Medya;Kuzey
Tam bir hafta geçmişti. Bugün gelen adamlara şirketi ve Istanbulu gezdirecektim. Adamları iyice araştırmış ve şirket hakkında bilgi edinmiştim. Bu sefer babamı şaşırtmak istiyodum. Birşeyleri başarabildiğimi görmeliydi. Bir saate sirkette olmam gerekiyordu.
Boydan aynamın karşısına geçtim. Giydiğim dar, bordo (itiraf etmeliyim biraz da kısa) etegimin üstüne krem rengi bir gömlek gitmiştim. Ayağımdaki topuklularla 1. 70 falan olabilmiştim. Ahh Kuzeyin de dediği gibi ufaklıktım sanırım. Herzamanki gibi ördüğüm saçlarımı açtım ve hafif bir makyaj yapıp, sonunda evden çıktım.
Koşuşturarak merdivenleri çıkarken sövmeden edemiyodum. Bu Istanbulun trafiği insani öldürürdü. On dakika gecikmiştim. Kahretsin! Nefes alış verişimi düzene sokarak açık kapıdan içeri girdim. Doğru odaya geldiğimden şüphelenmeye başlamıştım çünkü üç kişi geleceklerdi ama şuan karşımda bana sırtı dönük, camdan dışarı izleyen,genç yaşlarda biri vardı. Varlığımı belli etmek istercesine öksürdüm. "Kusura bakmayın, biraz geç kaldım. Malum istanbul.." cümlem yarıda kesilmişti. Onun burada ne işi vardı? Ahh takım elbise çok yakışmıştı. Eliyle saçlarını geriye doğru taradı, dudağını yalayıp gülümsedi. Bana böyle yapmaya hakkı yoktu. Ve "bilirim bilirim trafik!" Dedi. Şok olmuştum ama onun yüzünde hiç şaşırmışa benzer bir ifade yoktu. Hep olduğu gibi fazla rahattı. "Senin burada ne işin var?"dedim şaşkınca. Mavi gözleriyle beni baştan aşağı süzdükten sonra kafasını onaylamazca salladı. "Yeni ortağınıza böyle mi davranıyorsun ufaklık? " hadi canım! Ciddi olamazdı! Ben şimdi bütün günümü bununla mı geçirecektim? Daha da önemlisi bir hafta boyunca o üç adamı araştırarak gecirmisti. Yazık oldu o kadar çalışmaya! Yüz ifademe sırıtıp, koltuğa oturdu. "Niye böyle bir şirkete senin gibi bir beceriksizi almışlar ufaklık? " Kaşlarımı çattım ve dikildiğim yerden ayrılıp masaya doğru ilerledim. "Birincisi Kuzey Bey bana ufaklık demeyi kesin! Ikincisi de burada çalışmıyorum, babamın şirketi ve sadece bu saçma iş için görevlendirdim." Sırıtışı genişledi. "Kuzey bey? Bunu sevdim Deniz hanım." Biraz daha rahatlamıştım. "Şimdi cidden burada ne işin var?" Koltukta iyice yayılıp "Meraklı değilim burada olmaya. Babamın işleri! " deyince istemsizce güldüm. Dünya küçüktü. Heryerde karşıma çıkması iyiye mi yoksa kötüye mi işaretti?
"İkimizde kurbanız yani?"
"Aynen öyle!"
Derin bir nefes aldım. Daha önceden tanıştığımıza göre, sadece bu görüşmenin iyi geçtiğine ve ortaklığın kabul olunduğuna dair imzayı atabilirdi ve bende bu günden en başında kurtulurdum. Temiz iş."Hımm. Tamam o zaman şu imzayı at da ikimizde kurtulalım." dedim kararlı bir sesle. O da aynı kararlılıkla "Yoo!" dedi. "Ne demek yoo?" diye cirkefleştim. Bir ayağını erkeksi bir şekilde diğerine attı, sol kolunu koltuğun sırtına yasladıktan sonra bana sırıtıp "Diğer adamları nasıl ağırlamayı plânladıysan beni de öyle ağırlayacaksın ufaklık! Yoksa o imzayı asla atmam!" Sinirden boynum kasılmaya başlamıştı. "Şaka falan yapıyo olmalısın dimi Maviş? " dedim gülümseyerek. O da sırıtarak cevap verdi "Maviş? Bak bunu sevmedim. Kuzey Bey daha iyiydi." Sevmediysen hep derim o zaman diye geçirdim içimden, devam etti "Şaka falan yapmıyorum ufaklık gayet ciddiyim. Ayrıca üstündekiler hiç yakışmamış." deyip koltuktan kalktı. "Bak sen benim fena sinirimi bozuyosun!" diye tısladım. Sırıttı. Bu çocuk sırıtmaktan başka birşey yapmazmıydı yahu?
