Bölüm-13-

238 70 9
                                    

Medya:Deniz

Gözlerim kapanmaya başladığında lanet ettim. Gördüğüm en son şey bana bakıp sapıkça sırıtan adamdı. Ahh! Lanet olsun! Kafam o taşa çarpmamalıydı.

--------------

Kuzey'den

Alışveriş merkezinin önündeki o müthiş kalabalığın arasından taksiye atıp götürmüştü ufaklığımı. O piçin Deniz'in boynunu çizdiğini görünce hiç olmadığı kadar bir endişe kaplamıştı bedenimi. Polisin teki beni durdurmasa o adamı o bıçakla delik deşik edebilirdim ama  istediğini alamazsa Denize zarar  verebilecegini söylemişti ve onu daha fazla tehlikeye atmak istememiştim. Zaten benim yüzündem bu haldeydi.  Onu kızdırmıştım. Bana olan öfkesiyle dalgınca yürüyerek kendini o piçe yem etmişti. Keşke dedim içimden.  Keşke o kitapçıda kendime engel olsaydım ve öpmeye çalışmasaydım.  Ama aptal gibi birde yaptığımın yanlış olduğunu düşünüp ani bir karar değişikliğiyle vazgeçmiştim. Ve Deniz onunla oynuyorum sanmıştı. Farkında değildi ama asıl o benimle oynuyordu.  Ona olan bakışlarımdaki hayranlığı görmüyor olamazdı değilimi? Görmüyordur o küçük cadı dedim yine kendi kendime. Zeki olmasına rağmen isteyince ne kadar aptal olabiliyordu. 
Kitapçıda bana kızgın kızgın bakan yüzü geldi aklıma. Onu öpmeyince 'Aptal herif' diye bağırışı.. Bir dakika! Onu öpmemden rahatsız olmayacakmıydı yani? Bunu o titreyen vücudundan nasıl anlamamıştım ben?  Oysa belki istemez diye vazgeçmiştim.  Sonuçta beni daha yeni tanıyordu. Ahh! Isırarak kanattığı dudağı! 
Yüzümde oluşan tebessümü hemen sildim. Şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi.  Deniz tam anlamıyla tehlikedeydi ve kahretsin ki bu benim yüzümdendi!
O Sinamaya giderken bende yanında gitmeliydim.  Ama yine aptallık yapıp onun için cikolata almaya gitmiştim. Nutella ya bayılıyordu küçük cadı. Mert öyle söylemişti. 
Şuan benden nefret ediyor olmalıydı.  Kim bilir nasıl küfürler ediyordur  bana o küçük aklıyla.
Arabaya binmeden önceki yüzü geldi bu sefer de aklıma. Dehşetle bakıyordu, korktuğu o kadar belliydi ki. Ona korkmamasını söylediğimdeki rahatlayışı.. Bana güveniyordu. Hemde kısa zaman önce tanışmış olmamıza rağmen!

Şuan ise polisleri takip ederek Denize ulaşmaya çalışıyordum. Bir kaç kilometre ileride ise Denizin içinde bulunduğu araba vardı.

Elimden geldiğince hızlı gidiyordum ama bu engebeli yolda bu hiçte kolay olmuyordu. Önümdeki iki polis arabasını sollayarak adamları takip etmeye başladım. Vay canına cidden iyi araba kullanıyordum. Buna bir ara sevinecektim.
Adamlar sağa dönüp bir orman yoluna saptığında bende peşlerinden gittim. Ne yapmaya çalışıyordu bu serefsizler? Denizin korkudan ağlıyor olma düşüncesi beni delirtiyordu. Sinirden gaza daha da yüklendim. 

Aynadan arkaya baktığımda polislerin gelmediğini gördüm.  Tabi ya! Sağa döndügümüzü göremeyip düz gitmiş olmalılardı. Telefonumu alıp polisi haber vermek için aradım.

Önüme çıkan bir gölgeyle ani fren yaptım. Lanet olsun az kalsın eziliyordu aptal köpek! Hemen önümden çekilmeliydi yoksa adamları kaçıracaktım.  Yaklaşık 3 dakika sonra üstün çabalarımla sürmeye devam ettim. Köpek yavruydu ve arabanın ışığını güvende bulmuş olacak ki önünden çekilmedi bende inip onu arabaya aldım.

Önüme iki ayrı yol çıkınca bildiğim tüm küfürleri ettim. Hangisine girmişlerdi şimdi bunlar? Toz bulutunun olduğu yoldan ilerledim.  Inşallah doğru tahmindir. O üç dakika bana çok şey kaybettirmisti.

Biraz ilerimde eski bir insaat göründü onun hemen önünde de o malûm araç. Durmuşlardı, demekki izlerini kaybettirdiklerini falan sandılar. 
Sürmeye devam ederken torpidodan silâhımı alıp hazırlandım. Olacaklar Denizi biraz korkutabilirdi ama onun iyiliği içindi tüm bunlar.

Arbaya yeterince yaklaşıp durdum. Iceride biri varmış gibi görünmüyordu.  Hızla arabadan indigimde sinirle bir iki kez vurdum tekerleğe. Kahretsin! Kimse yoktu burada! Tüm gücümle "Deniiz?" Diye bağırdım. Sesim bu boş alanda yankılanmıştı. 

Çok geçmeden polis arabaları geldi ve etrafı aramaya başladılar.

İki saat geçmişti neredeyse.  Gece yarısı olmustu. Bu karanlıkta onları bulmak kolay değildi.  Değil onları bulmak bir iz bile bulunamamıştı. 

Polisler ormana dağılırken bende tekrar yıkık inşaata girdim. Burayı aramışlardı ama tekrar bakmaya karar vermiştim.  Üst katları ararken deli gibi bağırmayı da ihmal etmiyordum tabi.
"Deniiiz?"
"Deniiiizz?"
Cevap yok! Elimi hızla saçlarımdan geçirip aşağı indim. Giriş katındaki küçük kapı dikkatimi çekince oraya doğru yöneldim.  Hâlâ bağırıyordum.  Bir yerlerden 'buradayım' diyerek çıkacakmış gibi geliyordu.

Küçük ahşap kapıyı açıp merdivenlerden aşağı indim. Buraya da bakmışmıydı acaba polisler?

Gördüğüm manzara karşısında bir yandan deli gibi sevinirken bir yandan da öfke tüm vücudumu ele geçiriyordu. Onu nasıl bu hâle getirebilmişler di? Kesinlikle ödetecektim! Kesinlike!  Ama baskın olan Denizi bulmamdaki sevinç olduğu için öfkemi siktir edip onun yanına gittim hızla.  Acı çekiyor gibiydi. Gözlerini zorlukla açtığı belliydi. Onu kollarıma alırken "Kuzey" dedi fısıltıyla.
"Şşht! Tamam güzelim geçti, buradayım, geldim." Dedim güven vermek istercesine. Zorlukla gülümsedi ve "Geldin" diyerek gözlerini kapadı. 

Onu hızla buradan çıkarıp hazırda bekleyen ambulansa götürdüm. Cidden kötü görünüyordu ve bu beni kahrediyordu.  Başına açılmış yara kendini belli etmek istercesine hâlâ kanarken sol kolunda bir lastik ve iğne izi vardı.
Onu acı çektiğini bilmek bana da, damarlarımın arasında dolaşan uçları sivri iğneler varmış gibi hissettiriyordu.
Bir an önce eskisi gibi gözleri kısılarak gülmesi için nelerimi vermezdim. 

Iyi okumalar.

Oylamayı unutmayın.


Kuzey'in Deniz'iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin