptırmıştım ki kendimi, etrafımdakilere bile dikkat etmiyordum. Ama yine de altta kalmayacaktım, bu ukala bozuntusuna.

  "Tamam ya, ne çok abarttın. Ukala ne olacak! Kusura bakma bayım, sana çarpmış olmamın şanssızlığına ver." bu kes alaycı bakma sırası bendeydi ve tüm kozumu onun üstünde oynuyordum. Heheh!

  "Bana ukala diyene bak. Laf sokmada kendini geliştirmişsin bakıyorum da. İki laf bile etmeden kavgaya sarıyorsun." sanki gözleri beni delercesine bakıyordu. Ukala şey, ne yaptı etti yine üste çıkmayı başardı. Ama şöyle bir düşündüm de gerçekten laf dalaşı olmadan iki çift laf dahi etmemiştik. Ama benim ne suçum vardı ki? O da bu kadar ukala olmasaydı. Sinir şey.. Ama onda farklı bir şey vardı bence, bir insan ukala olsa da beni bu kadar sinir etmezdi. Sanki o tehlikeydi ve bende de ondan kaçma isteği uyandırıyordu. Belki de bu yüzden ona karşı gardım hiç düşmüyordu. Of bilmiyorum. Buna pek kafa yormak da istemiyordum. Kısa.yola başvurup onun sadece beni sinir eden bir varlık olarak görüyordum. Neyse, neyse.. Bu kez insanlık bende kalsın. Belki düzgünce sohbet edebilirdik.

  "Peki madem, sınıfa gitmek yerine biraz kantinde oturup belki bir ilki gerçekleştirerek doğru düzgün sohbet edebiliriz." bunu söylerken sol kaşımı kaldırarak ona bir bakış attım.

  Beni şaşırcasına kibar bir ses tonuyla "Peki, matmazel." dedi.

  İlerideki masaya doğru yürürken bir yandan da göz ucuyla ona bakıyordum. İfadesi alaycılıktan ziyade ciddi bir haldeydi. Masadaki sandalyeye oturunce o da karşımdaki sandalyeye oturdu.

  "Ne arzu ederdiniz bakalım?"
  Açıkçası onun bu haline şaşkındım. Hiç böyle nezaketli ve kibar bir kişiliğinin de olacağını tahmin etmezdim. Onu inceliyordum ki, bir an göz göze geldik. Gözleri simsiyahtı. Sanki bir anda beni bu dünyadan alıp farklı bir dünyaya çekiyordu. Göz bebeklerinde kaybolsam, kendimi bulamayacakmışım gibi hissettiriyordu. O an içimden biri vururcasına ses geldiğini fark ettim. Bu kalbim olsa gerekti. Sanki ritmi düzeni bozup isyan edercesine hızlanmıştı. Gözlerimi kaçırmayı istedim ama hapsolmuşçasına yapamıyordum. Sanki kalbim ve gözlerim beni dinlemiyor, ihanet ediyorlardı. İfadesine dikkatle baktım, o da ben gibi düşünceler içerisindeydi. Şu an tek isteğim kalbimin sesinin ona ulaşmamasıydı.

SecretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin