Soomin'in Ağzından
Taehyung'un söylediği yere varıp beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra yüzünde siyah bir maskeyle bana doğru geldiğini gördüğümde hiçbir şey söylemeden kolumdan çekiştirmeye başladı.
Beni karanlık, soğuk bir binaya soktu, korkmaya başlamıştım. Merdivenden çıkarken etraf git gide aydınlanıyordu. Odalardan birine götürdü, maskesini çıkartarak bana gülümsedi. Beni odada bırakıp kendisi çıkarken arkama bakmamı istedi ve kapıyı kapattı.
Arkama dönüp baktığım da odanın diğer bir ucundaki Jimin ile göz göze geldim. Aramızdaki mesafeleri kapatmak adına bana doğru yaklaştı, birkaç metre kaldığında eliyle yeri işaret etti. Karşılıklı yere oturduk.
Oturduğumda dizlerimin titrediğini hissettim, yüzü karşımdaydı o güzel gözleriyle bana bakıyordu. Heyecandan dilim tutulmuş gibiydi. Nasıl konuşacağım dedim içimden, nasıl söylediklerine cevap vereceğim, ya heyecandan bayılırsam?
"Seni buraya kadar yorduğum için özür dilerim." Bir süre dediklerini algılamaya çalıştım çünkü şu an beynim işlevini yitirmiş gibiydi.
Daha önce binlerce kere düşündüğüm şeye bu sefer kesin bir kanaat getirdim; Jimin'in sesi bu dünyadaki en güzel sesti.
Utandığını hissediyordum, konuşurken gözlerime bakmamıştı. Ben ise tamamen bir domatese dönüşmüştüm onun yüzüne bakmak, onun sesini duymak tamamen rengimin değişmesine neden oluyordu.
"Ö-önemli değil." Kekeleyerek konuşmuştum, dikkatini çekmiş olacak ki yere bakan yüzünü kaldırıp gözlerime baktı.
"Heyecanlandın mı? Ben özür dilerim." Bu sefer de neden sürekli özür dilediğini algılamaya çalıştım asıl ben özür dilerim Park Jimin, değerli zamanını çaldığım için.. Bunların hiçbirini hak etmediğimi düşünüyordum ben sadece bir fandım tüm bunları yaşamak benim için fazlaydı, çok fazla...
"Taehyung seni buraya getirmek için ne söyledi bilmiyorum, umarım fazla saçmalamamıştır." gülümsemeye çalıştı.
"Jimin..."
"Adımı çok güzel söylüyorsun Soomin."
Cümlesini bitirdiğinde ağlamaya başladım, evet ağladım. Bir aptal gibi görünmeyi göze alarak ağladım. Kendimi tutacak gücüm kalmamıştı.
Gözyaşlarım akarken konuştum:"Neden bana iltifat ediyorsun?"
"Peki sen neden beni her gördüğünde ağlıyorsun?"
Elimle yüzümü kapattım, Jimin'in güzelliği karşısında kendimi yeterince çirkin hissediyordum zaten, bir de beni ağlarken görmesini istemezdim.
"Hâlâ anlamadın değil mi?"
"Anlamadım Jimin, özür dilerim ama anlamadım. Neden bana böyle davranıyorsun?"
Oturduğu yerden bana doğru yaklaştı, elini yanağıma koydu, hafifçe elini hareket ettirerek gözyaşlarımı sildi. Elini çektiğinde Jimin'in dokunduğu yerde bir uyuşma olduğunu hissettim. Dokunduğu yerden tüm vücuduma elektrikler yayılıyordu. Yaşıyor olup olmadığımın farkında bile değildim.
"Seni seviyorum Soomin, nasıl anlamadın bilmiyorum ama seni seviyorum."
"Hiç sevilmemiş biri sevildiğini nasıl anlar ki Jimin?"
"Sana hissettireceğim Soomin. Bugüne kadar nasıl bir hayatın vardı, neler yaşadın bilmiyorum ama bütün yaralarını sarabilirim. Sana bütün sevgimi verebilirim. Söz veriyorum bir daha ağlamamanı sağlayacağım."
Biraz duraksadıktan sonra yutkundu ve konuşmaya devam etti:
"Ben bir idolüm Soomin, yapmamam gereken şeyler var, kısıtlandığım durumlar ve uymam gereken kurallar. Bu yüzden normal çiftler gibi sürekli buluşacağız, sürekli sana mesaj atacağım diyemem. Ama şunu söyleyebilirim; her zaman seni seveceğim."
"Ten tene olmak şart mı Jimin? Yürekler birbirine değse olmaz mı?"
Ayağa kalktı, ne yapacağını izliyordum. Elini bana doğru uzattı, elinden destek alarak bende ayağa kalktım.
Bana doğru adım attığında kalbim duracak gibiydi, biraz daha yaklaştığında ise kalbim çoktan durmuştu. Yüzüne bakmamak konusunda kendimle savaşırken onun bakışlarını üzerimde hissediyordum. Korkuyordum, ona bakarsam yok olacakmışım gibi geliyordu.
Nefesini yüzümde hissettiğimde korkularımı bir kenara bırakıp gözlerine bakmaya başladım, o da benim gözlerime bakıyordu. Oraya gömülmeyi diledim, Jimin'in gözlerinin içine. Gömülsem ve benim yerim sonsuza kadar orası olsa.
"Soomin.." İsmim ilk defa bu kadar güzel geliyordu kulağa, ilk kez biri tarafından bu kadar güzel söylenmişti.
"Hııh?"
"Daha önce biri seni öptü mü?"
"Haa-hayır"
"O zaman ben ilk olabilir miyim?" cevap vermemi beklemedi.
Birkaç saniye sonra soğuk dudaklarım, dudaklarıyla buluştuğunda, dudaklarımdan başlayarak bütün vücuduma önce bir titreme ardından bir sıcaklık yayıldı. İstemsizce avuçlarımı sıkarken dudaklarının yavaşca hareket ettiğini hissettim. Gözlerim kendiliğinden kapanı verdi. Sadece durdum aklım uçmuş gibiydi, hiçbir şey yapamadım.
Dudaklarını dudaklarımdan çektiğinde gözlerimi açtım, aklım hâlâ yerinde değildi.
Yüzlerimiz birbirine yakın durmaya devam ederken utanmıştım, yanaklarımın pembeleştiğini hissediyordum.
Elini yanağıma koydu, hafifçe çenemi kaldırdı ve ona bakmamı sağladı.
"Çok güzelsin." gülümsememe hakim olamadım, gözlerinin içine bakarak konuştum:
"Güzel olan sensin."
❍❍❍
Jimin'i görünce Soomin'in vücudu :))
Aynı zamanda biasımın yeni fotoğrafını görünce ben ajdnkdjf
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST FANGIRL | Park Jimin
FanfictionHayatımın en kötü günlerini geçirirken sen beni iyileştirdin Park Jimin. Senin bundan haberin yoktu, beni tanımıyordun ama bilgisayar ekranından gördüğüm gülümsemen her şeyi unutmamı sağlıyordu, tüm kötü anılarımı... ~Az miktar da Vhope içerir~