"Sende geliyomusun yoksa babana gidip kızın beceriksizin teki mi diyeyim?" Tabikide böyle bişey yapmasına izin veremezdim.
"Yürü başımın belası! "Bütün şirketi gezdirdim. Ben asansöre binmediğim için o da benimle beraber merdivenlerden çıktı demek isterdim ama asansörle çıktı tüm katları öküz. Bide benimle dalga geçmişti utanmadan. Asansörden korktuğumdan değil tamamen tercih meselesi. Öğlen olmuştu yanlız başıma kahvaltı yapmayı sevmediğim için deli gibi acıkmıştım. Benden bir kaç adım ileride terasa doğru yürüyen Kuzeye baktım. Yakışıklı olduğu kadar da gerizekalıydı çünkü sabahtan beri ilgisizce ve bıkmadan bütün şirketi gezdirtmişti bana. Adımlarımı hızlandırıp kolundan tuttum. "Ya yeter! Öldüm yorgunluktan ayrıca acıktım. Hadi imzala şu kağıdı herkez kendi işine baksın! " çatık kaşlarımla söylediğim cümleye gülerek cevap verdi "İyi o zaman acıktıysan bizde yemek yeriz." deyip göz kırptı. Sakin ol Deniz o şuan hiçte tatlı değil! Sana eziyet ediyo !
Derin bir nefes alıp "İmzalasan ölürmüsün be adam?" dedim. "Kızım sen gelen adamlara şirketten sonra İstanbulu da gezdirmeyecekmiydin? Gezdirecektin ! Ee ? Bana Istanbulu gezdirirken yemek te yeriz."
Şimdi sinirden delirecem. "Ya ben sana İstanbulun nesini gezdireyim? Benden iyi biliyosundur her yeri!" Sırıttı "İyi o zaman ben seni gezdireyim." Dediğinde gözlerimi devirdim. Amacı neydi bunun?"Dalgamı geciyosun? "
"Yoo çok ciddiyim. O kağıdı saat sekizden önce hayatta imzalamam!"
Konuşurken, pardon tartışırken terasa çıkmıştık. Cebinden çıkardığı sigarasını havalı bir şekilde yakıp içmeye başladı. Bir süre onun sigara içişini izledim. Her zaman erkeklere sigara içmeyi yakıştırmışımdır ama ona çok fazla yakışıyo gibiydi. Neyse.
Bugün yapacak hiçbir işim olmadığından bide mecburiyetten teklifini kabul ettim.
"Tamam istediğin gibi olsun yanlız bir şartım var " dedim sorarcasına. Gözlerini manzaradan ayırıp bana baktı. O an sadece öylece bana baksın istemiştim.
"Babama işimi çok iyi yaptığımı falan söyleyeceksin yani beni övüceksin " dediğimde güldü.
"Tamam ufaklık ağlama! Babamla konuşurum o söyler. " dedi bende gözlerimi devirmekle yetindim.Lütfen vote ve yorum!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzey'in Deniz'i
Dla nastolatkówKendiyle konuşabilmeyi bir yetenek sanan Deniz,aslında yıllarca kiminle konuştuğundan habersizdi. Denizi görmeye cesareti olmayan Kuzey,daha fazla kaçamayacaktı. Öyle bir aşktı ki onlarınkisi Kuzeyde bir Deniz kadar derin, soğuktu. Saklı gerçekl...