Jimin'in Ağzından
Sorduğum soruya cevap vermesini beklemeden konuşmaya devam ettim. Bana olan sevgisini azaltacak, benden vazgeçmeyi düşündürecek her şeyi kafasından atmalıydım. Ona bu kadar alışmışken beni bırakıp giderse ne yaparım?
"O gün dışarı çıkmamış olabilirdim, sen benim yanıma oturmamış olabilirdin ya da beni tanımamış... Ama bunların hepsi oldu Soomin, Tanrı seninle karşılaşmamı istedi. Sen benim kaderimsin."
"Hiç biri kader değildi Jimin. En başından beri onun sen olduğu biliyordum, seni takip ettim. Apartmandan çıktığından itibaren..." Söylediklerine şaşırdım, neden bunu bana daha önce söylememişti? Bu düşüncelerden uzaklaşmaya çalıştım şu an bunu düşünmenin sırası değildi.
"S-sorun değil."
"Sorun değil mi? Nasıl sorun olmaz Jimin? Bana bak!" Sesini yükselterek konuşmaya başladı.
"Yüzüme, vücuduma hiçbir şeyim güzel değil. Hiç bir konuda iyi değilim. Sadece aptal bir fanım, gecenin bir yarısı seni takip eden bir aptal!" Dolan gözlerinden gözyaşlarının dökülmesine izin verdi. Aynı anda kalbimde bir şeyler parçalanıyordu ve bu bana acı çektiriyordu.
"Benim gibi biri için değer mi? Nefret alıp hayranlarını kaybetmeye değer mi Jimin?" O anda bir ses duydum sanırım çatırdama sesiydi, kalbimin onbinlerce parçaya bölünüşünün işareti.
"Hiç mi farkına varmadın sana olan hislerimin de şimdi bunları söyleyebiliyorsun? Seni sevdiğimi söyledim, yüzlerce kere söyledim. Hiç mi inanmadın bana?" Gözyaşlarım daha yeni kurumuşken yenilerini gönderdim gözlerimden aşağıya.
"Hayatına zarar vermek istemiyorum."
"Gidersen hayatıma daha büyük zarar verirsin Soomin, hiçbir zaman eskisi gibi olamam."
♚♚♚
Kapıyı açar açmaz üzerime zıplayan bir Jungkook ile mücadele etmeye başladım. Ya bana sarılmaya çalışıyordu ya da nefessiz bırakıp öldürmeye.
"Hyung~ Seni seviyorum, üzülme lütfen."
"Üzüldüğüm falan yok." Bu üzülmek değil Jungkook kahrolmak, tam olarak yaşadığım şeyin karşıtı bu.
Salona geçtiğimde bütün üyeler bana çok iyi davranıyordu. Acaba birkaç aylık ömrüm mü kaldı diye düşündüm ya da yüklü miktarda bir miras? Hayır, tek sebebi; hakkımda yapılan tüm kötü eleştirilerin üzerimdeki etkisini azaltıp beni mutlu etmeye çalışmak...
Soomin'in Ağzından
2 gün sonra
Koltukta yan yana oturmuş öylece televizyona bakıyorduk fakat televizyon kapalıydı.
Siyah ekrana bakarken düşünüyordum; bundan sonra nasıl yaşarım? Tüm kalbime ve hücrelerime işleyen bir Jimin'i hayatımdan çıkarırsam nasıl hayatta kalabilirim? Bir süre sonra bu düşüncelerden uzaklaşmaya çalıştım, tabii ki yaşayabilirdim. Sevdiğin insanın mutluluğu için kendi mutluluğundan vazgeçmek, bu dünyada onun için yapabileceğim en iyi şeydi. Gerekirse kenara çekilip onun mutluluğunu izleyebilirdim.
"Eğer ben senin fanınken sevgilin olduğunu öğrensem o kızı öldürmek isterdim." o da televizyona bakmaya devam ederken mırıldandı:
"Hımm"
"Yani şu an onlarda beni öldürmek istiyor." sözümü bitirir bitirmez kafasını bana çevirdi. Yüzüne bakmadım ama sesinden şaşkın olduğu belli oluyordu.
"O kadar acımasız değillerdir heralde."
"Fangirllerin kızınca neler yapabileceklerini tahmin bile edemezsin Jimin."
1 buçuk saat süren kapalı televizyona bakma merasimimiz bittikten sonra elimize telefonlarımızı alıp bir şeylere bakmaya başladık. Onun neye baktığını bilmiyorum ancak ben menüyü açmış sağa sola kaydırıp duruyorum bir şeylerle ilgilendiğimi düşünsün diye, o da sıkılmış olacak ki her 10 dakikada bir of çekiyor.
Tekrar derince bir of çekti, bu seferki diğerlerinde daha uzuncaydı. Hemen ardından elindeki telefonu koltuğa fırlattı. Ne yapıyorsun dercesine attığım bakışlarıma karşılık o da bana "Ne?" dedi tersleyerek.
"Benimle konuşmayacak mısın?" Konuşacak çok şey vardı ancak dilimin ucunda intihar ediyordu kelimeler.
"Buraya gelmek için nasıl izin aldın?" İçimdeki duyguları bastırıp ne olur beni bırakma demek isteyen kalbime karşı mantıklı davranıp düşüncelerimle hareket ettim. Ciddi bir yüz ifadesi takılarak sormuştum.
"Boşver."
"Nasıl boşverebilirim? İzin vermemeleri gerekiyordu, özellikle böyle bir zamanda asla."
"Verdiler işte." Mimiklerini bile oynatmıyordu konuşurken yüzümede bakmıyordu yaptığı tek şey tam karşısına bakıp konuşmaktı, tamamen hissiz gibiydi..
Büyük koltuğun bir ucunda ben, diğer ucunda Jimin otururken aramızda adeta mesafeler vardı. Ona yakın olmak adına yaklaştım. Yüzüne baktığımda yüzünü aşağıya eğdi ve gözlerini kapattı. Ona bakmamı istemiyor gibiydi. Dahada yanına yaklaşıp kafamı dünyanın en rahat yerine Jimin'in omuzuna koydum, bir süre nefes alış verişlerini dinledim.
❍❍❍
Okuma 3K olmuş, teşekkürler ^^ ❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST FANGIRL | Park Jimin
FanfictionHayatımın en kötü günlerini geçirirken sen beni iyileştirdin Park Jimin. Senin bundan haberin yoktu, beni tanımıyordun ama bilgisayar ekranından gördüğüm gülümsemen her şeyi unutmamı sağlıyordu, tüm kötü anılarımı... ~Az miktar da Vhope içerir~