Medya:Deniz'in rüyasıBoş bir odanın içerisinde kendimi gördüm. Beyazlarla döşenmiş soğuk bir odaydı. Üşüyordum. Birinin gelip üzerimi örtmesini bekledim çaresizce.
Boğazım kurumuştu ve su tek kurtuluşum gibiydi. Belimde bir el hissettim ama hareket edemeyecek kadar bitkin di bedenim.
Tanıdık koku doldurdu tüm odayı. Nefesi saçlarıma çarpması beni daha çok uykuya itiyordu.Onun hayalinin ne işi vardı burada? Bilmiyordum. Rüyama alacak kadar önemsemişmiydi onu bilinç altım? Tek bildiğim buna ihtiyacım vardı.
Sessizlik ürkütücüydü. Kulağıma fısıltılar gelmeye başladı sonra. Duymakta zorlanıyordum.
Üzerimde yılların biriktirdiği yorgunluk vardı sanki. Uyanmayı istiyordum ama birşey göz kapaklarımı ağırlaştırıyor, beni uyumaya zorluyordu.Kollarıyla belimi daha da sıkı kavrayıp, sırtımı göğsüne yasladı.
O uyuşturucu sesiyle kulağıma fısıldadığı cümlelerden duyabildiğim ise "Çok fazla uyumadın mı? Uyan artık Deniz... Bak sana ihtiyacım var güzelim!" Oldu.Kuzey'den
Beklemek insanı yaşlandıran bir eylemdi kesinikle. Bugün dördüncü gündü ve Deniz hâlâ uyanmamıştı. Doktor ameliyatın iyi geçtiğini söylediğinde herkezin içini büyük bir huzur kaplamıştı. Ama ben hâlâ tedirgindim. O gözlerini açana kadar da böyle olmaya devam edecektim. Aslında durumu iyiydi. Ama kendini uyumaya zorluyordu. Bünyesine fazla gelmişti yaşadıkları. Kaçırıldığında yeterince korkmuştu zaten, bunu gözlerinde görebilmiştim. Kafasına aldığı darbe, kanına dolan ağır madde, saatlerce o soğuk rutubetli odada kalması ve geçirdiği ağır ameliyat onu uyumaya zorlamıştı. Ben... ben sadece korkuyordum! Ya uyanmazsa?
Doktorun odasından çıkarken söylediklerini düşünüyordum.
"Ameliyat başarılıydı, şimdiye kadar uyanması gerekirdi. Ama sanırım küçük kızın uyumuya ihtiyacı varmış. Bir haftaya kadar uyanmazsa beyinde kalıcı hasarlar oluşabilir. Beklemekten başka yapabileceğimiz birşey yok, sizler yani sevdikleri onu tetikleyip uyandırabilirsiniz. Söylediklerinizi duyuyor olması ona güç verir."
Hastanenin kantininden aldığım kahvelerden birini, koridorda uykusuzluktan gözleri morarmış Nisa'ya uzattım. Elimden aldıktan sonra tesekkür ederek Mert'in yanına adımladı.
Mert de berbat haldeydi, tıpkı diğerleri gibi. Diğer kahveyi vermek için gözlerim Deryayı aradığında, beyaz yatakta en masum haliyle uyuyan Denizin yanında olduğunu gördüm. Elini sımsıkı tutmuş, birşeyler söylüyor ve ağlıyordu. Onları camın arkasından izlediğim için ne söylediğini duyamıyordum.Derya o gece haberi alınca mahvolmuştu. Tek fark ise o ve Nisa duygularını saklamadan hareket ederken biz yani Mert ve ben kendi içimizde boğuluyorduk.
Her gün Denizi ziyaret etmek için bir sürü kişi geliyordu. O çevresindekiler tarafından seviliyordu, benim gibi değildi. Üvey annesi günde bir kaç kez uğrayıp haberdar olmaya çalışıyordu. Her geldiğinde Deryayı dinlenmesi için eve götürmek istiyordu ama boşuna çabalıyordu.
Eyüp Kaya yani babası sadece ameliyatın olduğu gün gelmişti. Hiç mi merak etmiyor diye sordum kendime. Kesinlikle Deniz gibi bir kızı haketmiyordu.Odanın kapısını yavaşça açarak içeri girdim. Derya ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı ve bir hıçkırık kaçtı dudaklarından. Adımlarını hızlandırıp yanına gittim. Elimi omzuna koyup teselli etmeye çalıştım ama nafileydi. Böyle durumlarda ne yapacagımı da bilmezdim hiç. Gerçi ben neyi biliyordum ki zaten!
Öylece Denizin rengi atmış yüzüne baktık bir süre. Daha sonra Derya babasını araması gerektiğini söyleyip çıktı odadan.
Saat öğleden sonra üç olmuştu. Odada kasvetli bir hava hakimdi. Gözlerimi odada gezdirdikten sonra Denizle buluşturdum. Yüzü iyice solmuş ve zayıflamıştı. Dudakları pembenin en güzel tonuyken biraz çatlamıştı. Nefes alması için ağzına yerleştirdikleri hortumu çıkarmışlardı neyseki.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey'in Deniz'i
Novela JuvenilKendiyle konuşabilmeyi bir yetenek sanan Deniz,aslında yıllarca kiminle konuştuğundan habersizdi. Denizi görmeye cesareti olmayan Kuzey,daha fazla kaçamayacaktı. Öyle bir aşktı ki onlarınkisi Kuzeyde bir Deniz kadar derin, soğuktu. Saklı gerçekl...